Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
"Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda.. Hiçbirinin eli bana değmiyor.. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar.. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben.. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan.. Hepsini giydim.. Hiçbiri olmadı.. Hepsi dar geldi.. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim.. Okyanuslar kırmızı olurdu.. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi.. Ama inanamadım.. Bir türlü inanamadım.. Bütün hayat bir illüzyon.."
Bu yorum silinmiş
"Hayatımı diktiler. Oysa yırtmak için çok uğraşmıştım."
"Bağımlılıktan nefret ettim. Gitmemi, terk etmemi engeller diye.
Ne bir maddeye, ne de bir insana bağlandım."
''İnsanların birbirlerine aşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi. Sanki bir insana değil de, bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi !''
Hatırlıyorum, bir iki yazarın gülle gibi cümlelerini, filozofların kestikleri raconu: "Bildiğim tek şey, hiç bir şey bilmediğimdir." Yanılıyor hepsi de. İnsan, hiçbir şeyi değil, her şeyi bildiği için mutsuz. Ben her şeyi biliyorum. Ve bunlar, yürürken dengemi bozacak kadar ağır geliyor. Tek istediğim kurtulmak hepsinden, bütün bilgilerden, bütün düşüncelerden. Geri dönmek hiç doğmamış Kayra'ya. Ve en kötüsü, biliyorum ki, dünyaya, hepsinde ayrı coğrafyalarda, ayrı zamanlarda yüz defa bin defa daha gelsem, yine öldürmeye karar veririm zihnimi. Hazmetmekten bıktım. Şimdi kusup sızma zamanı...
...Daha anlayamamıştı sonunda ölüm olan bir hayatta mutlu son olmasının mantığa aykırı olduğunu. Ölüm mutlu bir son olamazdı. Kimse için. Ama yine de insanlar, kendilerini kandırmak için hayatlarını dönemlere bölüyorlar ve ancak o dönemlere mutlu sonlar uydurabiliyorlardı. Oysa hayat, her bölümünde ayrı bir hikayenin döndüğü neşeli bir dizi değil, sonunda herkesin öldüğü ve katilin bulunamadığı sıkıcı bir filmdi.
...Çünkü iki gerçek ve bir insan var. Ölüm, hayat ve insan. Mahşerin üç boku. Sadece insanın ayakları olduğuna göre aralarında o koşar ya birine ya diğerine. Eğer mutluluk ölümden gelmezse, o zaman sadece hayat kalır geriye.
"Düşün! Bize,matematik dünyasının kurgusal ve sonsuz olduğu öğretildi. Bunu kabul ederim. 1'den sonra 2 gelir dend,. Bunu da kabul ederim. Ama sonra 1 ile 2 arasındaki sonsuzluğu düşündüm. Peki o nereye gitti? İrrasyonel sayılar varken bir sayıdan sonra diğer bir tam sayı nasıl gelebilir? Eğer 1'den sonra virgül konursa ve bunun da kıçına sonsuz sayı konabiliyorsa 2 nasıl gelebilir? İşte! Soru bu! Yanıtsız bir soru. Ve işte matematiğin hatası! Dolayısıyla matematik yok. Onun üzerine kurulmuş dünya düzeni de yok... Ama ben anlayabilirim. Anlayabilirim bu sorunu. Ve o zaman ortaya yaklaşık sayılar çıkar. Yani hiçbir sayı tam değildir. Hepsi tama yaklaşır. Ama varamaz. Demektir ki, 1,999...9'u bize 2 diye yutturmaya çalışan bir dünyanın çocuklarıyız. Ve dünya da aslında tam gibi görünürken, aslında bir irrasyonellik harikası."
"İnsanlar..." dedim fısıldayarak. "Taşırlar insanları.kundaktayken, tabuttayken. Hep taşıyacak birileri olur. Bazıları dostluktan, bazıları cepteki paradan, bazıları da içinde bulundukları sistem bir gün onlara da taşınma sırasının geleceğini söylediği için, taşırlar insanları..."
Kayra bir gün bana "Mutsuzluğuna hiçbir çare aramıyorsun." demişti. "Ve en büyük acının kendininkinin olduğunu düşünüyorsun. Dünyadan haberi olmayan bütün gerizekalılar gibisin. Ölmesine çeyrek kalmış, herkesi yaşadığına pişman etmeye çalışan, sağlıklı oldukları için suçluluk duymalarını isteyen hastalıklı, yaşlı bir kadın gibisin.
Aralamaya başladığımda gözkapaklarımı, başlıyor cehennem tiyatrosu.Oysa otopsi yapılmış bir bedeninki kadar boş bir beyinle ne kadar mutlu olurdum, diye düşünüyorum.
Bu karşılaşma bana normal geliyordu. Mucize değildi! Dünyanın en aşık adamı ile en aşık olunacak kadınının karşılaşması mucize değildi. Hayattı.
"Ne kadar yalnızsan o kadar uzağa gidersin, ne kadar terk edersen o kadar ölürsün."