Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
'r' leri söyleyemezmiş Özdemir Asaf. Bir gün Beşiktaş'tan taksiye biner; şoför, 'buyyun' der. O da 'r'leri söyleyemeyen biridir. 'Kayaköy' derse alay ettiğini sanacak diye 'Eminönü' der. Normalde Karaköy de inmesi gereken Özdemir Asaf Eminönü'nde iner ve Karaköye geri yürür.
Soyadı hikayesini birkaç edebiyat hocasından duymuştum duyunca bana da çok komik gelmişti :)
Soyadında ki harfe iddiaya girmek ne kadar akıllıca ki:)) Bana çok doğru gelmiyor dogrusu
Cemal Süreya mahlastır ki kendi adını atıp başka bir ad kullanmış Cemalettin Seber için bir harf çok da mevzu bahis olmamış olsa gerek. Takılmayın fazla.:)
Mina Urgan-Bir Dinozorun Anıları kitabında bazı edebiyatçılardan bahsediyor.Bir göz at derim. :)
Evet arama sonuçları hep yabancı edebiyatçılar üzerine . Çok teşekkürler :)
Dinrdar bir yazar olarak tanınan Necip Fazıl Kısakürek gençliğinde Mina Urgan'ın arkadaşıymış. Çok içen birisiymiş. Sonradan bir hastalık sonucu dine dönmüş.
Halikarnas Balıkçısı adıyla tanınan Cevat Şakir Kabaağaçlı babası Mehmet Şakir Paşayı bir tartışma anında silahından çıkan kurşunla vurması üzerine Şakir cinayet iddiasıyla yargılandı ve 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.Cezasının yedi yılını çektikten sonra yakalandığı verem hastalığı yüzünden tahliye edildi. Dört asker kaçağının kadersizliğiyle ilgili "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler" başlıklı öyküsü 1925'de ‘Memlekette isyan bulunduğu sırada, askeri isyana teşvik edici yazı yazmaktan ötürü İstanbul İstiklal Mahkemesi'nde yargılandı. Mahkemece suçlu bulunarak Bodrum'a sürüldü. 3 yıllık sürgünlüğünün ilk yarısını Bodrum'da tamamladıktan sonra cezasının ikinci yarısını İstanbul'da tamamladı. Cezası bittikten sonra çok sevdiği Bodrum'dan uzak kalamadı ve Bodrum'a dönerek hayatının 25 yılını orada geçirdi.
Bu gün yoğun olarak kullanılan bir turizm terimi olan Mavi Yolculuk, Cevat Şakir Kabaağaçlı, Azra Erhat ve Sabahattin Eyüboğlu gibi tanınmış aydınların keşif ve huzur dolu olarak gerçekleştirdikleri tekne gezilerinden çıkmıştır.
Bu terimin kaynağı Azra Erhat'ın ilk olarak 1957'de, daha sonra daha geniş kapsamlı olarak 1962 ve 1979'da yayınlanan aynı adlı kitaplarıdır.
Orhan Veli bir haftalığına gittiği Ankara'da belediyenin açtığı çukura düşer ve başından yaralanır. Bir-iki gün sonra İstanbul'a döner ve yemek esnasında rahatsızlanır, hastane ye kaldırılır. Beyninde oluşan damar çatlamasının nedeni anlaşılmaz ve alkol zehirlenmesi tedavisi uygulanır.Yanlış teşhis ile o akşam komaya giren edebiyatçı CerrahPaşa Hastanesin de vefat eder. Yabancı yazarlar bu konularda biraz daha göz önünde sanırım. Edebiyatçılarımız deyince alan daraldı. Başarılar.
Cemal Süreya'nın heykeli yapıldı yeni Pülümürde .. Belki gerçek adı bile değildir..
Sırları çözülmüş bir aşk
BİRİNCİ SIR: Mona Roza şiiri "Mona Roza siyah güller, ak güller / Geyve'nin gülleri ve beyaz yatak" diye başlar. Geyve'nin sırrı ortaya çıktı: Sezai Karakoç'un büyük aşkı Muazzez Akkaya Geyveliymiş.
İKİNCİ SIR: Mona Roza şiiri büyük efsanelere ve tevatürlere de konu oldu. Onlardan biri de Muazzez Akkaya'nın intihar ettiği şeklindeydi. Bu rivayet doğru değil. Çünkü Muazzez Hanım'ın şu anda New York'ta büyük kızı Dr. Ayşegül Giray ile birlikte yaşadığını biliyoruz.
ÜÇÜNCÜ SIR: Sezai Karakoç'un Mona Roza şiirini tamamen platonik duygular içinde yazdığı, Muazzez Akkaya ile hiç tanışmadığı sanılıyordu. Karakoç'un Muazzez Hanım'a açılıp açılmadığını hálá bilmiyoruz ama iki ismin birbiriyle tanıştıkları kesinleşti.
DÖRDÜNCÜ SIR: Muazzez Akkaya'nın durgun ve melankolik bir kadın olduğu sanılırdı. Hayalleri yıkma pahasına kızının tanıklığıyla söyleyelim: Karşımızda neşeli, esprili, hayat dolu bir kadın var.
BEŞİNCİ SIR: Muazzez Akkaya'nın Mülkiye yıllarında uluslararası yarışmalara katılan bir ping pong şampiyonu olduğu bilgisi, Sezai Karakoç'un ünlü "Ping Pong Masası" şiirini anlamlandırmamıza yardımcı oldu.
ALTINCI SIR: Mona Roza şiirinde "Artık inan bana muhacir kızı / Dinle ve kabul et itirafımı" şeklinde iki dize var. Muazzez Akkaya'nın, Geyve'ye sonradan yerleşmiş bir muhacir ailesinin kızı olduğunu bilmem belirtmeye gerek var mı?