Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Bütün bir hayat, onun kucağına yatmış, saçlarımı okşarken benimle konuşmasının yanında hiçbir anlam taşımaz."
"Anılar bir an için bizi gülümsetse bile hemen sonra elimizi uzatıp tutmaya çalıştığımızda silinip giderler ve ne yaparsak yapalım ancak acı verirler."
"Birini sevmek için nedenlerin yoksa onu gerçekten seviyorsun demektir".
"Yüzlerce yıldır herkesin birbirine söylediği bir sözü "o" söylediği zaman birdenbire bütün hayaınız değişiverir."
"Anılar da yıldızlar gibi... Onlara bakarken nasıl aslında çok eski bir görüntülerini görüyorsak tıpkı öyle... Anılar da uzak yıldızlar gibi zamanın bir yerindeki görüntüyü ancak şimdi yollayabiliyor bize...
Keşke bunun tam tersi de olabilseydi..."
Başucumda Müzik - Kürşat Başar
sy.: 270
"Ne olursa olsun hayatını durdurma! Durup hayata bakmaya başladığın zaman yaşamak zordur".
"Bazı şeyler unutulmaz. Yanınızdayken bile özlediğiniz, yanınızdayken bile hatırladığınız biri gibi..."
''Ben o gün anladım ki, iki insanın bedenleri birbirine değdiği zaman ya hemen tutuşan ve sonra sönen saman alevi gibi geçici bir zevk verir ya da ikinizin arasında hiç anlayamayacağınız sonsuz bir bağ kurulur. Sanki bir başkasına, bir yabancıya içinize girmesi, kimsenin gözle görüp elle tutamadığı cisimleşmemiş benliğinize dokunması, orada pervasızca gezip dolaşması için elinizde olmadan izin vermiş olursunuz. Sanki ne sizin ne de bir başkasının asla bilmediği incecik bir aralıktan geçip o gizli bahçeye girersiniz.''
''Ama ya başkalarının sizin yaptıklarınız yüzünden acı çekmesi, sizin mutluluğunuzun bir başkasının mutsuzluğunu yaratması?
O, çöplerle oynanan oyundaki gibi, istediğiniz çöpü almaya çalışırken başkalarını yerinden oynatıyorsunuz ve yanıyorsunuz...''
''İşte biz sanki iki çocuk bir dili yeniden öğreniyorduk. Bana öyle gelirdi ki, büyüklerden kaçıp gizlenmiş iki çocuk gibi birbirimizi soyar, yalnız giysileri çıkarmakla kalmaz, tenlerimizi de soyar, bedenlerimizin içinde gizli bir yolculuğa çıkıp orada kimselerin bilmediği ama hep söyleyip durdukları, belki de hayatın özü, ruhu dedikleri şeyi arar, o maceranın heyecanı içinde böylesine kendimizden geçerdik.''