Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Doğru şeyler söylüyor olabilirsiniz, ama gerçek ile doğru aynı şey değildir. Doğrular ile değil gerçekler ile yaşam sürer. Yukarıdaki yazımda erkek egemen bakış açısını eleştirmiştim. Benim yazımın altına yazılanlar (kişisel) kadın bakış açısını yansıtan hatta kısmen feminist bir bakışa savrulan yorumlar yazılmış. Sorunun kaynağını cinsiyet bakış açısıyla erkekler olarak göstermek doğru bir tercih olmaz. Temelde bu tür sorunların ana kaynağı erkeklerin kadınlara baskın gelmesi ve kadınları fiziki ve sosyal anlamda otoritesi altına alabilme yetisinden kaynaklıyor gibi görüsünde, aslında sorun erkekler vaya kadınlar değil, sorun eşitlik meselesi. Kadın, erkekle eşit mi, eş değer mi? Kadın ve erkek eşitliğinden tam olarak ne anladığımızı bilmiyoruz henüz. Erkek egemen bir anlayışı kadın egemen bir bakış açısıyla eleştirmekle bir sonuca varamayız. Olaya İnsan odaklı bakmalıyız; kadın hakları değil, insan hakları; kadın erkek eşitliği değil, insanların eşitliği. Bundan sonra asıl konuya odaklanabiliriz ancak....
Bazen bir kadına muhtaç oluruz, bazen bir erkeğe, bezen her ikisine de. Bazen hiç birisine de muhtaç olmayabiliriz. İster prematüre bebek ol, İster (tüm insanlar, cinler, hayvanlar ve tabiat emrinde olan) Süleyman Peygamber ol, MUHTAÇSIN: Bir anneye bir babaya, veya sadece anneye, veya babaya; bazen bir kız arkadaşa, bir erkek arkadaşa veya sadece bir erkek arkadaşa, bir kız arkadaşa; bazen bir sevgiliye; bazen hem erkek bir dosta, hem kadın bir dosta; bazen bir eşe, genelde iyi bir ruh ikizine; bazen bir erkek çocuğa, bezen bir kız çocuğa, bazen her ikisine de...
Kısacası hepimiz hepimize bazen veya her zaman muhtacız!
Bir de, tanıdığım kızların neredeyse tamamı, okullarda okurlarken (en azından sözlü-kısmen fiili)) tacize uğradığını belirtiyor ve bunu erkeklerin tacizci olduğuna dair kanıt olarak sunuyorlar. Bu konuda bir kaç şey söylemek isterim. Cinsellik konusunda doğal olanla (doğal olan derken olması gereken demek istemiyorum), ayılık-zorbalık (bazıları da hayvanlık) olanı ayırmalıyız. Gelişmiş ülkelerde taciz oranı gelişmemiş ülkelerden daha fazladır. Ama fiili taciz oranı gelişmemiş ülkelerde daha fazla. Örneğin 2013'de yapılan bir araştırmaya göre ABD'de yaşları 12-16 arasında olan kız çocuklarının yüzde 83'ü cinsel tacize uğradığı belirtiliyor (üstelik bu ülkedeki kız çocuklarının yarısından fazlası (erkek çocukların ise neredeyse yüzde 85ler oranında) reşit olmadan -orada reşit yaşı 16, bizde 18- ilk veya daha çok cinsel deneyimi yaşamış oluyor). Şimdi buradan taciz konusundan ne anlayacağız. Burada tacizi yapan kimdir aslında? Bir erkek öğrenci sözlü olarak bir cinsel tacizde bulunmasıyla, bir yetişkinin bulunması aynı şey mi? Ergenlik sorunları yaşayan bir çocuğun cinsel dürtüleri ile sözlü tacizde bulunması ile bir yetişkinin sözlü tacizi aynı şey mi? Bizim tacizden anladığımızla ABD'nin tacizden anladığı aynı mı şey mı acaba? Bir kız bir okulda 4 yıl okuyacak ve erkek bir çocuktan cinsiyete dayalı hiç bir laf işitmeyecek, hayalimiz bu mu? Var mı bir babayiğit, "benim erkek çocuğum asla küfür etmez veya en ufak cinsel imada bulunmaz diyebilecek biri". Hayalimiz YETİŞKİNLERİN ima yoluyla bile olsa tacizde bulunmadığı bir toplum!
