Birlikte seçelim, birlikte okuyalım, isteyen ve okuyanla birlikte tartışalım📖📚📒
Simurganka, güzel bir ekleme oldu. Hem dediğin gibi anlam yükleyen biziz hem de dönemin toplumcu gerçekçi yazarlarının göstermek istedikleri şeylerden biri zaten bu değişim. "Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir." ne de olsa :)
Söylemek istediğim şeyleri zaten siz söylemişsiniz. Sadece eklemek istediğim bir nokta var.Duvar eskiydi ama ağaçta eskidi ve aynı işlevi görmeye başladı. Dünyada var olan şeylere anlam yükleyen insanoğludur. İyi ya da kötü.
Merhaba, iyi haftalar:)
Biraz geç kaldım sanırım:) aslında Hülya gerçek şu ki bu öyküyü okumayı unutmuşum:) Yorumu görünce bugün, hemen okudum. aceleye mi getirdim acaba diyorum ama iyi ki okudum:)
Masal tadında bir öykü daha. Türk Edebiyatının önemli isimlerinden Adalet Ağaoğlu; o ne güzel betimlemeler:) Simgesel bir anlatı. Toplumsal süreçleri betimlemelerle anlatmış gibi. ki sende açıklık getirmişsin aslında Hülya. Tarih/ eski/ yeniliğe kapalı/tutucu -duvar- ve yenilikçi/doğal/genç -tohum- üzerine kurulmuş hikaye. Rehber kadının dini ifadeleri, halkın eşyaya yüklediği kutsallık vb bir çok öğe hikayede yer etmiş.
Keyifli ve oldukça doyurucu bir okumaydı, Teşekkürler:)
Merhaba tekrar.
Öyküyü nihayet okuyabildim. On beş yıl arayla ikinci kez okuyorum. Aklımda yer eden bir öykü olmuştu her zaman.
Duvar Öyküsü'nün yer aldığı Yüksek Gerilim kitabı 1975 Sait Faik Hikaye Armağanı'nı kazanmış bir kitap. O dönemki çoğu eserde görüldüğü gibi toplumcu gerçekçi düşünceyi temel alan öyküler içeriyor fakat Adalet Ağaoğlu'nun kaleminin, konuların işlenişi açısından ve estetik açıdan oldukça farklı ve yenilikçi olduğu pek çok eleştirmen tarafından vurgulanıyor. Örneğin didaktik sayılmaz, köylülere ya da işçilere güzelleme yapılmış rahat okunan eserler de yazmak değil amacı, estetik kaygı güdüldüğü hissediliyor. Zaten Adalet Ağaoğlu'nun her zaman kendine özgü ve daima geliştirmeye çalıştığı bir dili var.
Duvar Öyküsü'ne ise hepimiz farklı açıdan bakabiliriz ama öykü alegorik bir öykü gibi görünüyor. Duvar, "eski"yi temsil ediyor. Yeniliğe yer açmak istemeyen, yenilik üzerinde baskı kurmak isteyen, despot, muhafazakar bir unsur. Kerameti hurafe üreten cahil kadının anlattıklarından menkul... Rüzgarla uçup gelen ve büyümek için duvarı yıkmak zorunda olan tohum ise yeniliği temsil ediyor. Duvar ne kadar baskı kurmaya çalışsa da başarılı olamıyor, doğadaki devinim tohuma yani yeniliğe yardım ediyor.
Bunun yanında öykü yer yer gülümsetti, yer yer düşündürdü. Özellikle yerli rehber kadın ve sonrasında yerine geçip uyduruk hikayeler anlatan kızı, trajikomikti... Duvar'ın beni kimse yıkamaz, pabuç bırakmam gibi çıkışları da hep bir şeyleri işaret ediyordu ve gerçeklerden esinlenmiş yanları vardı.
Adalet Ağaoğlu, romanlarını çok sevdiğim bir yazar zaten, bu öyküdeki anlatımını da çok beğendim. Ay'ın hovardalığı, yağmurla ilgili betimlemeler, tohumun varolma mücadelesi, örümcekle dostluğu... Hepsi bir öyküde nasıl buluşabilmiş hayret ediyorum:)
Benim düşüncelerim şimdilik bu kadar. Umarım sizler de okursunuz ve konuşuruz.
İyi okumalar hepimize...
Merhaba.
Bu ayki yerli öykümüz Adalet Ağaoğlu'nun Yüksek Gerilim kitabında yer alan Duvar Öyküsü'ydü. Öyküyle ilgili düşüncelerimi daha sonra yazabileceğim ama ay bitmek üzere olduğundan başlığı açalım istedim. Yazarla ilgili kısa bir yazıyla başlatıyorum başlığı:)
Adalet Ağaoğlu hepimizin tanıdığı bir yazardır ama kısaca hayat hikayesini yazmak gerekirse; 1929 yılında Nallıhan/Ankara'da doğmuş. Liseyi Ankara Kız Lisesi'nde tamamlamış, sonra Ankara Üniversitesi DTCF Fransız Dili ve Edebiyatı bölümünü bitirmiş. Daha sonra Ankara Radyosu'nda çalışmaya başlamış, TRT'de 1951-1970 arası çeşitli görevlerde çalışmış. Bir yandan da hep yazma işinin içinde olmuş, o yıllarda daha çok tiyatro oyunları yazmış. 1970 yılında ise dönemin baskıcı ortamına sessiz kalamamış ve çalıştığı kurumun özerkliğini kaybetmesi sebebiyle işinden ayrılmış. O tarihten sonra daha çok yazmaya yönelmiş gibi görünüyor.
Özel hayatıyla ilgili, Halim Ağaoğlu ile ölüm onları ayırana kadar 65 yıl boyunca devam eden güzel bir evliliği olmuş, hiç çocuk sahibi olmamışlar. Yazdığı anı kitaplarında özel hayatından çokça bahsediyor Adalet Ağaoğlu, ülkedeki çalkantıları da hesaba katarak hem iyi hem kötü günlerin olduğu ama kesinlikle yazıyla dolu bir hayat sürmüş ailesi ve dostlarıyla birlikte.
Adalet Ağaoğlu tiyatro oyunları yazarak başladığı yazın yaşamında öykü, roman, anı yazıları, deneme, mektup, söyleşi türlerinde olmak üzere onlarca kitaba imza atmış bugüne kadar. Esasen romancılığı ile öne çıkmış bir yazar ama konumuz öykü olduğundan sadece öykü kitaplarının isimlerini analım, dört tane öykü kitabı yayımlanmış: Yüksek Gerilim (1974); Sessizliğin İlk Sesi (1978); Hadi Gidelim (1982); Hayatı Savunma Biçimleri (1997).
Adalet Ağaoğlu bugün 89 yaşında, edebiyatımıza sağladığı tüm katkılardan dolayı geçen yıl Erdal Öz Edebiyat Ödülü kendisine verildi. Son yıllarda derleme vb kitapları yayımlanmış görünüyor ancak yazdığı son kitap sanırım Dar Zamanlar Serisi'nin dördüncü kitabı olarak yazılan Dert Dinleme Uzmanı (2014). Daha da yazar mı bilinmez...