Satranç gibi detaylı bir zeka oyununu Nazizm gibi uç bir görüşle harmanlayarak tadı damakta kalan bir hikayeye imza atmak ve bunu olabildiğine sade bir dille, yalın bir anlatımla yapmak? İşte Zweig kafası.
Önce Czentovic karakterinin küstahlığına karşı güçlü bir rakip çıksa da alaşağı etse diye bekliyor insan. Eserin açık simgeselciliğinden dolayı temsil ettiği gayet belirgin olduğu için başlardan itibaren antipati topluyor. Beklenen güçlü rakip geldiğindeyse beklenen zeka savaşı yerine umulmadık bir portre çıkıyor ortaya. Bu portrede okuyucu genelde aynı kategoride gördüğü yalnızlık ile hiçlik arasındaki farkı iliklerine kadar hissediyor. Ve nihayetinde yazarın yaşamı gibi bir anda son bulan bu kısacık öykü de tıpkı yazarın kendisi gibi bir iz bırakıyor.