Kitap Tavsiyesi ve Fikir Alışverişi

Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.

* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.


Tür: Genel | Açılış, 28 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Daha çok kitap okuyabilmeniz için beş öneri

Tartışma Cevapları
1 2 3 4 ileri »

31 ile 34 arası cevap gösteriliyor, toplam 34 cevap.
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.
Profil Resmi
e_e

"mesele kendi fikirlerini oluşturabilecek okumaları yapmaktır" uguresma7..çok güzel bir yorum..çok kitap okuyarak kendi fikirlerimizi oluşturabilmek ve basmakalıp bilgiden ve diyaloglardan uzaklaşabilmek temennisiyle..

Kanaatimce her kitap bir tabu yıkar..Aslında kitap okumak bir nevi Öz fikirlerimize yolculuktur..

9 yıl, 9 ay     
3 kişiden 2 kişi beğenmiş.

@pamuk prenses
Okurken bir başka kimse bizim için düşünür: Biz sadece onun zihin sürecini takip etmekle yetiniriz. Nasıl ki yazmayı öğrenirken talebe öğretmen tarafından kalemle çizilmiş çizgileri takip eder; okurken de tıpkı bunun gibidir; düşünme işinin büyük bölümü zaten bizim için bitirilmiştir. Bunun içindir ki kendi düşüncelerimizle meşgul olduktan sonra elimize bir kitap almak her zaman bizi bir parça rahatlatır. Fakat okurken zihnimiz aslında başka birisinin düşüncelerinin oyun alanından başka bir şey değildir. Ve dolayısıyla öyle olur ki çok fazla —yani neredeyse bütün gün— okuyan ve arada düşünmeksizin geçirilen eğlence yahut meşgale ile kendisini eğlendiren kimse, yavaş yavaş kendi kendine düşünme yeteneğini kaybeder, tıpkı at üstünden inmeyen bir adamın sonunda yürümeyi unutması gibi. Birçok eğitimli insanın durumu bundan pek farklı değildir: Okumak kendilerini ahmaklaştırır. Çünkü her boş vakitte okumak ve sürekli olarak sadece okumak zihni, mütemadiyen elle çalışmaktan daha fazla felç edici bir etkiye sahiptir, zira bu ikinci durumda uğraş kişiye kendi düşüncelerini takip edebilme imkânı sunar. Nasıl ki yabancı bir cismin ağırlığı üzerinden hiç eksik olmayan bir çelik yay sonunda esnekliğini kaybeder; bir başka kimsenin düşünceleri sürekli olarak üzerinde bir baskı yahut tazyik unsuru olarak varlığını korursa bir zihnin durumu da buna benzer.

ALINTI: Arthur Schopenhauer-okumak, yazmak ve yaşamak üzerine

BU KİTABI BU PLATFORMDAKİ HERKESE TAVSİYE EDERİM

NOT: Schopenhauer hayranıyım.

9 yıl, 9 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Schopenhauer, yazma ile okumayı kıyaslamış ama ben ona katılmıyorum; yazma işinde sembolleri öğreniyoruz ne yazmamız gerektiğini değil.

Her ilk öğreniş taklitle olur. İnsanı diğer canlılardan ayıran bundan sonraki kısım yani özgücülüktür. Belki onun ve sizinde anlatmaya çalıştığınız henüz o aşamaya gelememiş bireylerdir, ama bunun bireyler için bir durak olduğunu düşünüyorum sadece. Okuma eylemi devam ettikçe, gelişim de devam edecektir. Bir ağacın büyüdükçe dallanıp budaklanması gibi.

Nasıl ki ilkokula yeni başlayan en normal seviyede ki bir öğrenci, birinci sınıftan sonra kendi düşüncelerini yazmak için çırpınır durur, buna aracı eden sembolleri öğrendiği için kendini kelebekler kadar özgür addeder işte okuma serüveni de devam eden her okuyucu bir o kadar özgürdür. Kimin ne düşüneceğine bir başkası karar veremez, yöntemini öğretir belki ama onun düşüncesini nelerin beslediğini bilemediği için tam anlamaıyla şırınga benzetmesi yapamayız. Çağrışım diye bir şey var. Bir kelimenin sizde uyandırdığı çağrışım ile bende uyandırdığı çağrışım bambaşkadır. Siz duyduğunuz kelimenin sizin için ifade ettiği şeyleri bir kağıda yazsanız bende aynısını yapsam kuşkusuz bambaşka şeyler çıkar ortaya. Sebebi aynı yollardan ( yoldan kastım, düşünce sistemidir) geçsek bile farklı şeylere dikkat etmiş olmamızdır.

