Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
‘’ Popper, Einstein ile (ve tüm modern bilim insanlarıyla) birlikte şunu söylüyordu: Sonsuz miktar ve güvenilirlikte gözlem yapmamız imkansız olduğu için, hiçbir genel iddianın kesin doğruluğu ispatlanamaz. Ama bir varsayımın tek bir çıkarımının yanlış olduğunun görülmesi o varsayımı çöpe atmaya yeter. Dolayısıyla bilimsel varsayımların değerlendirilmesinde bir tekyanlılık vardır: Bunlar tek bir gözlemle yanlışlanabilirken, ne kadar gözlem yaparsanız yapın doğrulanamazlar. O zaman bilimin görevi mümkün olduğu kadar çok varsayım üretip, mümkün olduğu kadar çok gözlemi açıklayıp yanlış varsayımları bir an önce eleyerek gerçeğe sürekli ama asla tam değemeyecek şekilde (yani asimtotik olarak ) yaklaşmaktır. ’’
‘’ Biliyor musunuz ki Atatürk bu talihsiz ülkeyi Osmanlı'nın pençelerinden kurtardığı zaman koca imparatorlukta jeoloji diploması olan tek bir insan bulunmuyordu! Bu mu imrenilecek kültür? Bu mu gıpta edilecek yaşam? O mutlu insanlar mutluluklarından bıktıkları için mi Birinci Dünya Savaşı'nda cihad ilan eden zavallıların zavallısı halifeye, yani Osmanlı padişahına burun kıvırıp İngilizler adına nice askerimizi şehid edip, tüm Ortadoğu topraklarımızı kaybetmemize sebep olmuşlardır? Ben hem Ortadoğu'yu hem kuzey Afrika'yı hem Balkanları jeolog olarak epey dolaşmış bir insanım.
Oradaki Osmanlı hatırasının hayırla yad edildiğini mi sanıyorsunuz? Osmanlı'dan oralarda ne kadar nefret edildiğini ben Londra'da davetli bulunduğum bir akşam yemeğinde Türk olduğumu öğrenir öğrenmez bana yüklenen güzel bir Şamlı hanımın ağzından da duyduğum zaman, bunu zaten bilmeme rağmen,bu genç kadının nefret hislerinin şiddeti karşısında kanım donmuştu.
Haksız mıydı? Eğitim mi götürmüştü onlara Osmanlı? ’’
‘’ Ancak bu konuları Tayyip Bey ile konuşmak, dediğim gibi, beyhudedir. Zira kişinin takdiri iktidarıncadır. İçinden geldiği ve ne yazık ki içine saplanıp kalmaya artık mahkum göründüğü
mütevazı kırsal çevrenin imkanları onun dünyayı bir okumuşun gözlerinden görmesine ve tatmasına olanak tanıyamaz. Avrupa kapılarında kralların ayağımıza geldiği günlerden bugün istenmeyen misafir durumuna düşürülmüş olan ülkemizin talihsizliği ise onu altmış yıldır okumuşların değil, Tayyip Bey'lerin yönetmesidir. Halkımız bir yolunu bulup bu acı kaderi değiştirene kadar Tayyip Bey'ler uygarlık değerleriyle alay etmeye ve ülkemizi ve milletimizi alay konusu yapmaya devam edeceklerdir.’
‘’ Benim tecrübem tabii ki Tayyip Bey'inkinin tam tersidir: Ömrüm boyu herhangi bir pratik uygulamasını asla düşünmeden yalnızca merakımı tatmin için teorik bilim yapmış bir insanım.
Buna rağmen (ve babam zengin olduğu halde) , üniversiteyi başarımdan ötürü yurtdışında bedava ve kendi konum açısından olabilecek en iyi yerde okudum. Pek çok toplantıya ve geziye param ödenerek çağırıldığım için altı kıt' ayı hem büyük bir saygınlık görerek hem de bedava gezdim; üstelik hem dünyanın en lüks yerlerini hem de pek kimsenin gidermeyeceği Tibet veya Sibirya gibi yerleri de görerek. Bu arada Celal Şengör olarak pek çok saygın bilim insanının yanında, İngiltere Kraliçesi' nin eşi Prens Philipp'in veya Fransa Cumhurbaşkanı'nın huzurlarına da kabul edildim. (Tayyip Bey'in üstünden cumhurbaşkanlığı sıfatı düşünce bu kişilerin yanına yalnızca Tayyip Bey olarak ne kadar gidebileceğini bizlere zaman gösterecektir.) Fakat en hoşu, akşam kütüphaneme çekildiğim zaman bildiğim dört dilde kainatın en ilginç sorunları hakkında bilgi edinebiliyor, bunlar hakkında fikir yürütebiliyor, bu dünyada ne aradığını sorgulayabiliyor ve ertesi gün dünyaya yepyeni bir zevkle bakabiliyor olabilmemdir. ’’
‘’ Okuduğu imam mektebinde, Tayyip Bey'in teori olmadan bilim, bilim olmadan teknoloji, teknoloji olmadan da anladığımız anlamda insan yaşamı olamayacağını anlama şansının çok olmadığı açıktır.’’