Ben erkek çocuğumu şöyle yetiştireceğim demekle olmaz bu işler. Bir anne bir çoğuna bir yükler, toplum bin yükler. Bir anne çocuğuna sabah evde içi net bir şekilde gözüken bir bardak berrak su verir, çocuk akşam okuldan içi gözükmeyen bir litre kola içmiş olarak döner. Asla küfretme dersin çocuğuna, okula yollarsın, arkadaşları ona "hadi sen git kızlarla oyna" sözünün ezikliğiyle döner akşam eve. Kızlara karşı çok edepli ol dersin yollarsın okula, akşam eve, kızların ona "biraz erkek ol, kız gibisin" sözünün ezikliğiyle döner eve... vs. vs. Çocuğumu saf masum yetiştireyim dersin, sonra kurtlar sofrasına kuzu olabilir ve bunun sorumlusu da sen olabilirsin. Ne kadına karşı etken, ne de kadına karşı tamamen edilgen olan bir erkek yetiştirmek istemez hiç bir anne. Bu işler bıçak sırtı, Ne kuzu ne kurt, önemli olan dengeyi iyi tutturmak
ekler:
* ABD'de günde en az 10 taciz şakası yapılıyor, (youtube'a bakın).
* Amerika'da (örnek Brezilya) en çok reyting alan programlar "en iyi kim tahrik eder", "en klas kim taciz eder" programları (yalan değil, gerçek) vs... yazmakla bitmez
* Türkiye gençliğine çağdaşlığı ve batı kültürünü aşılamak için Türkiye'de kurulan ve tüm dizileri ile en çok izlenen kanal olmayı başaran ABD menşeli Fox kanalındaki evlenme programı hiç dikkatinizi çekti mi? Kanaldaki diğer tüm yapımlar batı tarzında, tek o program batı tarzında değil. ABD de biliyor, sorun evlenme olunca Türkiye'de erkek kadından üstündür diye. Okumamışı da, okumuşu da evleneceği erkekten ev, araba, para, kısacası garanti istiyor. Beni kimseye muhtaç etmesin, bana baksın, ama bana karışmasın... Kadını aşağılayan bundan daha rezalet bir program olur mu. Görücü usulu gericilikti hani.... Üstelik bu kanal tüm haberlerinde yerel olumsuzluklara karşı en sert muhalefeti yapan kanal.
* TİB verilerine göre Türkiye'de İnternet üzerinden video izlenme oranları %56 ile seks içerikli siteler ilk sırada (bu, sadece ağır cinsellik içeren video izlenme oranlarına ait, cinsel içerikli yazı metin ve resimler dahil değil).
* Geçen yıl, İnternet denetleme kurulumu neydi, tam hatırlamıyorum, oranın müdürü yaptığı bir açıklamaya göre, cinsel içerikli bir site varmış. Bu site 1000 TL site kurulum maliyeti ile 1 yılda tam 4 milyon dolar kazanmış. Mukayese için şu da söylenmiş. 20 milyon dolar yatırımla kurulan ünlü bir haber sitesinin ise yıllık net kari 250 bin dolar.
* Daha dün haberlerde ABD başkan yardımcısının yeni savunma bakanının karısına karşı erkek egemen davranışı örneğini gördük
* Bir soru: Bu konuya neden erkekler yorum yapmaz, hiç düşündünüz mü?
Erkek kadın arasındaki temel sorun: CİNSİYET
Kadın erkek eşitliği tartışmasını cinsiyet üzerinden yapamayız. Kadının çalışması veya çalışmaması onun eşitliğini sağlayamaz. Çalışan kadınların eşitlik sorunu çalışmayan kadınlardan daha fazla. Çok üstün bir ekonomik güce sahip olsa da kadın eşitliği sağlayamaz. Çünkü eşitlik sorunu cinsiyet sorunundan kaynaklanıyor. Mesele cinsiyet ayrımını ortadan kaldırmak. Mesela, ben bir erkeğim, senle karşılaşınca sana kadınsın diye ona göre muamele etmemi isteyen sensin, sonra eşitlikten konuşuyoruz. Genelde çalışan bir kadın normal tüm iş ve eylemleri, ruhsal ve düşünsel başarımları erkeklerler gibi başarabiliyor, ama kadın cinsiyet sarmalından çıkamıyor, buna kadının kendi ruhsal yapısı direnç gösteriyor. Erkeklerin egemenlik alanlarının daraltılmasını istememesi de cinsiyet sarmalından çıkılamamasına itici güç oluyor.
