Kitaplardan En Sevdiğimiz Alıntılar

Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...

Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)


Tür: Genel | Açılış, 27 Mayıs 2012
<< tüm tartışmalar

Çeşitli Kitaplardan, Yazarlardan

Tartışma Cevapları

11 ile 20 arası cevap gösteriliyor, toplam 25 cevap.
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

ROLLAND BARTHES – Bir Aşk Söyleminden Parçalar - Metis

Usta, öğrencinin başını uzun zaman suyun altında tutar; yavaş yavaş hava kabarcıkları seyrekleşir; son anda usta öğrenciyi çıkarıp yeniden canlandırır: Gerçeği, havayı istediğin gibi istediğin zaman evet, işte o zaman bileceksin onun ne olduğunu.

Bekletmek: Her iktidarın sürekli ayrıcalığı.

Bir yüksek görevli, bir yüksek yosmaya tutkunmuş. Kadın “Yüz gece boyunca bahçemde, penceremin altında bir tabureye oturup beni beklersen senin olurum. ” Demiş. Ama doksan dokuzuncu gece yüksek görevli oturduğu yerden kalkmış taburesini koltuğunun altına alıp gitmiş.

Her zaman en karanlık yer lambanın altıdır .

Ne tutsağı, ne suç ortağı, ne tanığıysam, iktidarla ne ilişkim olabilir ki ?

Gerçek dışı söylenebilir, bol bol, ama “gerçeksiz” söylenemez.

Gerçek yas, sevilen nesneyi yitirmekten acı çekmek değildir; bir gün; ilişkinin teninde, kesin bir ölümün
belirtisi gibi bir küçük leke saptamaktır.

Mantıklı duygu: Her şey düzelir-ama hiçbir şey sürmez.
Aşk duygusu : Hiçbir şey düzelmez-gene de sürer.
Böyledir yaşam : Düşersin yedi kez, Kalkarsın sekiz kez. (Sekizinci kez kalkmanın nedeni de tekrar düşmek belki de.)
Aşk özellikle duygusalı cinselin yerine koyduğu için müstehcendir.

Yıldırım aşkı her zaman dili geçmiş zamanda söylenir.

Fotoğrafın nedeni göstermek değil anmaktır.

İnsan acıdan ölmez, yoksa o anda ölürdü.

Ağız kavgası, çocuk yapma tehlikesine girmeden haz alma türlerinden biri olabilir.

Arzu, elindekinden yoksun olmak ve elinde bulunmayanı vermektir.

12 yıl     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Sadece ben. Kalbimi duyuyor ve insanları tanıyorum. Gördüklerimden hiçbiri gibi yaratılmamışım; yaşayanlardan hiçbiri gibi yaratılmış olmadığıma inanmak cüretini gösteriyorum. Öteki insanlardan daha iyi değilsem bile, hiç olmazsa başkayım

Arka Kapak

Itiraflar.

J.J Rousseau

12 yıl     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

''Yanılgılarımızın çoğu, düşüneceğimiz yerde duygulanmak ve duygulanacağımız yerde düşünmekten doğar.''

Murat Menteş

"Dublörün Dilemması"

11 yıl, 8 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Yarınki Yüzün: Zehir, Gölge, Veda. Javier Marias

İnsan çok iyi bildiği bir yerden uzun zaman ayrı kalınca, orası doğduğu, en alışık olduğu, en uzun süre kaldığı şehir, çocuklarının, babasının, kardeşlerinin, hatta yıllar boyu sağlam kalan aşkının hala yaşadığı şehir(yani soluduğu havadan farksız) olsa bile, öyle bir an gelir ki, zihninde silikleşir, hatırası bulanıklaşır, sanki hafızası miyopluktan ve-nasıl desem-sinematografiden mustaripmiş gibi: Farklı dönemler üst üste biner, hangi mekanı arkasında bıraktığını ya da en son hangi mekandan çıktığını tam bilememeye başlar, çocukluğunun mekanı mıdır, yoksa gençliğinin mekanı mı, yetişkinliğinin mekanı mı yoksa çevresinin ağırlığını kaybettiği, kabullenmek zor gelse de aslında neredeyse dünyanın herhangi bir yerinde kendine ait bir köşenin yeterli olduğu olgunluk çağının mekanı mı.

