Bir insan bu kadar şanssız ve bu kadar eğlenceli olabilir ancak.Kitabı okurken çoğu yerde kıkırdamama engel olamadım. Emma'nın kendi kendine konuşması vs. her şey çok komikti.Ancak kitabı okudukça bunun yalnızca güldürme amacı güdülen bir kitap olmadığını fark ettim. Özellikle Jack'in TV röportajı kısmında Emma'nın içine düştüğü durum insanı onunla o utancı paylaşmaya itiyor.En azından ben okurken böyle hissettim.Kesinlikle çik-lit sevenler için harika bir kitap :)
***
ELBETTE SIRLARIM VAR
Olmaz mı? Herkesin sırları var. Bu çok doğal. Eminim benim sırlarım da herkesinki kadardır, daha fazla değil.
Üstelik öyle büyük, yeri göğü sarsacak sırlardan söz etmiyorum.
Başkan-Japonyayı-bombalamayı-planlıyor-ve dünyayı- bır-tek-Will-Smith-kurtarabilir tarzı sırlar değil. Her günkü sıradan şeyler. tarzı sırlar değil. Her günkü sıradan şeyler.
İşte ilk aklıma gelenler:
1. Kate Spade çantam çakma.
2. Evrendeki en karizmasız içkilerden birini, tatlı şeriyi seviyorum.
NATO’nun açılımını bilmiyorum. Hatta neyi temsil ettiğini de.
3. Elli sekiz kiloyum, erkek arkadaşım Connor’m sandığı gibi elli iki değil. {Gerçi savunmam hazır. Ona bu masum yalanı söylediğimde diyete ginneyi planlıyordum. Hem öyle muazzam bir fark da yok.)
5- Connor’ı hep Kene benzetmişimdir. Hani şu Barbie ve Kendeki Ken’e.
6. Onunla um da ateşli bir sevişmenin ortasındayken bazen içimden gülmek geliyor.
Bekaretimi, annemle babam alt katta Ben Hur izlerken misafir odasında Danny Nussbaum’a verdim.
Babamın bana yirmi sene bekletmemi söylediği şarabı çoktan mideye indirdim.
Evdeki balığımız Sammy annemle babamın Mısır’a giderken bakmam için bana bıraktığı balık değil.
İş arkadaşım Artemis beni gerçekten çok sinir ettiğinde, yani hemen hemen her gün, saksı çiçeğini portakal suyuyla besliyorum.
Bir keresinde başrollerini ev arkadaşım Lissy’yle paylaştığım tuhaf bir lezbiyen rüya görmüştüm.
7. Tanga kıçımı acıtıyor.
13- Derinlerde bir yerde her zaman, herkesten farklı olduğuma ve muhteşem, yepyeni bir hayatın beni hemen köşede beklediğine dair güçlü bir inanç taşımışımdır.
14. Şu gri takım elbiseli herifin deminden beri neler anlattığı hakkında hiçbir fikrim yok.
15- Artı, adını da unuttum.
Ve daha onunla tanışalı on dakika oldu.
Kelimeleri iyice yayarak burnundan konuşuyor. “Lojistik ortaklıklarda,” diyor, “sınırların altında ve üstünde olmaya inanırız.”
“Kesinlikle,” diye cevap veriyorum capcanlı bir sesle. Kim inanmaz? dercesine.
Lojistik. Ne demekti ki bu yaaa?
Ah Tanrım. Ya şimdi sorarlarsa?
Saçmalama Emma, durduk yerde Lojistik ne demek bil bakalım? diye üstüne yürüyecek değiller herhalde. Nihayetinde ben de profesyonel bir pazarlamacı değil miyim? Böyle şeyleri biliyorumdur mutlaka.
Eğer bir daha lafını ederlerse konuyu değiştiririm. Ya da onlara post-lojistik olduğumu söylerim.
önemli olan kendine güvenini ve ifkadını havasım sonuna kadar korumak. Bunu yapabilirim. Bu büyük bir fırsat. Kesinlikle batırmayacağım.