Kitap, atom savaşı sırasında, saldırılardan kaçarken uçakları ıssız bir adaya düşen bir gurup çocuğun başından geçenleri konu almaktadır.
Aralarında oylama sonucu şef belirleyen 6 ila 12 yaş arasındaki çocuklardan biri, kurdukları düzeni bozar ve yeni bir gurup oluşturur. Kendilerine 'avcılar' diyen bu çocuklar adadaki domuzları avlamanın zevkine ulaştıkça vahşileştiklerinin farkına varmazlar. Asıl şeflerinin, adadan tek kurtulma şanslarının yanan ateşin sönmeyip, dumanın yakınlardan geçen bir gemi tarafından görülmesi olduğunu anlattığı halde ona kulak asmazlar. Bu arada vahşileşmeye ve avlanmaya devam eden gurup, bir kaç arkadaşlarının ölümlerine sebep olurlar. Aslında, bir nevi büyükler arasındaki atom savaşının farklı bir versiyonu da çocuklar arasında, adada yaşanır.
'Sineklerin Tanrısı' uygar toplumun yaşam şekillerinin, korkunun, açlığın ve hayatta kalma mücadelesinin; insanı vahşileştirebildiği ve acımasız yapabildiği anlatılmaktadır. Hatta bu insanlar küçücük çocuklar olsalar bile...
Ayrıca insanlarda var olan kötü ve iyi içgüdünün aynı şekilde çocuklarda da olduğu; eğitim, çevre ve aile etkenleri ile iyilik yönünün gelişip, kötülük yönünün köreltilmesinin gerekliliği ve gerçekliği vurgulanmaktadır.
'Sineklerin Tanrısı' kesinlikle önerebileceğim kitaplar arasındadır. Keyifli okumalar, bol kitaplı günler...