Kaliteli çevirilerden kastım şu: Özellikle son dönemlerde bir düziye yayınevi türedi ve yaptıkları ilk iş direkt olarak dünya kasiklerini genelde yalapşap çevirerek okuyucuya sunmak. Çünkü yeni kitap basmak iddialıdır ama yıllardır tutan bir formüldür, zaten çok sevilen klasikler her daim okunurlar.
Bu grubu açmamdaki maksada gelince çevirisi en iyi olan kitapları belirlemek. Mesela ben geçenlerde sahaflardan aldığım Vadideki Zambak kitabını okudum, Cevdet Perin çevirisiyle. Eskilerden ve iyi bir çevirmen. Fakat bitirdikten sonra bir de Cemal Süreya çevirisi olduğunu duyunca tabii ki hayıflandım. Şu bir gerçek ki edebiyatçıların yaptığı çeviriler her daim tercih edilesidir. Burada bu tarz bilgileri paylaşabiliriz.
Klasikler başta olmak üzere en iyi çeviri eser ve hangi yayınevinden yayınlanmış?
Can yayınlarından yayınlanan Albert Camus'nun Sisifos Söyleni adlı kitabını okuyorum. Ama okuyabilmek ne mümkün! Yok böyle bir dil, bu dil nece bir dil, ne anlatmak istiyor emin değilim. Bu kadar kasmanın alemi var mı! Koskoca bir çevirmen Tahsin Yücel, dünkü çevirmen değil ama öz Türkçeleştirmek adına bu kadar zorlanmaz. Kitabın zaten felsefi bir dili var, bir de bu abartılı çeviriyle hepten okunmaz olmuş.
Fransızca'dan okusam anca bu kadar anlamazdım herhalde diyeceğim ama biraz abartı olur belki diye demiyorum. (Bu arada tek kelime Fransızca bilmiyorum, evet)
Bir iki örnek vereyim ne demek istediğim daha iyi anlaşılır:
"Görüngübilimsel düşüncenin bu balkıması ise uyumsuz uslamlamayı her şeyden daha iyi açıklayacaktır."
"Varlık felsefeleriyle yetinmek gerekirse, ayrıksız olarak hepsinin bana kaçışı salık verdiklerini görüyorum."
İşin kötüsü başka bir alternatifi yok bu çevirilerin. Bu yüzden mecbur okumaya devam ediyoruz.
Çeviride kelimeyi değil de cümleyi göz önünde bulundurmak daha doğru bir yaklaşım. Tahsin Yücel'in ''İklimler'' çevirisi şiir gibidir.
Onu bilmiyorum ama elimdeki kitap anlaşılmayacak kadar ağır bir Türkçeleştirmeden geçirilmiş. Kitabın 60 küsur sayfasını okudum ama ne anladığımı sorsanız cevap verebileceğimden emin değilim. Sorun Camus'da olabilir mi diye soracak olursanız Ferid Edgü'nün muhteşem çevirisiyle Doğrular kitabını okudum, müthişti. Sorun kesinlikle Yücel'in Türkçe konusunda aşırı titizlendiği dilinde.
Ben Raymond Queneau'nun "Zazie Metroda" eserinin çevirisini okumuştum, çok güzeldi. Neredeyse tamamı argo bir dille yazılmış olan roman Türkçe'ye layıkıyla aktarılmıştı. Sanırım Tahsin bey, her kitaba göre farklı bir çeviri bakışı kullanıyor, bu da bir çevirmenin yapması gereken en önemli şeydir. Yabancı terimlerin Türkçeleşmesi ve yaygın kullanıma geçmesi çevirmenlerin böylesi cesur katkıları ile olur, Türkçe sözcükler romanlarda, düşünce eserlerinde sık sık geçecek ki günlük dile aktarılsın. Bu denli cesur davranan sadece Şadan Karadeniz ve Tahsin Yücel var bildiğim. Bu ülkede İngilizce "problem" sözcüğü Türkçe'ye "sorun" yerine "problem" olarak çevrilirse ve bu artık insanları rahatsız etmemeye başlarsa ortada Türkçe diye bir şey kalmaz. Tahsin Yücel'in de karşı durmaya çalıştığı budur. O, yabancı sözcüklerin Türkçe karşılıklarını çevirilerinde kullanıp yaygın kullanıma sokmaya çabalıyor.
Yukarıdaki örnekte "fenomenologie" yerine "görüngübilim" kullanılmış; eğer Tahsin bey kolaya kaçıp "fenomonoloji" deseydi okur hiç rahatsız olmadan bunu kabullenecek ve sözcük Türkçe'ye aktarılma ihtiyacı duyulmadan kanıksanacaktı.
Keşke tüm çevirmenler bu hassasiyeti gösterseler.
Konu sadece fenomonoloji/görüngübilim değil. Ben cümlenin tamamına baktığımda da bana yakın bir anlam ifade eden bir şey çıkmıyor. Şu kadarını söyleyeyim. Kitapta sürekli karşıma çıkan "uslamlama" kelimesini anlamak için sözlüğe baktığımda "muhakeme"yi gördüm anca kelimeyi anladım. Üstüne aynı cümlede böyle üç beş kelime birden kullanıldığında cümle sizin için hiçbir şey ifade etmez hale geliyor. En azından benim için öyle.