‘’ Muhterem dostum Orhan Bursalı'nın 5 Mart 2005 tarihli ve 937 sayılı Cumhuriyet Bilim Teknik ekine yazdığı Gündem yazısından öğrendim ki, Türkiye Cumhuriyeti Hükumeti Sayın Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan Bey, 24 Şubat 2005 tarihinde TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi'nin açılışında yaptığı konuşmada çok okuyan arkadaşlarının süründüğünü anlatmış. Üstelik doktorlara iğne yaptırmam demiş. Belli ki tahsile olan itimadı sıfır. Filhakika yakın çalışma arkadaşlarını da kendisi gibi düşünenlerden seçmeye özen göstermiş olsa gerekir ki, bir sayın bakanı çıkıp Maldiv Adaları'nın nerede olduğunu bilmediğini, bir diğeri de operaya ancak ellisinden sonra gittiğini ulu orta beyan edivermiştirler.’’
‘’ Gençler idollerini yalnızca olumsuzlar arasından seçmekle kalmıyorlar;gündelik olumsuzlardan seçiyorlar. Yani bunlar gangster falan olmaya kalksalar onun bile kalitelisini olamayacakları vur-kırla kahraman olmaya kalkanlara bir sorsak Otto Skorzeny ( 1908-1975) adını hiç duymuşlar mıdır? Bu SS subayı, müttefiklerin burnunun dibinde, Gran Sasso'da çok iyi korunan bir dağ kalesinden Hitler'in emri üzerine Mussolini'nin dahiyane bir Hava Kuvvetleri planıyla kaçırılmasına katılmış, daha sonra da Alman Ordusu' na çok yararlı bazı gizli harekatı yönetmişti. Bizim olumsuz kahraman hayranları bunu bilirler mi? Hiç sanmam? Neden? Çünkü Skorzeny'yi bilebilmek için en azından gündelik gazete veya televizyon dışında bir şeyler okumak gereklidir.’’
‘’ Türkiye bu zavallı duruma 1 946'dan sonra düşmüştür. Çünkü 1 946'dan sonra ülke idaresi tam cahillerin eline geçmiştir. 1920'lerden beri gelen Atatürk'ün elit idaresinden intikam almaya azmetmiş bu kırsal güruh, Türkiye'yi gerçek bir felakete sürüklemiştir. Ülkedeki tüm sözüm ona "gelişme" dünya gelişme hızının çok gerisinde kalmış, ancak zır cahil üçüncü dünya ile kıyaslandığında "göğsümüzü kabartan" otoban gibi, gökdelenler gibi, telekomünikasyon gibi kopya ürünleriyle yaşam seviyesi
yukarı doğru kımıldamıştır.’’
‘’ İlhan Bey, Türkiye'yi çok büyük bir felakete sürüklediğine benim de inandığım bir hükümete, toplumun hemen tüm kesimlerinin günlük çıkarları uğruna nasıl teslim olduklarını açık açık söylüyor. Ümidi, bu hükümete desteğin %60' a varması ve bu suretle halkımızın aklının başına gelmesi.Ben aziz dostum İlhan Bey kadar ümitli değilim. Tüm dünyayı ve yaşamı yalnızca gündelik parasal kazanç, cinsellik ve öbür dünya açısından görebilecek kadar bilgisizlerin egemen olduğu bir toplum öyle bir seçim zaferini kuşkusuz tutulan yolun doğruluğuna yoracaktır. İçinde Treitl'lerin olmadığı bir toplum,bilgiye dayanan akılcı kararları verebilecek bir toplum değildir.Bekleyip, görelim. Umarım haksız çıkarım.’’
‘’ Üstelik bugünkü sürekli su çekilmesi, eskiden her yerin sularla kaplı olduğuna işaret ediyordu. Eğer bu böyleyse, diyordu Anaksimandros, ilk canlılar insan olamazlardı. İlk canlılar bir tür balığa benzer şeyler olmalıydılar. Bunlar daha sonra kabuklu kara canlılarına dönüşmüş, onlardan da sonunda insanlar türemişti. Bu şekilde Anaksimandros yaşamın evrimi konulu ilk kuramın da kurucusu olmuştu.’’