Mesele kadının ekonomik bağımsızlığını kazanması veya erkeğe göre ekonomik veya düşünce yetkinliği anlamda eşit veya üstün olması değil. Mesele kadın ve erkeğin kim olduklarını bilemememiz. Genelde kadın ve erkeğin fizyolojisinin farklı olduğunu biliriz, kadın ve erkeğin duygu ve düşünce yapısının farklı olduğunu bilenlerimiz de çoktur. Peki kaç kişi erkek ve kadının (fonksiyonları bakımından) beyin yapısının aynı olmadığını biliyor (yapısal olarak erkek ve kadın beyni aynıdır, yanlış anlaşılmasın -Gidin bir psikoloğa veya noropisikiyatristse, kadın ve erkeğin beyin yapısını nekadar farklı olduğunu size anlatsın. Bilgi çağı diyoruz, doğru dürüst birbirimizi tanımıyoruz). Örneğin, Bir kadının algı dünyası ile erkeğinki aynı mı? Tabiri caizse bir kadın hayata Full HD kalitesinde bakar, erkek ise SD kalitesinde bakar. Kadın detayçı, erkek normalcıdır; kadın beyni herşeyi detayları ile algılar, erkek ise genel hatları ile; erkek daha realistir, kadın daha idealistir. vs.
Nekadar eğitimli olursa olsun, ne kadar ekonomik güç sahibi olursa olsun kadın erkek beyninin farklı olduğunu bilmiyorsa yol alamaz. Kadın, erkek beyninin algısını kendi beyni gibi zannediyor. Bir örnekle açalım: Bir sorun var, kadın beyni sorunu çözmek için beyindeki tüm bilgilere başvuruyor ve bu bilgiler arasından sonucunu çözecek bilgileri araştırıyor, süzüyor ve tüm gerekli bilgileri açık ve hatasıza varan bir oranda sentezliyor ve kullanıma hazır hale getiriyor ve kadın bu bilgiler ışında sorunu çözmeye çalışıyor. Erkek beyni ise; Bir sorun var, erkek beyni sorunu çözmek için beyindeki tüm bilgilere başvurmuyor, sadece ilgili konumdaki sonuç bilgileri alıyor ve hemen kullanıyor. Bu durumda kadın daha gerçekçi ve detaycı olmasına rağmen erkeğin genel sonuç alma hızına ve algısına yeniliyor. Bu durumda erkek kadının önüne geçiyor ve onu baskılıyor, ama beynindeki tüm bilgileri kullanmadığından hata yapma payı yükseliyor ve bunu kadına yansıtıyor, kadın doğru sentezleme yapıp sonuca gitmesine rağmen, erkeğin kararı daha hızlı olduğundan kadının doğru kararı erkeğin bilinçaltı tarafından ekarte ediliyor. Kadın, beyindeki tüm bilgileri araştırdığından az gerekli bilgileri de "lazım olur" mantığıyla kullanıma hazır hale getiriyor, bu durum erkeğin sonuç odaklı algısına ters düştüğünden kadına eksi olarak yansıyor.
Bu nedir (görsel bir nesne gösteriliyor) ?
Erkek beyni arama motorunun sonucu: bitki+çiçek=papatya
Kadın beyninin arama motorunun sonucu: sarı+beyaz+yuvarlak+taç+güzel+çiçek+bitki+saflık+seviyor sevmiyor=papatya
Genelde evli kadınlar erkeklerden daha çok şikayetçi. Evli kadınlar genelde kendi eşleri üzerinden bir çıkarsama yaparak bir sonuca varıyorlar. Karı koca üzerinden bir eşitlik tartışması olmaz. Çünkü eşitlik, aralarında mecburi veya kanuni bir birliktelik olmayan erkek ve kadınlar arasında olur. Okula giden bir erkek öğrenci ile kız öğrenci arasında eşitlik olabilir, veya bir iş yerinde çalışan bir kadın veya erkek arasında eşitlik olabilir. Bir toplumda ortak haklar bakımından kadın ve erkek arasında eşitlik olabilir. Eşitlik olgusu evli insanlar arasında olmaz. İki eşit tanrı olmaz, tek tanrı olur. Eşdeğer iki müdür olmaz, tek müdür olur. İki anne veya iki baba olmaz, tek anne tek baba olur. Evlikte eşitlikten çok eşdeğer roller ve sorumluluklar olabilir.
