Oldukça trajik bir aşk hikayesiydi...Hissedilenlerin inkarı,sır olarak saklanması,görmezden gelinmeye çalışılması kendilerince haklılar mıydı?? Elbette evet peki biz okurken neden ''hadi anla,hadi susma söyle'' demek geldi içimizden???
İlk aşka/eşe, eşlerden birinin vefatı sonrasında ne kadar ''süre'' sadık kalınmalı,sadık kalınmalı mı??
Üstelik bu yakınlık derecesindeyken bir şeyler hissetmek ne kadar kabullenilebilinir??
Türk toplumunun geleneklerine baktığımızda maalesef çok da olağan (bana asla uymasa da!!) Eş ölür aradan neredeyse ay geçmez kardeşi ile evlendirirler...Niye şaşırıyorum :o!! Bu toplumda aşk mı var ki?? Şaşırdığıma şaşırıyorum ;P
Neyse gelelim JQ'nun ters köşeye yatırışına;) Evet diğer kitaplarından çok farklıydı ama bu demek değildir ki olmadı... Bence süper olmuş çok olgun bir aşk,sorgulayıcı,düşündüren, gülümseten diyalogların kıvamı , kendi aralarında ki tutkunun yansıtılması tam yerinde ve olması gerektiği gibiydi ;)
Francesca kendininde kabul ettiği, ailesinin de kabullendiği gibi onlardan çok farklı.. Evlendikten sonra uzaklarda yaşaması da bu farklılıkları beslemiş.Diğer kardeşlerin hikayesinde hiç bir zaman Francesca olmadı bazen adı geçti o kadar onların burada olması yazarın hikayeyi şablon gibi sunması,sunileştirmesi demek olurdu.