Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Yine aynı şey oldu.O günkü acı nüksetti.Bir nevi kriz.Bir kere ne yaşadığını bilir olunca daha da bir panikliyor insan.Denedim üstelik, ilaçlarla,insanlarla,alkolle,gözyaşlarıyla,yazıyla,kayıtsızlıkla,televizyonla, elimden gelen her türlü imkanla dindirmeyi denedim acıyı.Ama o yine bir gedik bulup dışarı sızıverdi.
Çok denedim tersi ve yüzüyle her şeyi.Olduramadım.
Bitmeyen hesaplar da var;dinmeyen uğultulu rüzgarlar,ölünemeyen ölümler.O miat dolmadıkça,boşluk olunca varlığıyla kapladıkça heryanı,başlangıç olanağı da kalmıyor geriye.Başlayamıyorsun bitiremediğin için.Bitiremiyorsun başlayamadıkça da.Salınıyorum kendimle birlikte.Ama işin acı yanı şu: devam da edemiyorsun o bitiremediğine.O artık başka bir şeye evrilmiş.Seni tamamlayan sevda değil,eksilten bir ıskalanmışlık elde kalan.
Beklemek gövde kazanması zamanın;
Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
Bir şeyin provası yapılıyor sanki.
İki kalp arasında en kısa yol:
Birbirine uzanmış ve zaman zaman
Ancak parmak uçlarıyla değebilen
İki kol.
Yokluk kendinden sonraya bir şey bırakmazmış meğer.Artık benim için ertesi diye bir şey yok,öncesi de yok.Her gün sıfır.Sıfıra sıfır elde var sıfır.Eklenen ya da azalan hiçbir şey yok.
Yazmak,hayatı yazıyla yaratmak,benim tek gerçeğimdi.Bir yandan onca ders kitabının anlatamadıklarını öğretiyordu edebiyat,bir yandan yüreğe ilham ve umut veriyordu.Çünkü umutsuzluğu bile yazıya dökme şansım vardı.Yazıldığında benden bağımsızlaşıyordu her şey,uçubiliyordum yüklerimi bıraktığım ve insanın hayrına dönüştürdüğüm noktada.
Derken öyle sakınımsız uçuverince kanadım kırıldı,bir türlü onaramadım.
Duran anılar vardır,zaman birimlerinin ölçemediği,kişiye özel zamanlar.Öyle bir andı.Dua gibi,iç çekiş çekiş gibi.Deprem gibi,aşk gibi.Doğum ve ölüm gibi...Görünüşte bir kapı kapatmıştı,kim bilir hayatında kaçıncı kez.Ardından usulca çekmişti kapıyı.Her zamankinden daha hızlı bile değil.Hatta belki çok daha yavaş.Gitmişti,varacağı bir yer olmadan.Bir cuma akşamıydı.Bugünün ta kendisiydi ama zamanla arasındaki o giderek garipleşen ilişki nedeniyle bugünü de fazlasıyla uzağında hissediyordu.Sabahı ve akşamıyla bugün tek gün,aynı gün olamazdı.Sanki tüm yaşamının içinden yürümüştü..
Uzaktakileri anıyorum,garip bir keder,canımın parçalarını alıp uzaklara savurmuşlar.Kendimi bildim bileli hep birilerini özlerim.Parazitli,kesik,yankılı telefon konuşmaları,hep geç kalan mektuplar,derdini anlatamadığın elektronik posta mesajları...En kötüsü alışmak,özlemin önceleri kesif,sonraları uyuşturucu acısını kanıksamak.Siz özlemi romantik bir duygu olarak mı bilirdiniz?Bir noktaya kadar ben de öyle bilirdim.Ama özlemin yaşana yaşana yalama olduğu noktada insanın ağzında acı bir tat,boğazında bir yanma hissi kalıyor.
Ne siz tam mutlu oldunuz,ne de geride bıraktıklarınız.