Kadınları psikolojik olarak en çok ezen olgu "erkeğin sözlü şiddetine dahi direnilememesi". Kadın bilinçaltı ekleri güç merkezinden konumlandırıyor. Psikolojik gerçekler şiddetin fiziki güçle ilgili değil beyin ile alakalı olduğunu kanıtlıyor. Kadın öyle bir realist ve olgun bir davranış kalıbı gösterir ki, en ağır fiziki şiddeti uygulamaya yeltenen bir erkeği tek bir kelime ile durdurabilir. Psikololojik güç fiziki güçten çok üstündür. Tüm insanların beyin yapısı eşittir ama kadının beyni erkeğinden daha yeteneklidir. Ama kadın bunu kullanamıyor. Çünkü erkeğin beyni çok hızlı reel gerçeklere uyum sağlıyor, kadının idealist beyninin algısını yeniyor. Yenilgi erkeğin üstünlüğünden değil kadının algısından kaynaklanıyor.
Şimdi biraz eğlence, biraz ironi, biraz gerçekler........
Eğer çalışan bir kadınsanız ve ben eşitim diyorsanız;
Evde eşinizle eşitlenemiyorsanız, şuna benzer bir şeyler kağıda yazıp görünecek bir yere asın :)
Kadın niye güzel giyinsin, erkek güzel giyinsin.
Kadın niye fit olmak zorunda, erkek fit olsun.
Niye kadınlar güzel olsun, erkekler yakışıklı olsun
Niye erkeğin parası olsun, kadının da olsun
Niye ev erkeğin üzerine olur, kadının üzerine olsun
Niye krediyi erkek alır, kadın alsın.
Niye kadın yemek yapsın, erkek de yapsın.
Niye erkek arabayı yıkasın, kadın da yıkasın.
Niye kız çocuk evi süpürsün, asıl erkek çocuk evi süpürsün, kız çocuk faturayı ödesin
Niye kızın akşam oldumu evinde olsun, asıl oğlun akşam karanlık olmadan evde olsun
Niye bir erkek arabada genç bayanlara yer versin, asıl oturma ihtiyacı olana yer verilsin
Niye cinsellik erkeğe göredir.
Niye kadın bakire olsun da erkek olmasın.
Niye erkek kız alsın, asıl kız erkek alsın (ben seçilmem seçilirim)
Niye kızı babalar versin, asıl anneler oğlunu kıza versin :)
Yemek faturasını niye erkek ödesin, imkanı olan ödesin (mu madde evli olmayanlar için geçerli tabi! ;=)
Niye nafaka deyince erkekler verir anlaşılır.
Niye erkeğin illa işi olsun, o zaman kadının da illa işi olsun.
Niye kadın arkadaşlarıyla eğlenemez, erkek de eğlenemesin.
Niye kadın düşünsün de erkek düşünmesin.
Niye erkek söylesin, kadın yapsın
Niye erkek boşasın, kadın da boşasın
Ya da;
Herkes o anki duruma göre davransın; ev pisse, boş olan süpürsün, dışarda işini bitiren evde olsun, boş olan arabayı yıkasın, imkanı olan krediyi alsın, imkanı olan güzel giyinsin, fit olsun. Kimin görüşü uygunsa (ister baba-ana olsun, ister küçük oğul-kız olsun) onunki uygulansın. Tecrübe bilgiden üstündür; baban okumamış olabilir, ama o senden daha tecrübelidir. Yetenek küçük büyük bakmaz; Çocuğun senden daha yetenekli olabilir, gerektiğinde onu uygula. En iyi iletişim en iyi sonucu getirir, En iyi sevdiğinle değil en iyi iletişim kurduğunla anlaşabilirsin. Eşini, çocuklarını çok sevmeye, onlarla çok ilgilenmeye uğraşma, onlarla en iyi iletişimi kurmaya çalış. Kadın programlarını, yemek programlarını, ne giysem, kimle evlensem programlarını, zayıflama, diyet sağlık programlarını değil, psikiyatrist, psikolog ve sosyologları izlemeye çalış, hatta her zaman izle...
