Orada burada göz ucuyla gördüğüm yazar Linda Howard’ın okuduğum ilk kitabı Sweeney’i bir gün içerisinde bitiriverdim. Kendimden utanıyorum açıkçası, ben nasıl böyle muhteşem bir yazarı göz ardı ederim, kitaplarını araştırmam. Allah’tan sahaf denen bir şey var yoksa kim bilir ne zaman tanışacaktım kendisiyle.
Paris Sweeney, bir ressam olmasının yanı sıra oldukça mütevazi, sakin, pek fazla sosyal olmayan bir insandır. Garip yeteneklerini saymazsak eğer, mesela hayaletleri görebilmesi ve o ne zaman yolda olsa ışıkların yeşile dönmesi gibi ki son özellik keşke ben de de olsa dedirtti. İstanbul trafiğinde ışıkları beklemediğimi bir düşündüm de ah ne güzel olurdu… Bütün bunlar ile beraber resimlerinin sergilendiği galerinin sahibi Richard Worth ile karşılaşması, hiç tatmayacağından emin olduğu duyguların uyanmasına sebep olur.
Kitapta cinayet, aksiyon, aşk, paranormal olaylar ne ararsanız vardı. Çevirisi ve kitabın düzenlenmesinde birkaç kereden fazla önüme çıkan hataları saymazsak oldukça keyifle okuduğum bir roman oldu. Kitapta yer alan cinayeti işleyen kişi için neredeyse emin olduğum bir kişi vardı ki o çıkmadı. Burada ters köşe olduğumu itiraf ediyorum maalesef.
Oldukça akıcı bir kitaptı özellikle kitabı elimden bırakıp geri almamın merakımdan dolayı beş dakika sürmediğini varsayarsak. Yazarın bir çok konuyu bir araya getiren bir tarzı vardı en azından bu kitapta. O yüzden tavsiye ettiğim bir kitaptır kendileri en azından farklı tat arayanlara.