1946'da Nobel Edebiyat Ödülü olmak üzere 1954’te de bilim ve sanat alanında Pour le Mérite Ödülü’nü alan doğu felsefesini iyi bilen Hermann Hesse; eğitim sistemindeki kısıtlamalar ve misyoner babasının dinsel baskılarının kendisini rahatsız etmesiyle tıpkı kahramanı Siddhartha gibi kendi yolunu bulmak için uzun süre mücadele etmek zorunda kalmıştır. Makinist çıraklığı yapmış, kitapçıda çalışmış fakat aradığı huzuru bulamamış. Schopenhauer’un eserleriyle birlikte Hindistan’a dolayısıyla , Budizm’e ilgi duymaya başlamıştır. Çıktığı seyahatler onun zaten psikolojik sorunlar yaşayan eşiyle arasını açmış, 13 yaşındaki oğlunun menenjit olması da buna eklenince ailevi açıdan zor günler geçirmiştir. Hesse; yazdığı birçok kitap dışında, hayatı boyunca bilgi aktarma, teşvik ve yapıcı eleştiri alanlarında 60 farklı gazete ve dergi için yazdığı yaklaşık 3000 kitap eleştirisi hazırlamıştır. Uzun zamandır kan kanseri olduğunu bilmeyen Hermann Hesse 85 yaşındayken beyin sektesinin sebep olduğu bir nedenden uykusundayken ölmüştür. Hesse’nin anısına iki edebiyat ödülü,” Calw Hermann Hesse Ödülü” ve “Karlsruhe Hermann Hesse Edebiyat ödülü.” verilmektedir.
Siddhartha; kitabın kahramanın da adıdır. Kahramanımız kitabının özünde anlatıldığı gibi “İnsanoğlu hep arayıştadır ve hep aramaktan bulma fırsatını yakalayamayacaktır” felsefesinden yola çıkarak kendini bulmak adına arkadaşı Govinda ile evinden ayrılır. Düşünmek-Beklemek ve Oruç Tutmak sahip olduğu yetenekleri arasındadır. Siddhartha’nın çıktığı bu içsel yolculukta aşık olmasından, baba olmasına, zenginlikten, açlığa, kayıkçılık yapmasından tüccarlığa hatta kumarbazlığa kadar geçtiği evreleri anlatıyor. Kitaptaki en dikkat çekici nokta; diğer kitaplardaki Hint felsefelerinin aksine burada, “ yol göstericilerin izinden giderek erişilmeye çalışılana erişilemeyeceği, öğretenlerin yolunu izlemek yerine özgün yeni bir yol bulmaktan” bahsediliyor. Ve bu yolun; hayattan koparak değil, tam tersine her yönüyle hayatın içinde olarak yaşanması gerektiği anlatılıyor.
Siddhartha; akıcı dili, öğretici ve merak uyandıran hikâyesiyle bir kolay ilerleyen bir eser. Can yayınevinden çıkma ve tercümesinde herhangi bir sıkıntı yaşamadığım bu kitap bende zaman, algı ve sabretmek üzerine biraz daha yoğunlaşmam gerektirdiğini düşündürdü. Özbenlik arayışı deyince aklıma Tutunamayanların Turgut Özben’i geldi. Sonumun öyle olmaması dileğiyle sizlere keyifli okumalar diliyorum
Kitaptan Altını Çizdiklerim:
-Senin ruhun bütün dünyadır.
-Ölümlü nesneler hızlı bir değişim içindedir.
-Hiçbir şey öğrenilemeyeceğini öğrenmek için hayli zaman harcadım ve harcıyorum hala, dostum Govinda; şimdiye kadar öğrendiğim tek şey, hiçbir şey öğrenemeyeceğim oldu. İnanıyorum ki, bizim ‘öğrenme’ dediğimiz şey gerçekte yok. Tek bir bilgi var, dostum, bu da dört bir yandadır, bu da Atman’dır, benim içimde, senin içindedir bu da, her varlığın içindedir. Ve artık şuna inanıyorum ki, bu bilginin bilme isteğinden, öğrenme isteğinden daha azılı bir düşmanı olamaz.