Eveeeet, geldik bir kitabın daha sonuna. Rita bir kez daha döktürmüş yazdıklarıyla. Kitap yorumumdan önce bu kitapla ilgili bir iki anımı anlatmak istiyorum.
Kitap daha yeni çıkmış ve sanırsam İzmir'deki Tüyap Fuarı'nda kitap satılmıştı, İstanbul'da satılmasına da az kalmıştı. Neyse 2-3 gün geçti, benim de okulun bitmesine 1 haftadan az süre vardı. O süre boyunca her gün D&R, Remzi gibi kitapçılara uğradım. Ama çıkmış olarak görünen kitap kitapçılarda yok. Sebebi ise kitabın barkod kodunun Epsilon'un başka bir kitabıyla aynı kodu taşımasıymış. Bunda Epsilon mu yoksa D&R mı suçlu bilemeyeceğim ama yaptıkları tam bir dikkatsizlik ve sorumsuzluktu. Kitap 1,5-2 hafta sonra raflarda yer alsa da bu yanlışları yüzünden kitabı anca 2 ay kadar sonra alabildim.
Başka bir şeyse kitapla ilgili ilginç bir kısımdı. O zamanlar kitap yazılma aşamasında, okuyuculardan biri Rita'ya konuyu sormuştu. Rita da hatırladığım kadarıyşa şöyle bir şey demişti, tabi yanlış hatırlamıyorsam: Emily aslında siyahi bir köle, gemiyle İngiltere'ye getiriliyor ve bir şekilde Marcus ile yolları kesişiyor.
Bunu okuduğumda şaka yapmış olabileceğini düşünmüştüm ama şaka bile olsa konu muhteşemdi. Daha önce hiç ana karakterin siyahi bir kadın karakter - ki siyahi bir erkek karakter de dahil - olduğu bir tarihi aşk romanı okumadım ve zaten yabancı yazarlarda da bunu görmedim. Zaten sonrasında Rita bunun şaka olduğunu hemen yazmıştı.
Ben Face ve Twitter kullanmıyorum ama söylemeden geçemeyeceğim; Rita, eğer Vikitap yorumlarını da okuyorsan LÜTFEN BU FİKRİ TEKRARDAN GÖZDEN GEÇİR! İnan bana bebeğim böyle bir karakterle bir İLK YAPARAK ÇIĞIR AÇARSIN! Eminim ki senin kalemini sevenler de bana hak verecektir çünkü sen bu konuyu ustalıkla halledersin 😉 .
Biliyorum biraz uzun oldu ama paylaşmazsam rahat edemezdim. Bu anılardan sonra gelelim kitap yorumuma.
Öncelikle Kalbin Ateşi'nde olduğu gibi bu kitap için yapılan yorumları da okumadım, sürpriz olarak kalsın istedim. Tek bildiğim yazarın paylaştığı alıntılar ve Epsilon'un sitesinden okuduğum romanın ilk bölümüydü. Kitabı aldığım gibi okumaya başladım ve ilk günden yarısı bitmişti bile. Bayram olmasaydı en geç 3 güne biterdi.
Herkesin dediği gibi bu kitaptan neşeli sahneler beklemeyin. Kitap diğerlerine oranla daha duygusal ve toplumsal sorunlara ağırlık verilmiş bir hikayeydi. Özellikle benim gözümde ilk üçte olan kadın hakları ve kadına şiddet üzerinde çokça durulan bir hikayeydi.
Karakterler, hikaye ve konunun işlenişi bakımından kitap çoğu yerde bana Laura Kinsale'yi hatırlattı. Rita'nın Laura'yı okuyup okumadığını bilmiyorum ama bende çok hoş duygular uyandırdı. Çünkü Laura benim en sevdiğim yazarlardan biridir ve Epsilon sağ olsun yeni kitaplarından birini yayınlamadığı için -belki okuyanı fazla olmadığı için bir daha yayınlamayacaklar- ona olan hasretimi Rita büyük oranda dindirmiş oldu. Amaaaa Rita'nın romanı kesinlikle olduğu gibi Laura değil, Rita'nın orijinal fikri olduğu çok belli, esinlenme bile olduğunu sanmam.
Bu kitabın farklı bir yönü de yazarın diğer kitaplarına göre bu romanın konusunun tek bir yöne doğru hareket etmemesi diyebilirim. Onu da kitabı okuyunca anlarsınız.
Karakterler gerçekten başarılı. Kitapta baskılar altında yaşayan korkak bir genç kadının yani Emily'nin, Marcus sayesinde o kabuktan çıkıp biraz daha cesurlaştığına şahit oluyoruz. Sizi bilmem ama benim en sevdiğim karakter Sophia idi. Emily'e başta kırıcı davransa da o anda bile kendisine kanım ısınmıştı, biliyordum ki yazar bu kızı sonsuza kadar Emily'e işkence çektirmeyecekti. Tam tersi olsaydı elbette ki sevmezdim.
Biliyorum kitabı okuyanlar beni bir güzel dövecek ama ben William'dan nefret etmedim, çünkü Marcus ve Sophia'ya bir zamanlar çok yardımcı olmuş. Ama böyle bir adamın sonrasında dönüştüğü kişilik ne yazık ki sevmemi engelledi. Yani adama karşı nötr durumdayım.
Marcus ise hmmm... Aslında ona da karşı da nötr durumdayım. Kitabın çoğu yerinde bana Brendan'ı hatırlattı ki ben Brendan'ı hiç sevmem, acayip uyuzum ona. Marcus'u kurtaran şey sonlara doğru Emily'e göstermiş olduğu hassasiyet oldu.
Yine çok fazla uzun bir yorum oldu ama çok sevdiğim kitaplara uzun yorumlar yapmayı gerçekten seviyorum. Yine de benim favori kitabım Kalbin Ateşi, çünkü o kitap kesinlikle ustalık eseri bir kitap. Siyah Kadife ise ondan çok hafif aşağıda kalsa da gözümde o da ustalık eseri bir kitaptır.