ezgidkyl

Detayları:  Kadın
2 takip ettiği ve 94 takip edeni var. 158 değerlendirme yapmış.

Son Aktiviteler

ezgidkyl okumuş bitirmiş.
Bir Bar Filozofu

Uzun uzun yıllar önce ormanın derinliklerinde aşkın değerini bilen insanların yaşadığı gizli bir köy vardı, onlar kendilerine "âşıklar" derlerdi, çok iyiydiler… Ve sonra insanı aşktan soğutan, korkunç eski sevgili vardı, o kötüydü… Bir gün ormana yolunuz düşerse etrafı dikkatlice dinleyin. Belki o korkunç eski sevgilinin çığlıklarını duyabilirsiniz. Ve iyi bir çocuk olursanız belki aşkı bile görebilirsiniz…

-Aşk acısı insanı nasıl filozof yapar?
-Bu acıdan nasıl kurtulunur?
-Dahası nasıl yeniden aşık olunur?
-@1BarFilozofu yürekten, ağız dolusu anlatıyor hayatını,
-Ve sonunda buluyor en derinde olanı!..
(Tanıtım Bülteninden)

Uzun uzun yıllar önce ormanın derinliklerinde aşkın değerini bilen insanların yaşadığı gizli bir köy vardı, onlar kendilerine "âşıklar" derlerdi, çok iyiydiler… Ve sonra insanı aşktan soğutan, korkunç eski sevgili vardı, o kötüydü… Bir gün ... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 8 ay
ezgidkyl okumuş bitirmiş.
Albertine Kayıp / Kayıp Zamanın İzinde (6. Cilt)

Marcel Proustun dev yapıtının altıncı cildi Albertine Kayıp, tam da Mahpusun bittiği yerden başlıyor: Mademoiselle Albertine gitti! Hizmetçi Françoiseın bu ünleminin yankısı, romanı genişleyen halkalarla kuşatıyor: Andreeyle yüzleşme, birbirini izleyen telgraflar, Boulogne Ormanındaki sarışın, birbirini yankılayan Combray ve Venedik...Geltinin ardından, bir gondol gezintisinde ağır ağır açılan yeni ufuklar.

Marcel Proustun dev yapıtının altıncı cildi Albertine Kayıp, tam da Mahpusun bittiği yerden başlıyor: Mademoiselle Albertine gitti! Hizmetçi Françoiseın bu ünleminin yankısı, romanı genişleyen halkalarla kuşatıyor: Andreeyle yüzleşme, birbirini izley... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 7 yıl, 11 ay
ezgidkyl bir değerlendirme yaptı.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 1 ay
ezgidkyl okumuş bitirmiş.
Son Kuşlar