Okumayı bölünerek çoğalmaya benzetirim ben. Her bölünen kendi öz kaynaklarının da yardımı ile farklı bir nesne çıkartır ortaya. Kuşkusuz bu nesnelerin herkeste ortak olan, göz, ağız, burun gibi benzer yanları vardır ancak garip şekilde birbirinin aynısı da değildir.

9 yıl, 9 ay     
32 kişiden 32 kişi beğenmiş.


Her yeni yıl arifesinde yeni yıl hedefleri konuşulur, listeler havada uçuşur, kilo vermekten tango öğrenmeye kadar birçok alternatif, insanın aklına doluşur. Ve daha ocak ayı bitmeden başlanan diyetler son bulur, fikirler birer birer rafa kaldırılır.

Gelin bu yıl, biraz gecikmeli de olsa, listenize bir madde daha ekleyin ve bu maddeyi gerçekleştirmek üzere sebat edin: Bu yıl daha çok kitap okuyun!

Birçoğunuzun günde on saate yakın çalıştığını, eve dönmek için kimi zaman üç vasıta değiştirdiğini, çocuk büyütmek ya da ödevleri bitirmek zorunda olduğunu biliyoruz elbette. Tam da bu sebeple günlük hayatınızda kitaplara daha çok vakit ayırmanızı sağlayacak bazı tavsiyeleri sizin için Huffington Post'tan derledik:

• Eğer okulu bitirdiyseniz artık “ödev yapmaktan” vazgeçin lütfen. (Eğer henüz bitirmediyseniz bu maddeyi görmezden gelebilirsiniz!) Ödev yapmak derken kalemi kağıdı elinize alıp okul zamanlarındaki gibi bir ödev yapmayı kastetmiyoruz tabii. Okumanız gerektiğini düşündüğünüz için okuduğunuz kitaplardan bahsediyoruz. Onları artık bir kenara bırakın ve gerçekten ilginizi çeken, sizi heyecanlandıran kitapları okumaya başlayın. Böylelikle okumayı bir gereklilikten ziyade bir keyfe dönüştürebilirsiniz. Kalabalık bir otobüste ayakta seyahat ederken ya da çocuklarınız için çorba pişirirken bile elinizden düşüremediğiniz bir kitaba rastlayınca, ne demek istediğimizi anlayacaksınız.

• Tanımlara hapsolmayın! Bugüne dek kendinizi sadece roman ya da sadece felsefe kitapları okuyan biri olarak görmüş olabilirsiniz. Ya da fantastik edebiyat gözünüze her zaman karmaşık ve ürkütücü görünmüş olabilir. Fakat bu tanımlar sizi kitabevlerinin bazı raflarından uzak tutmaktan başka bir işe yaramaz. Seçimlerinizde tamamen özgür olun ve sınır tanımayın. Bakarsınız bu hafta kitabevinin farklı bölümlerine yapacağınız küçük bir geziden eli boş dönmezsiniz. Ve belki de sözgelimi Mars’ta geçen bir romanın sizi bu kadar heyecanlandırmasına en başta siz şaşırırsınız.

• Okumayı bırakın! Bu söylediğimiz size biraz çelişkili gelebilir ama biz de okumayı tümden bırakın demek istemiyoruz zaten. Pek hoşlanmadığınız bir kitabı okumakta ısrar etmeyin, diyoruz. Kitap okumak için ayırdığınız o az ve kıymetli zamanı ziyan etmeyin sakın. Zoraki okuduğunuz bir kitaba ayırdığınız yarım saat, size işkence gibi gelirken heyecanla okuduğunuz bir kitaba ayırdığınız yarım saat size birkaç dakika gibi gelecektir. Öyle ki öğle yemeği arasında ya da çocuklarınızı kreşe bıraktıktan sonra yığıldığınız o kanepede, sevdiğiniz bir kitapla geçireceğiniz kısacık bir süre bile size teneffüse çıkmış bir çocuğun mutluluğunu yaşatacaktır.

• Bir kitabın ilk sayfasını okuduğunuzda, kötü bir kitapla karşı karşıya olduğunuz izlenimini ediniyorsanız, bir de kitabın ortasından bir sayfa okumayı deneyin. (Kitabın gizemini korumak adına, son sayfayı açmamanızı öneririz.) Birçok iyi kitap, daha ilk sayfasında okuru içine çeker ve kendisine bağlar elbette. Ama kırkıncı ya da ellinci sayfasından itibaren okuru yakalamaya başlayan bir kitaba kötü demek de haksızlık olabilir; ikinci bir şans verirseniz unutulmaz bir okuma deneyimi yaşarsınız belki.

Alıntı; Ece Karaağaç 16-01-2015
Sabit Fikir Dergisi

9 yıl, 10 ay     
1 2 3 4 ileri »
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar