Amatör Yazarlar

Yazmayı sevdiğinizi ve ileride bir yazar olmak istediğinizi düşünüyorum. Gelin, fikirlerimizi paylaşalım. Neler yazarsınız? Yazarken nelere dikkat edersiniz? Hiç kitap çıkarmaya çalıştınız mı? Hadi, bu grup sizi bekliyor! :)


Tür: Amatör Yazarlar | Açılış, 09 Temmuz 2011
<< tüm tartışmalar

Kalemimizden Bir Bölüm

Tartışma Cevapları

21 ile 30 arası cevap gösteriliyor, toplam 40 cevap.
5 kişiden 5 kişi beğenmiş.

"Sabaha kadar uyumadım. Evet, evimin önünde yine birileri vardı ama onları tanımıyordum. Sabaha karşı onlar da binamın önünden çekildiler. Saat 11'e doğru hızlıca hazırlanıp evden çıktım.
Ölmemiştim. Ölmem gerekirdi ama ölmemiştim...
Hızla engebeli yolda ilerlerken iç sesimle sohbet etmeye başladık.
Eğer ölseydin herkes senden nefret ederdi, dedi içi sesim. Ateş, tayfa, Afra, Mithat, hatta planların bozduğun için Kağan bile senden nefret ederdi.
Belki de planı tam da budur, dedim. İntihar etmemi ve herkesin hayal kırıklığına uğramasını sağlamak.
Ya da o zarfı sırf sen intihar etme diye söylemiştir. Onun ne düşündüğünü bilemeyiz, sadece varsayımda bulunabiliriz ve varsayımlar da Kağan'ın seni kendisinin öldürmek istediğini söylüyor.
Ama başka seçenekler de olabilir. Başka düşünceleri... Tayfa'ya karşı, Ateş'e karşı, belki de kendine karşı başka düşünceleri olabilir. Başka planları... Herkesi yakacak yakıcı planları...
İç sesim, mümkün, dedi. Ama mantıklı olursan bu işin yüzdesi yüksek değil.
Sanırım şu ana kadar adımla özdeşleşen mantığı kullanmayalı çok oluyor. Hatırlatırım, bir eroinmanla çıkıyorum ve aileme dünyanın yalanını söylüyorum. Ve dün gece intihar etmeye çalıştım.
Çünkü mecbursun. Bu senin mantıksız olduğun anlamına gelmez.
Evet, kendi kendime acıdığım anlamına gelir.
İç sesimden kopup ofladım ve daha çok hızlandım. Bir süre sonra koşuyordum.
Bu sabah da, her sabah olduğu gibi, beni almaya gelecek olan kişiye yetişemezsem başıma gelecek olanları gerçekten merak ediyordum.
İçimdeki ses, bir kıyamet daha, diyerek sözlerimi tamamladı.
Garajın önüne geldiğimde koştuğum için nefes nefeseydim ve genzim yanıyordu. Ama bunlara aldırmadan hemen demir kapının arasına sıkıştırılmış zarfı çekip aldım. Büyük, resmi zarflardan biriydi. Zarfı yırtarcasına açıp elimi içine attım.
Elime gelen fotoğrafları tek tek inceledim. Kağan'la çıktığımız Mavi Tur sırasında çekildiğimiz fotoğraflardı. Bana göndereceğini söylemişti.
Bir bakıma dediğini yapmış olmuştu."

Bitirip bir kenara kaldırdığım eski romanımdan alıntıdır. :)

12 yıl     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

Aleyna, bu yolda devam et lütfen. Bu işle uğraşan insanlar görmek beni çok mutlu ediyor. Küçük bir öneri; Şimdilik cümlelerini kısa tut :)

11 yıl, 7 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

Aleyna zamanla her şey rayına oturur :) Ztngtmstm -adını kopya ile yazdım :D- burası özgür bir yer! Lütfen şiirini yaz! :D Kafka, farklı bir üslubun var :) Kaç yıldır yazıyorsun?

11 yıl, 7 ay     
4 kişiden 4 kişi beğenmiş.

"Kimse yazmıyor mu?"

-Mürekkep kanser olmuş!

Kalemler kırılmış,
Kâğıttan gemiler sessiz dehlizlerde,
Bilinçsizce sürükleniyordu.
Bir kaptan, gök gürültüsüyle karışık,
Rüzgâr uğultusuna benzer bir melodi yükseliyordu...

"Kimse duymuyor mu?"

-Piyanolar dişlerini dökmüş!