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü olacak. Biz kuşları ve yeşillikleri çok gördük. Sizin için kötü olacak. Benden hikâyesi.Sait Faik Abasıyanıkın Son Kuşlar adlı hikâyesindenSon devir hikâyecileri içinde en çok beğendiğim bir genç yazardır. Türkçesi de çok mübalağalı değildi, tabii idi. Kendine has bir konuşması ve yazması vardı.Halide Edip AdıvarEdebi eserler, insanı yeni ve mesut, başka iyi ve güzel bir dünyaya götürmeye yardım etmiyorlarsa neye yarar? diyen büyük yazarın; ilk kez 1952de yayımlanan hikâye kitabı Son Kuşlar yeniden gözden geçirilerek yayına hazırlandı. Mektuplar, manüskriler ve gün ışığına çıkmamış yepyeni metinler sırada... TADIMLIKKış, Adanın bir tarafında yerleşebilmek için rüzgârlarını poyraz, yıldız poyraz, maestro, dramudana, gündoğusu, batı karayel, karayel halinde seferber ettiği zaman; öteki yakada yaz, daha pılısını pırtısını toplamamış, bir kenara oldukça mahzun bir göçmen gibi oturmuştur. Gitmekle gitmemek arasında sallanır bir halde, elinde bir pasaport, çıkınında üç beş altın, bekleyen bu güzel yüzlü göçmen tazeyi benden başka bu Adada seven hemen hiç kimse yoktur, diyebilirim. –Övünmek için değil!–Herkesin yeni başlayacak olan altı yedi aylık soğuk hayata kendini şimdiden alıştırmak ve hazırlamak için bir şeyler yapmaya çalıştığı öyle günlerde ben, tembelliğim, hep kaçanı kovalayan huyumla, yazın, o güzel göçmenin peşine düşmüşümdür. Nerede yakalarsam orada kucaklarım onu. Kimi bir çamın gölgesinde durgun ve güneşsizdir. Kimi bir çalılığın kenarındaki çimenlikte bütün eski ihtişamıyla daha yeni başlamıştır.Yazın daha parça parça, lime lime, bohça bohça eşyalarıyla gitmek için fazla telaş etmediği Adanın bu yakasında, hiçbir ev yoktur. Yalnız bir tek kır kahvesi vardır.Bir küçük koyun hemen beş on metre yukarısında, bir apartman terası kadar ufak bu kır kahvesinin tahta masaları üstünde hâlâ karıncalar gezer, hâlâ sinekler kahve fincanının etrafına konarlar. Bütün sesler kesilmiştir. Kimi gökyüzünden bir uçak homurtusu gelir. İçindeki, şimdi Yeşilköye inecek yolcuları düşündüğüm, yalnız bu yazıyı yazarken oldu. Ondan evvel de uçaklar geçmişti. Ama hiç, içindeki yolcuların Yeşilköye neredeyse ineceklerini, daha şu iki satırın sonunda inmiş bile olduklarını düşünmemiştim.Kahvecinin kendisi sevimsiz bir adamdır. Kahveciden çok, ters bir devlet memuru hüviyeti taşır. Hastalıklı olmasa, doktorlar fazla yorulmamasını salık vermemiş olsalar, dünyada kahveci olmazdı. Tersine, ben bütün ömrümce iyi bir kahve bulamadığım için kahveci olamamışımdır. Bir kır kahvesi, bir köyün kahvesinin üç beş gediklisi... Bundan güzel bir ömür mü olur, elli altmış senelik yaşama bundan güzel başlar ve biter mi?Ağaçtan ağaca serilmiş beyaz çamaşırlar bu kadar durgun, güneşsiz, ıslak bir şekilde ılık havada hiç kurumayacaklar. Bu kedi, tahta masanın üstüne çıkmış, köpeğime durmadan homurdanacak mı? Sandalyenin üstündeki vişneçürüğü rengindeki delik çoraplar... Asmanın yaprakları daha yemyeşil. Bizim bahçedeki kurudu bile.Deniz, Bozburuna doğru başını almış gidiyor. Uzaklarda görünen, İstanbulun neresi kim bilir? Sesler neden gelmiyor?Bir başka uçağın sesi gelmeye başladı. Bizim Ada, uçakların, üstünden geçtikleri bir yol güzergâhı olmalı ki, hep ya üstümden ya da solumdan geçip gidiyorlar. Kedi sustu. Köpeğim gözünü kapadı. Karga sesleri geliyor şimdi de. Vaktiyle bu Adaya bu zamanda kuşlar uğrardı. Cıvıl cıvıl öterlerdi. Küme küme bir ağaçtan ötekine konarlardı.İki senedir gelmiyorlar.Belki geliyorlar da ben farkına varmıyorum.Sonbahara doğru birtakım insanların çoluk çocuk ellerinde bir kafes, Adanın tek tepesine doğru gittiklerini görürdüm. İçim cız ederdi.Büyüklerin ellerinde birbirine yapışmış, pislik renginde acayip çomaklar vardı.Bunlarla bir yeşil meydanın kenarına varır, bunları bir ufacık ağacın altına çığırtkan kafesiyle bırakırlar, ağacın her dalına ökseleri bağlarlardı. Hür kuşlar, kafesteki çığırtkan kuşun feryadına, dostluk, arkadaşlık, yalnızlık sesine doğru bir küme gelirler. Çayırlıkta bir başka ağacın gölgesinde birikmiş çoluklu çocuklu kocaman herifler bir müddet bekleşirler. Sonra kuşların üşüştüğü ağaca doğru yavaş yavaş yürürlerdi. Ökselerden kurtulmuş dört beş kuş, bir başka ökseye doğru şimdilik uçup giderken, birer damlacık etleriyle birer tabiat harikası olan kuşları toplarlar, hemen dişleriyle oracıkta boğarlardı. Ve hemen canlı canlı yolarlardı.Hele bir tanesi vardı, bir tanesi. Çocukları bu işe seferber eden de oydu. Ökseleri cumartesi gecesinden hazırlayan da... Konstantin isminde bir herifti. Galatada bir yazıhanesi vardı. Zahire tüccarıydı. Kalın, tüylü bilekleri, geniş göğsü, delikleri kapanıp açılan üstü kara kara benekli bir burnu, deriyi yırtmış da fırlamış gibi saçları, kısa kısa bir yürümesi, kalın kalın bir gülmesi...