Çok sözü edilen ekonomik hak. Çalışıyorum ve ekonomik özgürlüğüm var. Peki ne işe yarıyor? Ayrıntıya girmeden, doğrudan düşündüğünüzde çok olumlu bir artı. Çalışmayan bir bayana göre, daha çok ilgi alanım var. Çünkü bu alanların finansını sağlayabilirim. Sinemaya gidebilrim. Böylelikle evde sıkılmaktan kurtulurum.
Örneklendirelim. Çalışmıyorum. Eşimle tartışmışım, canım çok sıkkın. Çocuklar bu tartışmadan ötürü çok mutsuz ve hırçın. baba çekip gidiyor. Ben evde çocukların hırçınlığından doğan enerjiyle baş etmek zorunda kalıyorum.
Çalışıyorum, baba çıktıktan sonra bende çocukları alıp çıkıyor sinemaya gidip deşarj oluyorum. Tabi yolda yine çocukların hırçınlıklarıyla mücadele etmek zorunda kalan ben oluyorum.
Küs olduğumuz için eşim zoraki yaptığı bi kaç vazifesini de aksatıyor onları da ben yapmak zorunda kalıyorum, çünkü çalışıyorum param var.
*Tartışmışız. Erkek çıkmış gitmiş bende kendimi deşarj olmak için alışverişe vermişim. çünkü çalışıyorum param var.
*Tartışmışız, evin ihtiyaçlarını almamış. sorun değil, çalışıyorum param var.
*Tüm çalışan bayanlar çok fit. Spora gitmem lazım , çalışıyorum, param var.
*Çalışan kadın güzel giyinir. Güzel pahaldır. Olsun çalışıyorum param var.
*Her gün yemek yapamam dışarıdan yiyelim. Çalışıyorum param var.
*
*
*
Sözünü etmeye çalıştığım kadının çalışmamasının daha olumlu sonuçlar doğuracağı değil. Çalışma hakkının erkeğin genetik kodları değişmedikçe kadın adına çok da olumlu sonuçlar doğurmadığı. Tartışma nedenlerini ortadan kaldırmıyor kadının ekonomik özgürlüğü aksine çeşitlendiriyor.
Kadına şiddetin önüne geçmek adına kadına verilen haklar erkeğin kadını sözlü tehdidinden ne kadar koruyabilir? Dayak yiyen pek çok kadın sırf bu korkudan eşinin yanına dönüp cehennem hayatını yaşamaya devam ediyor.
Evden uzaklaştırma. Bu adamı rokete koyup uzaya yollayamayacağınıza göre artan öfkesinden kadını ne kadar daha uzak tutabilirsiniz?
Cinsellik, gelişmekte olan ülkelerde istisnalar hariç kadın-erkek ilişkisi üzerinden ifade ediliyor. Gelişmiş ülkelerde ise , bu konuyu da aşmış adamlar, herhangi bir ayrım yapılmıyor. Cinsellik=doyumsuzluk. İnsan nasıl her daim açlık hissedecekse cinsellikte böyle. Toplum ahlaki normlardan yoksunlaştıkça cinsel doyumun da sınırlarını kaldırıyor. Cinsiyet ayrımı hatta canlı ayrımı da kalkıyor. Çok afedersiniz, farkı yakalamak adına hayvanlarla ilişkiler söz konusu.
Cinsellik konusunda modern dünyanın verecek çok faydalı öğütleri olduğunu düşünmüyorum.
Asau ; Muhtaç'lık konusunda yazdıklarına katılıyorum.Ama burada sanırım bizlerin "muhtaç"lıktan ne anlayıp nasıl davrandığımız çok önemli.
