http://illekitap.blogspot.com.tr/2017/04/islca-sedat-bir-turk-masal-4.html
Tüyap'tan beri elimde olan ama henüz bu develerden ayrılmak istemediğimden okumayı ertelediğim bir kitaptı Sedat.
Ah bir de tabi deli gibi merak ettiğim... çünkü diğer üç kitapta Sedat hep bir gizemdi... geçmişi, nasıl bu kadar büyüdü? Hep bir sır ve gizem... artık bu gizem aralandı ve Sedat'ı tanıdık hem de... iç çamaşırına kadar pardon, kirli çamaşırlarına kadar ;)
Işılca'nın okumadığım hiçbir kitabı olmadığı düşünülürse kadının kalemini sevdiğimi anlamışsınızdır. Bir tek Köle'nin son basımını okumadım ama onu da yakında okuyacağım, önce Sedat'ı sindirmem lazım.
Işılca, akıcı, merak uyandırıcı, ekşını ve duygu yoğunluğu bitmeyen zaman zaman sizi hüzünlendiren zaman zaman kahkaha atmanızı sağlayan... ama hep bir şekilde kalbinize dokunan bir kalemle yazıyor kurgularını.
Kapağı kapattığınızda aklınız da kalbiniz de o karakterlerde oluyor ve bitmiş olmasına inanamayıp alıp şöyle bir sayfaları kurcalıyorsunuz.
İşte öyle müthiş bir kalem!
Duygu'ya bayılmış onun deli dolu yaralı ama bir o kadar da aşk dolu kalbini severek okumuştum kitabı, Ali'm ise... zaten kalbimin sahibi biricik aşkım... hatim ettim onu ;) Bekir... tek kelimeyle aşkı yüreğimi dağlaya böyle güzel ve özel seven adam yok detirden bir hikayeydi. Sedat ise... anlatılmaz yaşanır... yaşayamayacaksanız da okunur diyebileceğim bir kitap olmuş.
Allah biliyor ya ben Sedat'ın Duygu'ya olan hislerinden çok geçmişini bilmek istiyordum. Benim bütün benliğimi sarsan da bu sayfalar oldu. Sedat'ın Sedat oluşu... o yolculuğu... her bir detayı... süperdi.
O geçmiş zamanların anlatıldığı sayfalar ayrı bir dokundu kalbime... acısıyla tatlısıyla... her bir detayıyla Sedat'ı yapan şeylerdi.
Ali işe tanışmasını Bekir ile ortak olmasını... hayatında sonrasında yer edinen her bir kişinin nasıl da hayatlarına önemli dokunuşlar yaptığını okumak... Sedat büyüksün dedirtti.
Işılca bir kez daha beni kendine hayran bıraktı kalemiyle, kurgusuyla.
Keşke... dedim. Keşke biraz daha okusaydık.