Teller kopmuş,
Keçeden dudaklar kuyruk karanlığında,
Sessizce öpüşüyordu.
Biz, oryantal bir dans kıvraklığında,
Yoksul bir sükûnet eşliğinde ebruyu şekillendiriyordu...

"Kimse görmüyor mu?"

-Fırçalar tüylerini dökmüş!

Kenevir köklenmiş,
Kendinden geçen portreler ayaklar altında,
Acıyla inliyordu.
O minyatür, gölgesiyle barışık,
Ölümsüzlüğü andıran bir savaşçıyı andırıyordu...

"Kimse hissetmiyor mu ?"

11 yıl, 8 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.

Teşekkür ediyorum,yazmaya olan istencim biraz daha artmış durumda (:

11 yıl, 7 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

Yeni başladım diyebilirim defne (:

11 yıl, 7 ay     
0 kişiden 0 kişi beğenmiş.

vay canına yeni başlayan biri için fazla iyisin bence :)

11 yıl, 7 ay     
3 kişiden 3 kişi beğenmiş.

Ölüm mü? Haha çok komiksin çocuk.Bunu daha önce hiç düşünmemiştim.Nasıl bir ölümün beni beklediğini nasıl olur da düşünmem?

- Evet bende bunu sana soruyorum.Sanırım yaşamayı her şeyden çok seviyorsun sonunu düşünmeden ahmakça yaşamak ne dersin?

Hayır böyle olduğunu sanmıyorum bazen tiksindiğim zamanlar oluyor,sıkıldığım.Ama bunu hiç hayatımın nasıl son bulacağına bağdaştırarak düşünmedim diyebilirim.

-Bir şeyleri geç kavradığına kalıbımı basarım.. Evet yaşım senden ufak olabilir ama bizi bekleyen sonun ne olduğunu senden daha iyi kavrıyorum.

Kavramak ha! Güzeldi evet kafamı hiç böyle şeylerle meşgul etmedim. Yaşadım!.Sadece yaşadım yaşadıkça her şeyin anlam bulacağını,zihnimin her şeyi kavrayabileceğine emindim.
Ancak şuan arkama bakıp koskoca bir ömür tükettiğimi gördüğümde sadece hiç joe. Her şey kocaman bir hiç ,aldığım onca nefes bile fazla geliyor düşündüğüm zaman.
Hem sen beni neden böyle boş düşüncelere neden itiyorsun piç kurusu?

-Çünkü senden daha fazla düş gücüne sahibim. Hem insan da düş gücü yoksa ölmeyi bile hak etmiyordur.

11 yıl, 7 ay     
2 kişiden 2 kişi beğenmiş.
Profil Resmi

Elindeki dosyaları bitirip, tarihi yazarken satırlara; gerçekler, yan odadan gelen kardeşinin hıçkırık sesleri… hepsi, anlam buluyordu zihninde bir kez daha.

Yan odada hıçkırıklarla ağlayan kardeşini sessiz bir çaresizlikle dinlerken içinin irinini satırlara aktarıyordu. Satırlar her geçen gün acıya bağışıklık kazansa da kasvetinden bir şey kaybetmeyen kalbini temizleyebilirmiş, kardeşini teselli edemeyişini aklayabilirmiş gibi onlara sığınıyordu. Oysa, saplanıp kaldığı o bataklıktan hangi kelimelerle kurulmuş cümleler kurtarabilir ki onu?

Kapının tıklatılmasıyla birlikte “Sedef..gelebilir miyim?” diyen Burçin halasının sesini işitmesi bir oldu.
Babaannesi, Simay ve halasından başka kapısının açık olduğu biri varmışçasına, her seferinde bunu sorması yine biraz ironik geldi genç kıza.
Gözlerinden akan bir damla yaşı daha ilk anda öldürüp “gel halacım” dedi.

Halası, hiçbir şey söylemeden içeri girdi ve yatağın üzerine oturdu. Pikenin üzerindeki çiçeklere sanki okşuyormuş gibi dokundu. O, günlük sorularını sıralamaya başlarken Sedef de monotonluğun verdiği rahatlıkla bir taraftan cevaplarını sıralıyor, bir taraftan da elindeki kâğıda bir şeyler karalamaya devam ediyordu.

“Olağan dışı hiçbir şey yok. Simay hakkında hiçbir şey söylemedi. Rahatla!“ diyerek, biraz daha kasvetlenmesini istiyormuş gibi komut verirken beyni kalbine, halası bir anda “Kardeşinin sana ihtiyacı var. Yanına git bence “ dedi ve genç kızı ne hale getirdiğini umursamadan çıktı odadan.