Ben 26 yaşıma kadar muhtaçlığı mecburiyet olarak anlıyordum ve kimseden onun yardımı olmadan zahide bir şey yapamaz diye düşünmesinler diye,fakat daha sonra aslında herkesin herkese muhtaç olduğunu anladım.
Birbirimizin yardımına,sevgisine,ilgisine,fikirlerine vs. muhtacız
Anaokulu öğretmeni bir arkadaşım var,geçen dün daha 5 yaşındaki çocukların anlattıklarını,tepkilerini anlattı bana
erkek ve kız çocuğunun yetiştirilmesindeki farklılıkları ya da bunların çoxuklarda nasıl dışa dönüş yarattığını
evet sen haklısını şöyle yetiştireceğim diye olmaz belki ama temel odur bence
evde bir çocuk ( kız-erkek fark etmez) anne-babanın birbirine saygısını görürse daha farklı bakar,sevgisini görürse hele çok çok daha farklı bakar.
zaten aile olarak senin verip verebileceğin bu kadardır ve en fazla 5 yıldır !
sonrası gerçekten allahlık ! karşısına çıkan insanlar,öğretmenleri,arkadaşları... bunlarla yoğrulur çocuk
ve haklı olduğunu düşündüğüm şu var : bu işler gerçekten bıçar sırtı ! dengeyi çok iyi tutturmak lazım diz boyu dengesizlikle büyümüş bir nesil olarak bunu nasıl beceririm bir fikrim yok :)
soruna cevap : konuştuğum arkadaşlarımla bu konu iki cümle ile kapandı ! En modern :) adam bile bu konuyu "böyle gelmiş işte" diyerek sonlandırdı.Bence çoğu bu konuları konuşmaktan sıkılıyor ve haksız çıkabileceklerini düşünüyorlar.Oysa bu haklı haksız mevzusu değil sabahlara kadar konuşulabilecek bir konu.
Benim düşüncem bu
Senin nedir ?
Kadın erkek eşitliği konusu o kadar derin ki, buraya yazılamaz...
Bu konu okadar derin ki, aşılması gereken o kadar çok algı sorunu var ki;
Felsefe, sosyoloji, psikoloji gibi bilimlerin ilgi alanının çözmesi gereken sorunlar o kadar ki...
Biz neyle uğraşıyoruz, erkek kadını dövüyormuş, bu mu mesele. Siz meselenin hasını görün şimdi:
Biraz felsefe yapalım ve din konularına dalalım biraz!
Ben size bir soru sorsam:
Sahi, (eşitlik peşindeki kadınlar) siz hala Allah'a Tanrı mı diyorsunuz?
Bir soru daha sorayım size:
Siz hiç Allah'a Tanrıça diyen bir feminist gördünüz mü?
Önce Biraz mitoloji;
Fiilde erkek tanrılar üstüdür (mesela Zeus en büyük tanrıdır ve erkektir), ama aslında mitolojide tanrıça tanrıdan üstün(mü)dür; üstünlüğü tanrıdan daha üstün olduğundan kaynaklanmıyor, tanrıçanın yokluğu tanrının yokluğu olacağından kaynaklanıyor. Tanrının yokluğu tanrıçanın yokluğu değil, tanrıça tanrının varlığına nedendir, ama yine de tanrı tanrıçadan üstündür. Ne yapan paradoks...
Tanrı derken aslında erkek bir Tanrıdan bahsediyoruz, Tanrıça demiyoruz mesela. Niye Tanrı diyoruz da Tanrıça demiyoruz. İşte bu yüzden Tanrı İslamda Allah'ın karşılığı olamaz diyoruz, niye. Çünkü eğer Allah'ın Türkçesi Tanrı olmuş olsaydı o zaman Allah'a erkeklik vasfı veririz ve şirke düşmüş oluruz. Benim kastım o değil diyebiliriz, ama bilinçaltımızda durum böyle değil işte. Madem Tanrı ve Tanrıça kavramları var. O zaman Allah'a Tanrı diyemeyiz. Birisi çıkıp, "saçmalama, biz Tanrı derken, onu cinsiyetten uzak anlamda kullanıyoruz" diyebilir. Peki, su soruya cevap ver o zaman derim ben de: Hiç kadın Tanrıdan sözedilen bir kaynak, bir algı dünyası ile karşılaştın mı? Tanrı erkek, Tanrıça kadındır, tarihsel temel bilgidir bu... Öz Türkçe bahanesiyle Allah'a Tanrı diyecek miyiz hala? Madem diyeceğiz, o zaman Allah'a Tanrıça diyenleri de görmek isteriz!!!!?
