Bazen öyle bir cümleye rastlarız ki kitapta, o tek cümleden koca bir roman yazılabilir... Bu grup, işte o sözler için...
Dip Not: Her kitap için ya da her yazar için bir konu açıp, o kitaptan veya yazardan alıntıları ekleyebilirz. Bol konulu, bol alıntılı, boooollll paylaşımlı bir grup olması dileğimle :)
Bazen insanların junkie olmayı farkında olmadan sırf bir parça sessizlik istedikleri için seçtiklerini düşünürüm.
Toplum, davranışları kendi normlarının dışında kalan insanları emebilmek için yapay ve dolambaçlı bir mantık icat eder. Diyelim ki bütün artıların ve eksilerin farkındayım, kısa bir ömrüm olacağını biliyorum ve aklım yerinde, falan filan ve yine de eroin kullanmak istiyorum? İzin vermezler. İzin vermezler çünkü bu kendi başarısızlıklarının bir işareti olarak görülecektir. Sana sundukları şeyleri reddetmen böyle algılanır. Bizi seç. Hayatı seç. Mortgage'ı seç, çamaşır makinesi seç, araba seç, bir kanepeye oturup ağzına berbat şeyler tıkıştırarak beyin uyuşturucu ve ruh çökertici aptal televizyon programları seyretmeyi seç. Bir huzur evinde üzerine sıçıp işeyerek çürümeyi, bencil ve kafayı yemiş çocukların için bir utanç kaynağı olmayı seç. Hayatı seç.
İyi de, ben hayatı seçmemeyi seçiyorum. Pislikler bunu kabullenemiyorlarsa, bu onların sorunu. Harry Lauder'ın bir keresinde dediği gibi, ben yolu sonuna kadar izlemeye kararlıyım...
Eroinden söz ederken kendimi şaşırtıcı ölçüde iyi, sakin ve berrak hissediyordum.
"Tam olarak bilmiyorum, Tom, bilmiyorum. Bi şekilde her şeyi daha gerçekçi kılıyor. Hayat sıkıcı ve anlamsız. Büyük umutlarla başlıyoruz, sonra çuvallıyoruz. Hepimiz bi gün büyük sorulara cevap bulmadan öleceğimizi keşfederiz. Hayatımızın gerçeğini farklı biçimlerde yorumlayacak dolambaçlı düşünceler geliştiririz, bedenimizle büyük şeylere, gerçek şeylere dair kayda değer bi bilgiye uzanmaksızın. Aslında, kısa ve hayal kırıklıklarıyla dolu bi hayat yaşar, sonra da ölürüz. Kendimizi her şeyin tamamen anlamdan yoksun olmadığına inandırmak için hayatlarımızı bokla doldururuz; kariyerle, ilişkiyle falan. Eroin dürüst bir uyuşturucudur, çünkü bu yanılsamaları sıyırıp atar. Eroin çaktığında iyiysen, kendini ölümsüz hissedersin. Kötüysen zaten var olan sıkıntıyı artırır. Tek dürüst uyuşturucudur. Bilincini değiştirmez. Bi anda çarpar ve gevşetir. Ondan sonra dünyanın sefaletini olduğu gibi görür, kendini buna karşı duyarsızlaştıramazsın."
Başarı ve başarısızlık arzunun tatmin edilmesi ya da içinde kalması anlamına gelir. Arzu ya kişisel dürtülerimize bağlı olarak baskın bir biçimde içseldir, ya da esasen reklamlarla veya medyanın ve popüler kültürün sunduğu rol modelleriyle uyarılmış bir biçimde, dışsal. Tom benim başarı ve başarısızlık kavramlarımın toplumsal düzeyden çok kişisel düzeyde geçerli olduğu görüşünde. Toplumsal ödülü kabul etmediğim için başarı (ve başarısızlık) sadece anlık olabilirdi benim için, çünkü bu deneyim toplumsal destek gören bir servet, güç ve statü düşmanlığıyla, ya da başarısızlık söz konusu olduğunda utanç ve ayıplamayla sürdürülemezdi. Bu yüzden, Tom'a göre, bana sınavlarda başarılı olduğumu ya da iyi bir işim olduğunu ya da güzel bir piliçle çıktığımı söylemenin bir yararı yoktu; bu tür övgüler bir şey ifade etmiyordu benim için. Tabii ki, gerçekleştiklerinde bu şeylerin keyfini çıkarıyordum, fakat değerleri kalıcı olamazdı, çünkü onları değerlendiren toplumun kabulü söz konusu değildi bende.
Ama bazı insanların içinde hep nefret var... Nefret, nefret, nereye kadar, moruk? Nereye götürür bizi
Shirley'e aşk şiirleri yazardı. Harikulade şiirler, edebi anlamda değil belki, ama ona ilettiği harikulade duyguların olağanüstü saflığında. Bir keresinde ona yazdığı özellikle güzel bir dörtlüğü okuduktan sonra yakmıştı. Shirley ona gözyaşlarının arasında bunu neden yaptığını sormuştu, alevler o kadar sembolik görünmüştü ki. Shirley'in hayatında yaşadığı en acı verici deneyimdi.
Matty dönüp dairenin sefaletini gözden geçirmişti. "Şuraya bak. Böyle yaşayan bi insanın düş görmeye hakkı yoktur. Kendini aldatıyorsun sadece, kendine işkence ediyorsun."