...Dünya değişiyor dostlarım. Günün birinde gökyüzünde, güz mevsiminde artık esmer lekeler göremeyeceksiniz. Günün birinde yol kenarlarında, toprak anamızın koyu yeşil saçlarını da göremeyeceksiniz. Bizim için değil ama, çocuklar, sizin için kötü ola... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 1 ay
ezgidkyl bir değerlendirme yaptı.
İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 1 ay
ezgidkyl okumuş bitirmiş.
Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde / Kayıp Zamanın İzinde (2. Cilt)

Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimizin çarpıp geri dönüşüdür; bizi gidişten daha fazla etkilemesinin, büyülemesinin sebebiyse, kendimizden çıktığını farketmeyişimizdir.1919da Goncourt ödülünü alan Çiçek Açmış Genç Kızların Gölgesinde, Proustun bilinçdışı kekinden ufak bir dilim. TADIMLIKHeyhat! O ilk matine, büyük bir hayal kırıklığıydı. Babam, Komisyona giderken büyükannemle beni de tiyatroya bırakmayı teklif etti. Evden ayrılırken anneme, Akşam güzel bir yemek olsun; de Norpoisyı getireceğimi hatırlıyorsun, değil mi? dedi. Annem unutmamıştı. Françoise bir gün öncesinden beri yaratıcılığın heyecanıyla yerinde duramıyordu; gerçekten yetenekli olduğu mutfak sanatına kendini vermek onu mutlu ediyordu; yeni bir misafirin geleceğini öğrenince zaten heveslenmişti; sadece kendisince bilinen yöntemlerle jöleli dana yapması gerekeceğini biliyordu. Eserinin imalatında kullanılacak malzemenin esas değerine büyük önem verdiğinden, bizzat Hallese gidip en güzel fileto, incik, dana paçası parçalarını seçiyordu; tıpkı Michelangelonun sekiz ayını Carrara dağlarında, II. Juliusun anıtı için en mükemmel mermer bloklarını seçmekle geçirdiği gibi. Françoise bu gidiş gelişlerinde o kadar ateşli bir çaba harcıyordu ki, alev alev yüzünü gören annem, yaşlı hizmetkârımızın, Medici Şapeli mimarının Pietrasanta taş ocaklarında hastalandığı gibi, sürmenaja uğramasından korkuyordu. Françoise bir gün öncesinden, ekmek içiyle kaplanmış, pembe mermere benzeyen, kendi deyişiyle Növ York jambonunu, ekmek fırınına gönderip pişirtmişti. Lisanı olduğundan daha yoksul zannettiği, kendi kulağına da pek güvenmediği için, herhalde York jambonu adını ilk duyduğunda - bir kelime hazinesinde hem York, hem de New York kelimelerinin bulunmasının inanılamayacak bir bolluk olduğunu düşünerek - yanlış duyduğuna, aslında önceden bildiği ismin söylendiğine kanaat getirmişti. O zamandan beri de, York kelimesinin önüne, kulağında veya bir etikette okuduysa gözünde, onun Növ diye telaffuz ettiği New gelirdi. Ve bütün iyi niyetiyle bulaşıkçı kıza derdi ki: Gidip Olidadan jambon alın bana. Hanımefendi tembih etti, Növ York jambonu olacak.

Sevdiğimiz zaman, aşk o kadar büyüktür ki bir bütün olarak içimize sığmaz; sevdiğimiz insana doğru yayılır, onda kendisini durduran, başlangıç noktasına geri dönmeye zorlayan bir yüzey bulur; işte karşımızdakinin hisleri dediğimiz şey, kendi sevgimiz... tümünü göster

İşlemler için giriş yapınız veya kayıt olunuz
· 8 yıl, 1 ay
Daha Fazla Göster

ezgidkyl şu an ne okuyor?

ezgidkyl şu anda kitap okumuyor.

Favori Yazarları (5 yazar)

Favori yazarı yok.