Malumunuz filmi de var ve Collin Farrell oynuyor iyi de oynuyor ama asıl olay Camilla' yı oynayan Salma Hayek. Yine malumunuz üzere afet-i azam kendisi. Film, kitap kadar iyi değildi bana göre. Kitap nasıldı, eh işte. Yeraltı edebiyatının hayranları kabul etmese de -ki büyüyünce ederler- yeniliğe kapalı, sürekli kendini tekrar eden ve bir iki örneği hariç vasat bir yazın türüdür yeraltı edebiyatı. Fante ne kadar yeraltı sayılır bilmem sonuçta gereksiz yere sağa sola sıçmıyor ya da birileriyle sikişmiyor ama işte bunları yapmadığı için ben Fante' yi ayırıyorum onlardan ve biraz daha üst bir seviyeye koyuyorum. Bunları yapan Bukowski' yi de severim ayrıca. Çünkü en azından taklit değildir, orijinaldir.
Bu kitaba gelirsek, yazar olmak isteyen genç Bandini' nin sefalet hayatına tanık oluyoruz. Tamam bu çok klişe ama Fante' ı ayıran üslubu. Üslup çok önemli bir mevzu edebiyatta. Fante' ın cümleleri akıp gidiyor zihninizde. Ve bu durum kitap boyunca hiç sekteye uğramıyor. Hiçbir yere takılıp başa dönme gereği duymuyorsunuz, hiçbir yerde heyecanınız artmıyor ama azalmıyor da. Ben zaten tek karakter üzerinden giden, o karakterin kahvesini, sigarasını, içkisini, hatununu anlatan kitapları severim, her erkek sever. Dolayısıyla bu kitabı da sevdim çünkü tam olarak bunu anlatıyor ama hepsi o kadar. Başka derdi yok kitabın. Al otobüste eve giderken oku, kuyrukta sıra beklerken oku vs. vs. Peki al Orhan Pamuk' u kuyrukta sıra beklerken oku? Yemez. Bir abim var, harika bir sahaftır. Ona dedim ki bir gün ya otobüste kitap okusana gelip giderken senelerdir bir şey okuduğun yok, o da dedi ki ''otobüste okuyup da anlayabileceğin kitabı okusan ne olur okumasan ne olur'' Kitap okumayı pek sevmeyen biriyseniz alın okuyun bunu, keyifli, akıcı, anlaşılır, özendirici... e haliyle başarılı; ama daha fazlası da değil.
Biraz daha içeriğe değinmek gerekirse eğer yine üslubu sayesinde karakterin neyi neden yaptığını açık açık anlatmasa da yazar siz çok iyi anlıyor, hissediyorsunuz. An geliyor helal lan diyor, an geliyor salak mısın ya diye sitem ediyorsunuz. Karakterle bu kadar yakın bağ kurabilince de ister istemez aynı sizi anlatıyor oluyor yazar. Ama anlatmıyor tabii. Aynı bizi anlatsaydı, o; Fante olmazdı.
Bandini, hiçbir kızla ilşki yaşamamış karşı cinse aç bir karakter. Zaten nasıl iletişim kuracağını da pek bilemiyor. Kendi olmaktan çok kendine biçtiği rolü oynamaya kalkıyor ama sonrasında ilk aşkın da verdiği gazla duygular önüne geçiyor mantığın ve kendisini fena halde Camilla' ya kaptırıyor. Burayı gerçekçi bulsam da biraz fazla dramatik buldum, gerek yokmuş bence bu kadarına ama tam bundan şikayetçi olacağım anda küçük bir paragrafla hayranlığımı kazandı Fante.
Spoiler geliyor; 147. sayfada Bandini, Camilla' nın dolabın içinde ot çektiğini biliyor ve tam kapıyı açacakken vazgeçiyor. Onu kendi haline bırakmanın daha doğru olacağına karar veriyor. Spoiler bitti.
Benim için bu çok önemli bir şey. Robotum Ama Sorun Değil filmini anımsattı bu küçük paragraf. İkisi arasındaki ilişkilerde tek hoşuma gitmeyen yan Bandini' nin fazla fedakar tavırlarıydı(bu da Türev filmini anımsattı, -Sammy, Zagor oluyor haliyle- ey başını usul usul yürü şimdi) ki bunu da ilk aşk acemiliğine verebilirim. Onun dışında muazzam bir ilişkileri var. Bir hatun var, acayip seksi bir şey ona diyorum bazen, ben ilişkilere karşıyım, senin de kimle ne yaptığın umurumda değil ama bana ayırdığın zamanlar gerçek olsun yeter diye, kızıyor tabii, sevsen böyle düşünmezsin diyor. Farklı düşünsem, hissetsem bile sana yansıtmaya hakkım yok, senin içinden gelene saygı duymam gerek diyorum. Bandini böyle söylemiyor, bir adım daha ileri gidip böyle yaşıyor. Sakın tam da beni anlatıyor olmasın Fante? :)
Beat kuşağının doğumundan 20 30 yıl önce o kuşağın izlerini taşıyan bir kitap yazmak ise başlı başına bir yıldız zaten. Ben bu kitabı kendi türünde değerlendirecek olsam 8-9 yıldız verirdim ama dediğim gibi, bunlar hafif siklet kitaplar ve diğer kitaplara haksızlık olur bunlara kusursuz demek. Kendi türünün en iyi örneklerinden biri, o yüzden 7 yıldız.