kitaptan alıntı;
kalbinin bir köşesi kedere dokunan hiçbir hikâye nedensiz yazılmıyor.
ırmaklar kendi derinliklerinde boğulurken çöller kendi susuzluklarında kavrulmaktadır.
nerede ki devlet ve muhabbet var, nerede ki hal var makam var, orada kıskançlık vardır.
hüznünü Rabbine şikâyet etti de Rabbinden hiç şikâyet etmedi.
ateşe düşmeyen yanmayı nereden bilsin?
Sen tutmazsan elimden şüphesiz meyledenlerden olurum.
Rabbim, dedi, Yusuf, Sen bana, kendi isteğimin dışında şu iklimde ve şu odada bulunduğum şu anda, Züleyha'yı istememeyi isteyebilmeyi nasib et. katından bir esirgeme ver. değil mi ki isteğe yaklaşınca, istememeyi istemek artık imkânsızlaşır. bu yüzden değil mi Rabbim, senden gelen yasaklar ''yapma'' ile değil ''yaklaşma'' emri ile başlar. yaklaşırsam eğer şu içimdeki doğal olan akışla Züleyha'nın ırmağına, yaklaştıktan sonra ''yapmam'' diyemem. üstelik yaklaşırsam eğer yapmamayı da artık dua edemem. daha kolay olan ''yapma'' değil ''yaklaşma''.
benim tedbirim senin takdirinden küçüktür.
bir dilenciydi bu. elinde âsâ, sırtında yırtık bir hırka vardı. gözlerinde, düşenin dostu olandan başkasına güvenmemenin emniyeti.
rüya uykuda olanın uyanıklığı, sırra giden yolun başlangıcı. mana âleminden gelen bir nâme, hakikatin hayalden gelen resmi. asıl ne ise rüya onun tevili. rüya peygamber ilmi.
içine düştüğü yangının ateşten denizini mumdan gemileriyle geçen, bir kez bulmak için tümden yitiren, bir kez toplanmak için bir ömür dağılan, yağmalanan Züleyha.
Rabbim, dedi, senden artık beni bu dünyaya, salt bu dünyaya bağlanacak olan şeyi istemiyorum. bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın. öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. öylesine aslolanı göster bana, öyle ki surette aklım bile kalmasın.
kalbin titreşimi parmak uçlarının titreşimine uyduğunda ortaya çıkan sözün hükmü var.