Dikkat edin, dine göre çoğu insan şirktedir; İnsanların çoğu ağızdan Allah'ın cinsiyeti yoktur der, ya bilinçaltı, Bir psikoterapist yöntemle hipnotize edin onları ve onların bilinçaltını inceleyin, DEHŞET bekliyor sizi; Çünkü çoğu kişinin bilinçaltında Allah erkektir, melekler kadındır, aslında çoğu insan bilinçaltı çoktan dinden çıkmış kafirdir, farkında değildir. Allah'a, meleklere cinsiyet tayin eden dinden çıkar. Allah "melekler kızdır diyorsunuz, erkekleri siz mi aldınız" diye insanları tehdit etmesine rağmen Kur'anda, yine çoğu insanın beyni hala değişmiş değildir.
Egemen erkek aklı tanrıyı kendi cinsiyetine taşımışdır, melekler onun emrindedir, dolayısıyla kadındır; şimdi geleneksel müslüman fıkhına bakın, kadın diye bir şey yoktur, sadece erkek vardır. kadın diğer nimetler gibi erkeğe verilmiş bir nimettir. Allah'ı erkek, meleği kadın yapan, daha doğrusu tanrıya savaş açabilecek bir algı dünyasıyla kadın savaşamaz. Allah, erkeklerin bu algısına bir ayet göndermek gereği duymuş, artık siz düşünün işin vehametini...
Erkek müslümanlar Adem'in topraktan yaratıldığını öğrenmişler! Siz kadın müslümanlar, Havva'nın neyden yaratıldığını öğrenebildiniz mi? Topraktan yaratıldığını kimler gizledi, neden gizledi, hiç düşündünüz mü? Havva bile insandan sayılmamış, siz sayılmamışsınız çok mu? "Allah insanı topraktan yarattı" Ama bize ne öğrettiler: "Allah Ademi (yani erkeği) topraktan yarattı." "Allah meleklere, insana secde etmelerini emretti". Bize ne öğrettiler: "Allah meleklere, Ademe (yani erkeğe) secde etmeleri emretti:" Yukarıda bahsettiğim "Melekler dişidir" erkek bilinçaltı algısını hatırlayın; dolayısıyla "kadın (melekler) erkeğe (Ademe) itaat (secde) etti " algısını da...
Erkek egemen algı melekleri dişileştirmiştir, ama hepsini değil! Peki neden?
Melek kadın adıdır, neden erkek adı değildir? Tamam, hadi diyelim melekler dişidir. Peki, siz hiç kadın Azrail figürü gördünüz mü? Hani melekler dişiydi? Çünkü, Azrail 4 büyük melekten biridir. Dolayısıyla erkek egemen bilinçaltı algısı onu erkekleştirmiştir. Cebrail erkek adıdır, niye kadın adı değildir? Mesela Hrıstiyan resimlerinde (Bakire Meryem, İsa, Kutsal Ruh resminde olduğu gibi) Cebrail erkek olarak çizilmiştir. Çünkü Cebrail en büyük melektir, dolayısıyla ona dişilik yakışmaz! Erkek egemen algı 4 büyük melek hariç diğer tüm melekleri dişileştirmiştir! Diğer melekler de erkek olsaydı madem, neden olmadı bu algıya göre. Çünkü onlar küçük meleklerdir, onlara erkeklik layık değildir!
Son olarak "tövbe, tövbe, tövbe ya Rabbi" diyeyim bari!
Zahide, tamamen katılıyorum.
