Taş Bebek okuduğum aşk romanlarının büyük çoğunluğundan daha farklıydı diyebilirim. Öncelikle kitap 80’ler ve öncesinde geçiyor. Yani günümüzde değil. Ama filmde görüyoruz ki geçmişte olan şeylerden çoğu gelecekte de değişmemiş.
Fleur, doğumunun arkasındaki kirli sır yüzünden hayatının ilk yıllarını manastırda geçirmiş, sonra ise annesinin yönlendirmesiyle Amerika’daki modellik kariyerine başlamış, hızla yükselerek zirvelere oynamıştır. En gözde, en sevilenlerden biri iken ününe ün katacağı düşünülen bir filmde başrolü yakışıklı senarist ve oyuncu olan Jake Koranda ile paylaşır. Jake onu sette istemediğini ilk başta oldukça belli etmiştir daha sonraları Fleur’u kız kardeşi gibi gördüğünü söylese de, kadın karakterimiz kesinlikle kardeşçe hisler beslememektedir ona karşı :))
Yanlış anlaşılmaları sebep olan büyük hatalar, ihanetler, değişik türden insanlar ile oldukça uzun bir zaman diliminde geçiyor kitap. Hem Fleur doğmadan önce annesi Belinda (ki ben ondan kesinlikle nefret etsem de okumaktan zevk aldım)’nın hayatı, hem gerçek olan hem de olmayan yıldızların harmanlanmasıyla ortaya çıkarılan bir senaryo derken zaman su gibi akıp gitti.
Kitabı sevmem de ki en büyük etkenlerden biri karakterlerin hepsinin kusurları olması. Gerçek üstü hayal dünyasında geçen saçma sapan bir şey değil yani. Mükemmel olsanız da olmaya çalışsanız da hayat birçok tatsız sürpriz çıkarıyor karşınıza. Başka bir nedene gelecek olursak karakterlerin arasında hem gerçekten yaşamış olan ünlü aktör ve aktrisler,bazıları söz olarak bahsedilse bile varlar. Hani size bu gerçek bir yaşam öyküsü falan deseler o şekilde okusanız inanabilirsiniz.
Yan karakterler öyle sadece yan olarak yoklar bir yerlerde mutlaka hareket halindeler en küçüğünden en büyüğüne kadar. Romanın üzerinde oldukça büyük bir emek olduğu her halinden belli. Sadece kitabın boyutunun normal olmasını isterdim bunun dışında pek bir kusur bulamıyorum :D Suzan Elizabeth Phillips artık en beğendiğim yazarların arasında yer alıyor o kesin.