Uzun zamandır elimde olan bir romandı. Yazardan ismime imzalı olduğunu da yazayım da az hava atayım. :)
Sürekli tarihi roman yazmaktan tarihi roman okumaktan sıkılmıştım (bunda birazcık da olsa okuduğum kötü bir iki tarihi romanın da katkısı var tabi.). Bu yüzden bu roman da uzun süre bekleyenler listesindeydi. Geçen akşam sonunda kitabı elime aldım ve okumaya başladım.
Hikayemiz, Kösem Sultan'ın oğlu İbrahim'in tahta oturması ile başlıyor. Bir tarafta padişah, Hüseyin(cinci hoca) Efendi, yeniçeri isyanları ve vezirler arasında olaylar olurken; diğer tarafta da Ahmet isimli bir gencin çevresinde ayrı bir olay cereyan ediyor ve kitabın sonlarında her birinin kaderi birbirine bağlanıyor. Zaten Ahmet ve Hüseyin Efendinin evvelden tanışıklığı da vardı. Elbette bir de Yerebatan sarnıcı ile ilgili oldukça ilginç bir hikayemiz var. Bu kısımda her birini birbirine bağlayan halatlardan biri zaten.
Kitap, o dönemin Osmanlı yaşantısını -doğru veya yanlış- gözlerimizin önüne seriyor. Doğrusu oldukça güzel bir şekilde işlenmiş, olaylar örgüsü birbirine ustaca bağlanmış bir eser var elimizde. Yazarın anlatım tarzı hiç sıkmıyor ve o dönemin havasını konuşmalarıyla olsun betimlemeleriyle olsun güzelce yansıtmış. Hatta anlatım tarzını oldukça farklı bile buldum. Üzerinde emek harcandığı belli olan ve takdir edilmesi gereken bir kitap. Zaten hikaye uzatılmadığı için insanı sıkmıyor; her şey tadında olup bitiyor ve sonuca bağlıyor. Yazarın zengin dili de okumayı kamçılıyor.
Okurken puanlama konusunda da iki arada bir derede kaldığım bir roman oldu. Heyecanı tavanlarda gezen ve insanı çok da meraklar içinde bırakan bir roman değildi ama yukarıda bahsettiğim sebepler yüzünden beğendiğim kısımları da az değil. 24 saatte bitirdiğim bir roman oldu. Yani sıkmadı da. Bu yüzden zor puanladığımı söylemem lazım.
Puan cetvelinde buçuklu görsellerim olmadığı için bu sefer yazı ile puanımı vereceğim(sanırım görselleri yenilemem lazım. :D ).