Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Bir kadının bize her şeyini verdiğini zannettiğiniz anda onun hakikatte bize hiçbir şey vermiş olmadığını görmek , bize en yakın olduğunu hissettiğimiz ssırada bizden , bütün mesafelerin ötesindeymiş kadar uzak blunduğunu kabule mecbur olmak acı bir şey. Bunun böyle olmaması lazımdı.
-Kürk Mantolu Madonna
“maria puder son birkaç dakika zarfında biraz sükunetini kaybetmişe benziyordu. bunu tespit edince memnun oldum: onun hiç sarsılmadan gittiğini görmek, beni herhalde pek üzecekti. mütemadiyen elimi tutup bırakıyor:
"ne manasız şey?.. ne diye gidiyorsun sanki?" diye söyleniyordu.
"asıl sen gidiyorsun , ben daha burdayım!" dedim.
bu sözümü fark etmemiş göründü. kolumdan tuttu.
"raif... şimdi ben gidiyorum!" dedi.
"evet... biliyorum!"
trenin hareket saati gelmişti. bir memur vagon kapısını örtüyordu. maria puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle, fakat tane tane:
"şimdi ben gidiyorum. fakat ne zaman çağırsan gelirim..." dedi.
evvela ne demek istediğini anlamadım. o da bir an durdu ve ilave etti:
"nereye çağırsan gelirim!”
― Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna
Kuyucaklı Yusuf, romanın başlangıcıyla bile ,şöyle ki , bana göre övgüyü daha ilk cümle ile hakediyor , okunmaya değer : " 1903 senesi sonbaharında ve yağmurlu bir gecede, Aydın'ın Nazilli kazasına yakın Kuyucak Köyünü eşkiyalar bastılar ve bir karı kocayı öldürdüler."
Benzetmeler de hoş: " ...Bir aralık aklına Muazzez' i kaçırdığı gün, öğleyin eve gelirken çocukların kovaladığı arı geldi...
Tıpkı o arı gibi hem kuvvetli, hem zayıftı...
Zehrini akitmasina imkan vermeden onu kıskıvrak yakalıyorlar ve...
Önüne bir lokma ekmek tutuluyor ve ...
Kendisinden zayıf bulduğu mahluklarin mahkumu olmak çok harap verici bir şeydi."
Yaşayışımıza ve etrafımıza şekil vermek arzusuyla dünyaya gelmekten ise hayatın ve muhitin verdiği şekli kolayca alacak kadar boş ve yumuşak olmak daha rahat,daha makul değil mi?
"İki eliyle arkasındaki ağacın kabuklarına sarıldı. Parmakları soğuk yarıkların arasına girdi. Elini hemen geri çekti ve göğsüne götürdü. Göğsünün içinde, bu asırlık ağacın kabuğu gibi, yarıklar bulunduğunu sandı ve gırtlağına kadar bir ateşin çıktığını hissetti.
Aman yarabbi, ne kadar yalnızdı."
Kuyucaklı Yusuf
"Bir ruh, ancak bir benzerini bulduğu zaman ve bize, bizim aklımıza, hesaplarımıza danışmaya lüzum bile görmeden meydana çıkıyordu... Biz ancak o zaman sahiden yaşamaya, -ruhumuzla yaşamaya- başlıyorduk. O zaman bütün tereddütler, hicaplar bir tarafa bırakılıyor, ruhlar birbirleriyle kucaklaşmak için, her şeyi çiğneyerek, birbirine koşuyordu..."
Kürk Mantolu Madonna
''Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım. Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir.''
-Kürk Mantolu Madonna
“Yaşadığım müddetçe türlü türlü yerler gezecek, dilini bildiğim ve bilmediğim insanlarla tanışacak ve her yerde, herkeste onu arayacaktım. Onu bulamayacağımı daha şimdiden biliyordum; fakat aramamak elimde olmayacaktı. beni, bütün ömrümce bir meçhulu, mevcut olmayan bir şeyi aramaya mahkum ediyordu. Bunu yapmamalıydı.”
"Vicdan azabı dedikleri şey ancak bir hafta sürer. Ondan sonra en aşağılık katil bile yaptığı iş için kâfi mazeretler tedarik etmiştir."
Değirmen
Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak...
Sabahattin Ali, Kürk Mantolu Madonna