Bir an hareketsiz kaldıktan sonra ayağa kalktı Sedef. Eli kapı koluna uzandığı anda “hayır “dedi içinden bir ses, çığlık çığlığa, “Hayır… Daha kendini avutamazken onu nasıl avutursun? Daha kendi yaralarına kabuk bağlatamamışken, yüreğinde yanan mumlar her yıl dönümünde hacmini belki de yüz katına kadar çıkarıp canını yakarken nasıl olurda ona “geçecek canım “ dersin.

Tüm seslere kulak tıkayıp gitmek istedi genç kız yine de. “Olsun “ dedi içindeki sesi bastırmak istercesine. “Olsun. Sarılırım, elini tutarım gerekirse yalan söylerim”
Ama yine de kendini ikna edemedi. Biliyordu, yapamazdı… Ağlamaktan harap olmuş gözlerine bakıp acısını bilmiyormuş gibi, anlamıyormuş gibi “ağlama “ diyemezdi.
---------------------------------------

ilk bölümünde olduğum Siyah Kelebek adlı ilk hikayemden ufacık bir bölüm :)
-daha yayınlamadım :( -

fazlaca acemi olduğumun farkındayım ama yine de paylaşmak istedim.

11 yıl, 7 ay     
1 kişiden 1 kişi beğenmiş.

Gündüzün kavurucu sıcağından uzak bir çöl gecesi. Etrafta ılık ve kuru esen rüzgarın uğultusu dışında hiç bir ses yok. Gözün alabildiğine kum denizi ve etrafta tek bir adam dışında hiçbir canlı yok. Öylece durmuş Doğu ufkuna bakıyor. Hiç kıpırdamadan, sanki nefes bile almıyor. Kalın bacakları, kolları ve boynu, uzun boyuna karşın hiçte garip durmuyor. İri yapılı ve dazlak adamın üzerinde dizlerinin altına varan siyah bir pardesü, altındaysa vücut hatlarını belli eden pantolon var. Üzerinde ne bir çanta ne de cep, çöl kadar düz ve sade bir varlık.

Güneşin doğuşuna yakın, tüm çölü kaplayan kanın tüten buharı yüzünden ayak bilekleri hizasında ince bir sis, tüm çölü örtmeye başladı. Adam bunun doğal bir koza ya da kuluçka evresi olduğunun farkındaydı. Doğu ufkundan başlayan pembe deniz yavaşça belirmeye başlıyordu. Bu koca kum çölünün üstü kalın ve koyu bir kan tabakasıyla kaplıydı ve şimdi ince sis her şeyi gizlemeye çalışıyordu.

Adam 'Artık harekete geçme vakti geldi.' dercesine başını öne eğip kaldırdı ve baktığı ufkun aksine Batı'ya dönüp yürümeye başladı. Hareketleri vahşi bir hayvana dokunmaya çalışan biri kadar dikkatli ve yavaştı ama acele etmesi gerektiği, kirpiksiz göz kapaklarının altındaki kara yuvarlaklardan belli oluyordu, gözlerinde korku ve endişenin parıltıları vardı. Tüysüz ve gri bir vücuda sahipti, kendi ırkı gibi Gözbebekleri olmayan kara gözleri vardı ırkının ve düz bir kesikten oluşan ağızları. Kulaklarının olması gereken yerde ''Y'' harfine benzeyen ve pasta dilimi şeklinde üç delik vardı. Kulak deliklerinin içinde siyah ve akışkan bir sıvı.

Ufuk her zamankinden daha vahşi bir kırmızıya sahipti ve Doğu ufkunda yağmur yağıyordu. Güneşin dokunduğu bulutlar kararıyor ve gökyüzünü karartıyordu Yağmur damlaları insan kadar olmalıydı ki adamın olduğu yerden bile fark ediliyordu. Yerde ki sisin altındaki kan hareketlenmeye başlamış ve etrafı garip bir uğultu kaplamıştı. Yerin derinliklerinden gelen İnsan seslerinin karmaşası ve coşkusundan sadece '' İn'' ve ''Kan'' kelimeleri ayırt ediliyordu. Adam hızlanmaya başladı, artık 'Av ' olduğunun farkındaydı. Koşar adım Batı'ya ilerliyor ve ardına bakmıyordu. Güneşin ona ne getirdiğini görmek istemiyordu ama altından gelen sesler neler olduğunu tek kelimeyle anlatıyor gibiydi ''Kan''.

......


/ Kaçış

11 yıl, 7 ay     
Bu gruba katıl!
Grup Kütüphanesi
Tüm Gruplar