Birlikte seçelim, birlikte okuyalım, isteyen ve okuyanla birlikte tartışalım📖📚📒
Merhaba
Kasım ayı kitabımızı yorumlamaya başlayabilir diye düşündüm.
Bu ay ki kitabımız klasik bir öykü!
Akakiyeviç, içine kapanık, aldığı maaşla kıt kanaat geçinen ve arkadaşlarının alay ettiği bir devlet memuru. Burada ki statüsü ve karakterine bakarsak sosyal sınıf çözümlemesi çok iyi yapılmış. ve bence sosyal gruplardaki duyarsızlaşma ise her dönem olduğu gibi o dönemde de var olan sıkıntı. Akakiyeviç tek amacı bir palto almak ve kendini daha iyi bir statü de hissetmek ki amacını yaptığı ufak planlamalarla - çok sevdiği çayı içmiyor, mum yakmıyor vs - ulaşıyor. maalesef ki bu paltoyu çaldırıyor ve dünyası yıkılıyor, derin bir mutsuzluğa kapılıyor ve ölüyor. sonrasında bir şehir efsanesine dönüşüyor.
Kısacık bir hikaye aslında bizlere çok büyük olaylar/durumlar anlatıyor.
Gogol'un yapıtı dönemin Çarlık Rusyasında büyük tepkilere neden oluyor ama dönemi de resmediyor. zaten böyle değil midir? Gerçekler hep eleştirilmeye/yok sayılmaya mahkumdur.
Günümüzde de maalesef bu eşitsizlikler, sosyal sınıf farkları ve alt sınıfın sosyal ve ekonomik yönden etkilenmesi devam etmekte.
"Hepimiz Gogol'ün paltosundan çıktık." hepimizin duyduğu bir cümledir. Koca Edebiyat Dünyası'nın temeli olan bu öyküyü okumuş olduğumuz için mutluyum...
görüşmek üzere.
Merhaba.
Özlem yorumlarına katılıyorum, çok güzel özetlemişsin ve önemli noktalara değinmişsin bence.
Dostoyevski'nin "Hepimiz Gogol'ün "palto"sundan çıktık" sözüne konu olan, Rus Edebiyatı için gerçekçilik akımının öncüsü sayılan bu öyküyü okumak ve üzerine düşünmek gerçekten önemli.
Öyküyü okurken dikkatimi çeken bir iki ayrıntıdan bahsedeyim ben de. Öncelikle epeyce eleştiri doluydu gerçekten de öykü. Özlem de bahsetmiş, sınıf farkları mesela, hem ast-üst ilişkileri hem ekonomik adaletsizlikler... Aynı dairede çalışan memurlar ile müdür yardımcılarının yaşam standardı arasında uçurum var resmen. Sonra bürokrasi eleştirisi de güzeldi, polis yardımcı olamıyor, ille de nüfuzlu kişiden torpil lazım. Ayrıca dönem iktidarının yazarlara sonsuz özgürlük vermediğine dair eleştiriler de vardı, “şunu yazardım ama sorun oluyor sonra” gibi şeyler mesela. Bir döneme dair ne çok ipucu sığdırmış Gogol, kısacık bir öyküye bile…
Bunların dışında bizzat dönem edebiyatını da eleştiriyordu sanki biraz. Mesela terzi ile ilgili kısım şöyleydi:
“Bu terzi hakkında uzun uzadıya bilgi vermeye elbette gerek yok, ancak madem öykülerde bulunan tüm karakterleri etraflıca tanıtmak bir gelenek olmuş, okumakta olduğunuz satırlara Petroviç'i de buyur etmekten, onun hakkında bir çift laf etmekten başka seçeneğim yok.
Bir de Ruslardaki Alman düşmanlığı konusundaki kısımlar her defasında gülümsetti beni. Dini bayramlarda içki içmeye bayılan kocaların kızdıkları zaman eşlerine hakaret olarak “Alman” demeleri örneğin. Sonra terzinin çorap ayağı ısıtmaz, Almanlar onu para kazanmak için icat etmişlerdir sözleri.
Tabii kitap gülümsetmekten çok toplumdaki bozulmayı, insanların acımasızlığı ve vicdansızlığını resmetmeyi amaçlıyor diye düşünüyorum. Gogol, ironik öyküleriyle yüzde bir gülümseme bıraksa da Akaki Akakiyeviç’in hayaleti herkese vicdanını sorgulatmak için dolaşmaya devam eder umarım.
Biz de kitapları kalabalıklaşarak konuşmaya devam ederiz umarım...
Paltoyu bende çok sevdim gerçekten. 18. ve 19. yy. Rus edebiyatının doruk noktasında olduğu bir dönem. Dönemin edebiyatçılarının hepsi birbirinden değerli eserler üretmiş. Bizde de 1930-60 arasını çok severim ben mesela. Ne güzel eserler üretilmiştir bu dönemde.
Palto da insanın kanına geçen o samimiyet ve doğal anlatım var. Kolay kolay unutulamayacak harika bir öykü.