Kadın kadına saygı duymazsa bu iş olmaz, olamaz, balık baştan kokar. Kimi erkeklerin ağzından duyduğumuz "şu kadınlar araba kullanmasın, kadınlara ehliyet verilmesin" , "bayan ortopediste mi gidilir gücü mü var onun" vsvs bir sürü ipe sapa gelmez söylemleri kadınlardan da duymak çok acı, acıdan da öte sinir bozucu. Kadının kendini küçümsemesini anlamıyorum, anlayamıyorum. Verecek örnek, söylenecek söz çok da varacağım yer sizinkiyle aynı, o kadar haklısınız ki, her şey zihniyet meselesi, kadının kendine sahip çıkma meselesi.
erkektir yapar anlayışına oldum olası sinir olurum. eşimle hiçbir ilişkimde de o erkek ben kadınım susmalıyım diye düşünmedim. ayrıca bu vahşete kesin vardır bir iş ,kızda da hata vardır gibi yorumu yapanlara inanamıyorum ki eşim yapsa ağzının payını verecem. bu tarz konuşmaların yapılmasına bir kadın olarak izin vermiyorum sizde vermeyin. ama provokasyonlara da sakın gelmeyin en ufacık şeyde bizleri birbirimize düşman haline getirmeye çalışan bir sistem oluştu. her şey siyasete dökülmeye başlandı. burdaki durum insani bir durum sadece kadın erkek çatışması ya da siyasi olarak da algılanmasın
Eştilikten konuşabilmek için öncelikle tarafları eşitlemek gerekiyor. Hala kadına aleyhine işleyen bir döngünün egemen olduğu toplumda çözüm kadına bir sürü yeni hak vermek değil, erkeğin tırnaklarını törpülemek. Ne zaman türlü medyada bu konu konuşulsa direk kadın şöyle olmalı , kadın böyle olmalı deniyor. Olumlu ya da olumsuz. Bu söylemin çok yanlış ve tahrik edici olduğunu düşünüyorum. Evde dayak yiyen küçüğü tuttukça büyüğün kendini kaybedip daha beter hırçınlaşması gibi.
Kadın ve erkek nasıl eşit olur bunu bana söyler misiniz lütfen? Çok rica ediyorum. Pratikte kadın ve erkek nasıl eşit olur? Bunu bir erkeğe nasıl izah edebilriz?
Eşitiz dediki bende çalışmaya başladım. Hak olarak devletin bana verdiği güvenceyle başladım buna. Ama evde devletin değil adı konulmamış bir geleneğin sözü geçiyor. Klasik bir şikayet, benim iş mesaim bitince ev mesaim başlıyor. Yemek, bulaşık, çocuklar, ödev,ev işleri. Bu eşitliği benim eşime nasıl izah edebiliriz?
Cumhuriyetten sonra yunan mitolojisinin sentorları yada bizim şahmeranlar misali garip varlıklara dönüştü erkeğimizi ve kadınımız.
İslam dini kadın çalışsın çalışmasın erkeğin hanımına bir yardımcı tutmasını salık verir. Hatta Hz. Fatıma ile Peygamberimiz arasında bu konuda diyaloglarda olmuştur. Bu sadece tek bir örnek.
Fakat bugün bu imtiyaza sadece ekonomik açıdan hiç bir sorunu olmayanlar sahip. Eşimden böyle bir şey istediğimde o kadar zengin miyiz cevabını alıyorum. O eskidenmiş deniyor.
Sen yardım et dediğimde ben erkeğim diyor. Tam anlamıyla deve kuşu misali .
Bu kadar ağır şartlar dolayısıyla şişen kadın patlar, ama erkek ondan önce patlamaya hazır olduğu için cinnet geçirmeye daha müsattir. Gücüde onun cinnetinden yanadır. vesaire vesaire.....
Sonra din adamaları kadının erkeğe karşı nazik konuşmasını, sabırlı olmasını salık verir. Psikologlar kadının deşarj olmasını, kendine yeni meşgaleler bulmasını ( bu kadar iş arasında bunu nasıl yapacağını düşünmezler) önerir. Kadın hep belirli ortamlara sıkıştığı için böyle olmuştur. Sanki bir kusurmuş gibi bu.
Hukukçular kadına bir kaç hak daha vermeyi teklif eder. Kadının kullanmayı bilmediği pek çok hakkı olur böylelikle. Siyasettçiler daha çok temsil hakkı savunur. Kadın adaylara sözde öncelik verirler. Kadın, kadın kadın....Neon lambası kadın. Erkeğin arzusunun, hiddetinin, nefretinin önünde parıl parıl parlamaktadır.
Çözüm ne?