Ben de uzadıkça uzayan yokluğum sırasında Madrid’i bu şekilde görmeye başlamıştım, silik ve bulanık, bileşik, sallantılı, onca yatırımıma-hem geçmişte hem de şimdi, uzaktan-rağmen beni pek bağlamayan her şeyden önemlisi kayıtsızca benden vazgeçebilecek bir sahne(sonuçta beni kadrodan çıkarmış, mütevazi gösterisinden kovmuştu). Elbette her mekan bizden vazgeçebilir, hiçbir yerde vazgeçilmez değilizdir, bizi özlediklerini, hatta bizsiz yaşayamadıklarını söyleyen bir avuç insan için bile; çünkü herkes birinin yerine koyacak başkalarını arar ve er geç bulur ya da zamanla durumu kabullenir, kabulleniş halinde rahat yaşanır ve kabullenen kişi artık herhangi bir değişiklik istemez, kaybedilenin ya da arkasından gözyaşı dökülenin geri dönmesi uğruna bile, bizi tekrar bağrına basması uğruna bile... Bizim yerimizi kimin alacağını kim bilebilir, sadece her zaman birinin yerimizi alacağını biliriz, her durumda, her koşulda, her konumda; bıraktığımızı zannetiğimiz ya da gerçekten bıraktığımız boşluk ya da gedik önemli değildir, ne şekilde ortadan kaybolmuş, ya da ölmüş olursak olalım, hayatımızın baharında ya da dolu dolu yaşanmış bir hayatın sonunda, şiddet sonucu ya da huzur içinde; yerimizi hep bir başkası doldurur, aşkta, dostlukta, işte, nüfuzda, entrikalarda, korkuda, hakimiyette, hatta özlemde, sonunda bizden bıkan nefrette ve oyalandığı ve geciktiği için(ya da Tupra’nın kaçınmamı söylerken kullandığı ifadeyle it delays and lingers) bulunan ve hedef değiştiren intikam hevesinde; oturduğumuz evlerde, büyüdüğümüz odalarda, bize razı olan kentlerde, çocukluğumuzda deli gibi koştuğumuz koridorlarda, gençliğimizde hülyalara dalarak dışarı sarktığımız pencerelerde, bizi ikna eden ya da kulağımıza gülen, mırıldanarak onaylayan, sabırla dinleyen telefonlarda, oyunda ve işte, dükkanlarda ve bürolarda, vitrinlerimizin ve masalarımızın önünde, satrançta, iskambilde, yanlızca bize ait olduğunu sandığımız çocukluk dünyasında, onca kokuşmuşluğu, peş peşe kuşakların hazin sonunu görmekten bitkin düşmüş sokaklarda; restoranlarda, gezinti yollarında, hoş bahçelerde ve kırlarda, bizi görmekten bıkmış nice ayın geçişini seyrettiğimiz balkonlarda, cumbalarda, koltuklarımızda, iskemlelerimizde, çarşaflarımızda, üstlerinde hiçbir koku, hiçbir iz kalmayınca ve yırtılıp bez olarak kullanılıncaya kadar; öpücüklerimizde de yerimizi başkası alır, öpüşürken bizi iyice unutabilmek için gözler kapatılır(eğer yastık hala aynı yastıksa ya da denetlenemeyen, hain bir zihinsel görüntü saldırısıyla araya girmeyelim diye); anılarda, düşüncelerde, hayallerde ve her yerde yerimiz doldurulur; böylece hepimiz omuzların üstüne yağan kardan ibaret oluruz: kaygan ve yumuşak ve kar daima diner...
s.217-218

Yarınki Yüzün: Zehir, Gölge, Veda. Javier Marias. Metis Yayınları

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Tıpkı, senin gibi ; ömrün gibiydi, yağmur.. Kesik kesik...
Cezmi ERSÖZ

11 yıl, 11 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

''ve geldim demenin bir sessizliği varsa, öpüşelim
demenin, sen hala gitmiyor musun demenin ya da
ölmek istemenin bir sessizliği varsa,
kelimeleri de vardır sessizliğin
duruşun kelimeleri vardır;
bakışın, uzanışın,
gülüşün...

ama, yalnızlığın kelimeleri yoktur.
o, bütün kelimelerden oluşmuş bir kelimedir''


hasan ali toptaş/yalnızlıklar

12 yıl     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

"İnsanlar kendilerini korkutan şeylere çok daha çabuk inanıyorlar."
Michael Ende- Momo

11 yıl     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

"Kötüydü,ama bilirsin,aşkı aşk yapan da budur."
Rafo anlamıştı ama emin olmasa gerek,yine de sorma gereği hissetti.
"Hangi duygu?"
"Hangi duygu olacak, o derin düş kırıklığı.Sen onu deli gibi severken onun seni umursamaması...Ya da yasak savma kabilinden umursuyormuş gibi görünmesi.Hani istemiyorum ama yan cebime koy durumu.Sen onun üzerine titrerken,onun bahanelerle senden uzak durması.Senin sevgi dolu ataklarına içtenlikle karşılık verecek yerde,sudan bahanelerle geçiştirmesi.Ama ilişkiyi ayakta tutan da bu karşıtlık değil mi?"
Ahmet Ümit "Aşk Köpekliktir"

11 yıl, 8 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Eşit olmadığımızı , olamayacağımızı çok iyi biliyorum, ancak saygı görmek adına alt tabaka insanlarından kendini uzak tutmak gerektiğine inanan kişi , yenilgiden korktuğu için düşmandan saklanan bir korkak kadar eleştiriyi hak eder. ( Genç Werther'in Acıları - Johann Wolfgang von Goethe )

11 yıl, 11 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Yazı yazmam için bana çiçek, kuş hürriyeti değil, içimdeki aşkın, deliliğin, oturmaz düşüncenin hürriyeti lazım. Küçük hürriyetler değil, alabildiğine yüz verilmiş bir çocuk hürriyeti istiyorum.
Sait Faik Abasıyanık.Son Kuşlar

12 yıl     
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar