O güne kadar pek kitap okumadıysanız, kitap okumaya yeni başladığınız sıralarda bir Grange kitabı okursanız ve bu kitap da Kızıl Nehirler ya da Leyleklerin Uçuşu olursa kendi küçük vizyonunuza göre 'tüm zamanların en iyi yazarı''nı keşfettiğinizi düşünebilirsiniz. Neyse ki Grange o iki kitap ile yarattığı efsaneyi sırasıyla(okuma sırama göre) Kurtlar İmparatorluğu, Taş Meclis ve Siyah Kan ile fazla zorlanmadan yıkabilir. Leylekleri Uçuşunu okuyup hayran kaldığım Grange, Kızıl Nehirler ile hayranlığımı neredeyse tapınma şekline dönüştürecekti ki sonrasında okuduğum her kitabıyla beni bu moddan çıkardı ve gözümde sıradan bir yazar imajına büründü.
Siyah Kan fena bir kitap değil. Bir kere karakterin kahve sevmesi, evinde bir espresso makinesinin bulunması karaktere hemen ısınmamı sağladı. Lakin biliyorsunuz ki artık Grange kitabın sonunda size bir sürpriz yapacak ve yine biliyorsunuz ki bilinen bir sürpriz artık sürpriz değildir. E bu tarzda yazılan bir kitabın sonundaki sürpriz, sizin için sürpriz olmayınca, kitap boyunca aksiyon zaman zaman belirli bir sınırın altına inince ve daha önce de aynı yazarın çok daha iyi iki kitabını da okumuş olunca o kadar da etkileyici olamıyor maalesef bu kitap. Grange' in ceset üzerine yaptığı müthiş tasvirlere saygım sonsuz ama bu tarz kitapları kurtarmaya yetmez o. sadece süsleyebilir, gerçekçiliği arttırır hepsi o kadar. Yine de bana kitap okumayı sevdiren yazarlardan biri olmasının hatrına 6 yıldız verdim.