Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Dinrdar bir yazar olarak tanınan Necip Fazıl Kısakürek gençliğinde Mina Urgan'ın arkadaşıymış. Çok içen birisiymiş. Sonradan bir hastalık sonucu dine dönmüş.
Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı babası Mehmet Şakir Paşayı bir tartışma anında silahından çıkan kurşunla vurması üzerine Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığı yüzünden tahliye edildi. Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsü 1925'de ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmaktan ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Mahkemece suçlu bulunarak Bodrum'a sürüldü. 3 yıllık sürgünlüğünün ilk yarısını Bodrum'da tamamladıktan sonra cezasının ikinci yarısını İstanbul'da tamamladı. Cezası bittikten sonra çok sevdiği Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a dönerek hayatının 25 yılını orada geçirdi.
Bu gün yoğun olarak kullanılan bir turizm terimi olan Mavi Yolculuk, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi tanınmış aydınların keşif ve huzur dolu olarak gerçekleştirdikleri tekne gezilerinden çıkmıştır.
Bu terimin kaynağı Azra Erhat'ın ilk olarak 1957'de, daha sonra daha geniş kapsamlı olarak 1962 ve 1979'da yayınlanan aynı adlı kitaplarıdır.
Soyadı hikayesini birkaç edebiyat hocasından duymuştum duyunca bana da çok komik gelmişti :)
Soyadında ki harfe iddiaya girmek ne kadar akıllıca ki:)) Bana çok doğru gelmiyor dogrusu
Bu hikayeyi okuduğumda ben de çok şaşırmıştım çünkü ben de Muazzez Hanımın Geyve yazlığına gittiği dönemde Sezai Karakoç'un Mona Roza'yı yazdığını, sonrasında da bunu mezuniyetlerinde okuduğunu Muazzez Hanım'ın bu aşkı çok geç öğrendiğini biliyordum. Ek olarak Cemal Süreya'nın soyadındaki ikinci y'yi iddiada kaybettiğini biliyordum. :)
Belki de ayrı hikayelerdi ama böyle anlatıldığında daha ilginç hale geldiği geleceği için birleştirip yazıldı, bilemem tabi doğruluğunu :) Yanlış bilgilendirmek de istemem.
Muazzezin haberi bile yokmuş Sezai Karakoçun kendisini sevdiğinden.. Çok sonraları haberi oluyor ama artık iş işten geçmiştir ve Mona Roza şiirinide mezuniyette okuyor Sezai Karakoç...Hiç çıktıklarını da duymadım:))
@tolga soylu Ben de hikayeyi senin gb biliyodum. Cemal Süreya'nın soyadındaki harfi bi iddiada kaybettiğini biliyodum ama bu iddia olduğunu bilmiyodum :))
Bir kere Sezai Karakoç zaten öyle kızlarla falan çıkacak bi tip değil ki:)).. Mahcup ve aşık bir delikanlıymış ve sevdasını hep gizlemiş.. hatta belkide Muazzezin hiç haberi bile olmayabilir...Ben Cemal Süreya hakkında bilgi sahibi değilim
Cemal Süreya'nın heykeli yapıldı yeni Pülümürde .. Belki gerçek adı bile değildir..
Cemal Süreya mahlastır ki kendi adını atıp başka bir ad kullanmış Cemalettin Seber için bir harf çok da mevzu bahis olmamış olsa gerek. Takılmayın fazla.:)
Cemal Süreya ve Sezai Karakoç üniversitede sınıf arkadaşıdır. Ve sınıflarında ''Muazzez Akkaya'' isminde bir de kız varmış. ikisi de bu kızı gizliden gizliye severlermiş. Sınıfta gün boyu aynı kıza duydukları ilgiyi birbirlerine anlatırlarmış. Hatta Muazzez'e yazdıkları şiirleri birbirlerine okurlarmış.. Sonra bu aşk, zamanla kızışmış ve birbirlerine 'ben elde ederim, sen edersin' derken 'kim elde edecek?' diye iddiaya tutuşmuşlar.
Kaybeden büyük bir bedel ödeyecek demişler. Ve bu bedel ömrü boyunca üzerlerinde kalıcak. Bedene fiziksel bir zarar olmayacak diye de karar kılmışlar. Ve sonunda soyadını değiştirmeye gelmiş olay..
Cemal Sürey(y)a kazanırsa ;Sezai Karakoç'un soyadı ''Karkoç'' olacak..
Sezai Karakoç Kazanırsa ; CemaL Süreyya'nın soyadı 'Süreya' olacak.
ve tabi kızı Sezai Karakoç elde eder ve onunla çıkmaya başlar. Cemal Süreya da gidip tek 'Y' harfini attırır soyadından..
işte Süreyya'dan Süreya'ya geçiş dönemi böyle olmuştur..
ileri ki zamanlarda Muazzez Akkaya bir iddia sonucu Sezai Karakoç'un kendisi ile çıktığını öğrenir. Biraz da sorunları olan Muazzez bunu kaldıramamış, okulu bırakmış ve memleketi oLan Geyve'ye gitmiştir..
Sezai Karakoç bu duruma çok üzülür ve Muazzez Akkaya'ya ithafen Mona Rosa şiirini yazar. Şair Karakoç,1950 yılında Mülkiye'de öğrenci iken yazmıştır bu şiiri. Ancak 2002 yılına kadar yayımlanmamıştır.
"Mona Roza" Türk edebiyatının en mahrem akrostiş şiiridir