Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Kafamda adliyeyle ilgili farklı bir imaj vardı, sakin ve temiz bir yer; kötülüğe karşı iyiliğin büyük evi, dünyadaki tüm sorunların çözülebildiği yer.
(sayfa 12, Martı Yayıncılık)
Uzun örtüleriyle kadınların hepsi birbirine benziyor. Çekici olmaktan çok ürkütücü siyah gölgeler.
(sayfa 14, Martı Yayıncılık)
Başkentte yaşayan basit bir köylüyüm ben. Her zaman ailenin erkeklerinin emirlerine buyun eğdim. Her zaman söylenen şeylere ''evet'' demeyi öğrendim. Bugün ise ''hayır'' demeye karar verdim.
(sayfa 16, Martı Yayıncılık)
Evlilik yasasına eklenen ve 1999'da yürürlüğe giren maddeye göre kocanın buluğ çağına erişmeden karısına el sürmeyeceğine söz vermesi durumunda ebeveynlerin kızlarını on beş yaşından önce evlendirmelerine izin veriliyor. Ancak resmi bir anlaşma olmadığı için bu şarta nadiren uyuluyor.
(sayfa 43, Martı Yayıncılık)
+ ''Nojoud evlenmek için daha çok küçük,'' dedi Mona.
- ''Çok mu küçük? Hazreti Muhammed nikahladığı zaman Ayşe dokuz yaşındaydı,'' diye cevapladı babam.
+ Evet, ama o peygamberin zamanıydı. Şimdi farklı.''
(sayfa 55, Martı Yayıncılık)
Babamın sözleri kafamda yankılanıyordu. Beslenecek bir boğaz ... Demek onun gözünde ben bir yüktüm ve sırtından atmak için karşısına çıkan ilk fırsattan yararlanmıştı...
(sayfa 56, Martı Yayıncılık)
Evlilik antlaşması da bir gece önce yine erkekler arasında ve kapalı kapılar ardında imzalanmıştı. Her şey bensiz halledilmişti.
(sayfa 62, Martı Yayıncılık)
''Dokuz yaşında bir kızla evlenirsen, mutlu bir evliliği garantilersin,'' der bir aşiret atasözü...
(sayfa 76, Martı Yayıncılık)
Oyuncaklarla oynadım, güzel yemekler yedim, sıcak suyla duş aldım ve uyumadan önce okşanıp sevildim. Gerçek çocuklar gibi!
(sayfa 84, Martı Yayıncılık)
Evden çıkmaya hakkım yoktu, kaynağa gidip su taşımaya hakkım yoktu, yakınmaya hakkım yoktu,''hayır'' demeye hakkım yoktu. Ve okulu aklıma getirmek söz konusu bile değildi. Oysa bir sıraya oturmak, öğretmenin anlatacaklarını dinlemek için ölüyordum. Yeni hikayeler öğrenmek, büyük bir karatahtaya beyaz tebeşirle adımı yazmak en büyük arzumdu.
(sayfa 95, Martı Yayıncılık)