Acil dördüncü kitaba ihtiyaç var!!!
Bu nasıl bir kitaptı.
Kitabı anlatmaya, hissettirdiklerini anlatmaya kelimeler yetmez.
Her bir karakterin dışarıya yansıtmadığı ayrı bir derinliği var.
Damgacının kimliği açığa çıkmış ve en sevdiği yarasasını da alarak ortadan kaybolmuştur.
Diğer yarasalar ise, aldıkları hasarla tek başına farklı şekilde savaşmak için dağılıyorlar.
Yankı’nın sahalara dönmesiyle ekibi toplamak da Yankı’ya düşüyor.
Yankı kendisini anlatırken hep “Yaralayıp – Saran” olarak tarif ediyor; aynı zamanda arkadaşlarını bir arada tutan onların aile olmasını sağlayan kişinin de Yankı olduğunu bu kitapta çok net anladım.
Aylarca işkence gören Yankı’nın o cehennemden kurtulmak için çırpınması ve bu duruma düşmesine neden olanlardan intikam almak için hedefine odaklanması sürecinde soluksuz okudum.
Ve yine bomba bir final!!
Yankı’dan böyle bir hamle bekliyordum açıkçası, aşağısı onu kurtarmazdı.
Alaz ile Yankı’nın sonu ne olacak böyle merak etmiyor değilim.
Serinin ikinci kitabından tanıdığımız İshak Saygın’ı bu kitapta daha aktif bir şekilde görüyoruz.
Kitabın sonuna kadar, Alaz Altuğ Sipahi mi İshak Saygın mı, sorusuna cevap aradım; ama hala seçemedim gitti.
Ama hala favorim Yankı ile Kuzey!!
Çok acil dördüncü kitap beklenmektedir!!!
---------------
“Sendeki bu şeyi çözemiyorum,” dedi. “Bir şekilde etrafındaki herkesi güldürmeyi başarıyorsun.” Aslında hepsini ağlatmak istiyordum ama hep ters tepiyordu. Acaba palyaçoyum da bir tek benim mi haberim yok? Palyaçolardan da nefret ediyorum!
****
Dişlerimin arasından sessizce konuştum. “Unut bunu çünkü benim de bir gururum var!”
Keyifli kahkahasını duydum. “Gurur denilen şeyle aranın kötü olduğunu sanıyordum” Şaka mı yapıyor?
“Yine de arada bir beni ziyaret etmediği anlamına gelmiyor, adi adam. Ve tam şu anda kapıma dayanmış, zili çalıyor!”
“Açma kapıyı kızım sen de. Yeni mi aklına gelmiş seni ziyaret etmek?”
****
“Bana sarılmayacak mısın?”
“Emin değilim, Efe. Sarılmasak mı?
“Ama ben sarılmak istiyorum.”
“Sorun da bu ya! Ben istemiyorum, oğlum!”
“Yiğit, kalbimi kırıyorsun ama.”
Yiğit bize dönerek, “Bakın söylüyorum, bu konuşma hiç iyi bir yere gitmiyor!” dedi.