Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Kelimeler, dostum, bir ağacın yaprakları gibidir. Yaprakların neden başka türlü değil de böyle olduklarını anlayabilmek için ağacın nasıl büyüdüğünü bilmek, öğrenmek gereklidir! Kitap, dostum, içinde hoş, yararlı her şeyin olduğu güzel bir bahçe gibidir."
"İnsanlar Tanrı'nın tohumudur. Başkalanmaları ve iyi meyve vermeleri gerekir. İnsan bir ruble gibidir; iyi bir işe yatırırsan üç ruble olur. Hayatın kolay olduğunu mu düşünüyorsun? Hayır, hiç kolay değil! Dünya, için için karanlık bir gecedir ve herkes kendi yoluna ışık tutmak zorundadır. Hepimize on parmak verilmiş, ama herkes alabileceğinden daha fazlasını almak istiyor. İnsan güçlü olmalıdır. Gücü yoksa, kurnazlık etmelidir. Küçük ve güçsüz olanlar cennette de, cehennemde de bir işe yaramazlar! İnsanlarla bir arada yaşa, ama yalnız olduğunu da unutma! Herkesi dinle, ama kimsenin sözüne inanma! Onların sözünü dinlersen yolunu şaşırırsın. Çeneni sıkı tut. Evler ve şehirler lafla değil, para ve baltayla yapılmıştır. Sen bütün varlıkları bitleriyle koyunları olan Başkır ya da Kalmuk değilsin!"
Bu şekilde bütün gece konuşabilirdi; söylediklerini artık ezberlemiştim. Sözleri hoşuma gidiyordu, ama taşıdıkları anlama şüpheyle bakıyordum. Sözlerden anlaşıldığına göre, insanın istediği gibi yaşamasını engelleyen iki güç vardı; Tanrı ve insanlar.
Hayatın bu son soluklarını dinlemek hoşuma gidiyor, ama çanın her vuruşundan sonra ortalık daha da sessizleşiyordu. Sessizlik, her şeyi boğup gizleyen bir ırmak gibi kırlara yayılıyor. Ruh uçsuz bucaksız, dipsiz bir boşlukta yüzer ve karanlıkta bir kibrit alevi gibi söner, sadece erişilmez yıldızların parıldadığı bu boşluk okyanusunda bir iz bırakmaksızın eriyip gider. Dünyada gereksiz ve ölü olan her şey ortadan kaybolur.
Dualarımın birçoğunu hala anımsıyorum. Çocukluktaki bu akıl oyunları insanın ruhunda öyle derin yara izleri bırakır ki, bunlar çoğunlukla ömür boyu kapanmaz.
Kilisede rahatım yerindeydi. Orada, ormanda ve kırlarda olduğu gibi dinleniyordum. Şimdiden birçok hakaretle karşılaşmış, hayatın acımasız kabalığıyla kirletilmiş minik yüreğim burada ateşli, belli belirsiz düşler içinde temizleniyordu.
Ama ben sadece şiddetli soğuklarda, kar fırtınasının şehrin üzerine çılgıncasına savrulduğu, gökyüzünün sanki donduğu, rüzgarın onu kar bulutları biçiminde parçaladığı, toprağın bir daha asla dirilip canlanmayacakmış gibi kar yığınları altında buz kestiği günlerde giderdim kiliseye.