Bu kitabı okuma planı içerisine alanlara öncelikli önerim, üç ayraç kullanmaları olacaktır. Sayfaların güncelliğiyle ilerleyeceğiniz ayraç herhangi bir konseptte olabilir ancak diğer iki ayracın -dizin ve şiir için kullanılacak olanlar- mıknatıslı olması tavsiye edilir.
Evet. Vladimir Nabokov'un insana hayret veren bir romanı 'Solgun Ateş'. aslında sadece roman değil ya, içerisinde uzun bir şiir de barındırmakta, bilemiyorum ( kategorileştiremediklerimizden misiniz?) diyerek evvela görüş bildirmekten kaçınayım.
Meselemizin özüne dönersek, gerçekten şaşırtıcı ve özellikle dizin ve şiir kısmını sürekli takip etmekle de yükümlü kaldığımız için yorucu bir okuma tecrübesi sunuyor Solgun Ateş bizlere. Yorucu ama iştah açıyor yine de.
Solgun Ateş, Amerikalı saygın bir bir şair olan John Shade ismindeki, Nabakov'un kurgusal karakterinin yazdığı bir şiiri konu ediniyor. Aslında konu edinmiyor sadece referans alıyor diyebiliriz. Neyse, bununla birlikte şiirini bitirdiği gün talihsiz bir şekilde öldürülen John Shade'in komşusu ve meslektaşı Charles Kinbote --- spoiler --- (kingbot)--- spoiler ---
şair ölmeden önce şiirlerini ele geçirir ve bir takım neticeyle yayımlatacak izni de şairin hanımı Sybill Shade'i ikna ederek sağlar. Olay aslında buradan başlar.
Üç bölümden oluşan kitapta sırasıyla Charles Kinbote önsözü, John Shade'in Solgun Ateş isimli uzun şiiri ve son olarak ise açıklamalar bölümü. Kitabı da asıl ilginç kılan nokta açıklamalar kısmı oluyor. Bu bölümde, Kinbote'nin şiire yönelik alakalı alakasız onca çıkarımı değil sadece söz konusu olan. Şiirle ilişiği olan açıklamalarının genelde kopuk bir düzen seyretmesi ve tamamen kendi hayal ürünün bir mahsulünü tahlil edercesine dokuduğu bir çalışma olarak göze çarpıyor. Kinbote bu açıklamalar esnasında kitabın olası okurlarını bu doğrultuda ikna etmeye çalışıyor aslında. Şairin özel yaşamını tamamen hiçe sayarcasına giriştiği açıklama silsilesi boyunca arsızca gerçekleştiriyor bunu ve bulunduğu akademik çevre ve Kinbote'nin eşi Sybill'den intikam alırcasına gerçekleştiriyor bunları. Şiirin büyük bir bölümünün şaire kendisi tarafından bir tür ilham zerk edercesine oluştuğuna ima edip duruyor, neticesinde Shade'in yazdığı şiirin tamamen Kinbote'un Sürgün Kralına (?) yönelik epik bir sürecin ifadesi olduğunu kurgusal okura ifade etmekte.
Bunun dışında Solgun Ateş'e tekrardan gelirsek, gerçekten olağanüstü bir eser, Nabakov ile de ilk deneyimimdi. Dil oyunları bakımından ele aldığımda kendisinin James Joyce kadar başarılı bir şekilde bu işi kotardığı kuşku götürmez. Kendisine en derin şükranlarımı sunarken bir çift söz de Kinbote için gelmeli, belki deli, belki de sürgün kralın ta kendisi ancak edebiyat çevrelerinde böyle manyakların olduğu da kuşku götürmez bir gerçek.
Kitabın çevirisinin ciddi bir süreci kapsadığı aşikar, ben başarılı buldum ve çabası nedeniyle Yiğit Yavuz'u ayrıca takdir etmeli.
Son olarak ise arka kapaktan, kitaptaki şiir kısmından bir kısım;
"Çok zordur konuşmak zevgili ölülerimizle,
Rüyalardan bildiğimiz üzere!
Endişemizi, kırılganlığımızı, utancımızı,
Görmezden gelirler. Artık eskisi gibi olmayışları
İnsana fena koyar. Uzak bir savaşta ölen
Okul arkadaşımız, şaşkın değildir bizi
Kapısında görmekten;
İşaret eder biraz kaygısız, biraz kederli,
Bodrum katı odasındaki su birikintilerini."