Bazen elimizde birçok kitap oluyor ve hangisini okuyacağımıza karar veremiyoruz. Bazen de canımız bir kitap okumak istiyor ama bu kitabın ne olduğuna dair bir fikrimiz olmuyor. İşbu sebeple kurulan bu grupta, okuduğumuz kitaplar hakkında birbirimize yardımcı olabilir, okumak istediğimiz kitaplar hakkında fikir teatisinde* bulunabiliriz diye düşündüm.
* Hep cümle içinde kullanmak istemiştim buraya kısmetmiş.
Biz, lisedeki edebiyat hocam ve onun eşinin yazdığı bir proje sayesinde bir köye gitmiştik. Köydeki çocukların daha önce okudukları kitaplar parmakla sayılıyordu. Yani birine "En son hangi kitabı okudun?" dediğimizde çocuk "Bir keresinde kitap okumuştum" diye başlıyordu anlatmaya ve şok olmuştum. Sonra düzenli aralıklarla kitap bıraktık onlara. Yardım eden, kitaplarından gönderen insanlar da oldu. Defter dağıttık ve okudukları kitaplar hakkında yazmalarını istedik. Kitabın adı ne, yazarı kim, on üzerinden kaç verirsin gibi sorular da ekledik. Biraz olsun okuyup okumadıklarını takip etme amaçlı. Köye gittiğimizde de onlarla sohbet ettik, kendi kitaplarımızdan söz ettik. Böyle işte, en sonunda da bütün kitapları köye bıraktık, minik bir kütüphane oluşması amaçlı.
Bazı çocuklar çok ilgilendiler ama ev işlerinde ailelerine yardım etmek zorunda olduklarından çok fazla zaman ayıramadılar. Kimisi canavar gibi okudu. Yaşça daha büyük olan biri -ki arkadaş da olduk onunla- okuduğu kitaplardan sevdiği cümleleri not etmeye başladı. Daha önce şiir yazıyormuş, yazdıklarını bizimle paylaştı.
Amacım "Bakın bunları yaptık" demek değil. Demek istediğim, "Okumayan okumuyor, bunu değiştiremeyiz" diye düşünmektense insanları kitapla tanıştırmak için bir şeyler yapabiliriz. Okuma toplulukları kurabiliriz, kitaba ulaşamayan kesimlere kitap göndermeye çalışabiliriz. Bir okul seçip o okula yardımcı olabiliriz. Yasal olarak yapılması gerekenler var mıdır, nelerdir bilmiyorum ama ilkokullara gidip çocuklara kitaplardan söz edebilir, kendi okuma deneyimlerimizi anlatabiliriz. Ne bileyim, yapılır bir şeyler.
"okur" olarak görüyoruz kendimizi ama biz "bile" ortalamanın belki biraz üstünde okuyoruz. okumanın herkesin hakkı olduğu kanaatindeyim ve okumayan herkesin okumanın zaman kaybı olduğunu düşündüğü için okumadığını zannetmiyorum.
bir düşünün, benim ailem beni 6 yaşından beri okumaya teşvik etti. yan komşumuz çocuğunun kitap okumasına kızardı. o insan büyüyünce okumazsa kızamam ben ona.
insanlara fırsat tanımalıyız. ömründe cin ali serisini bile okumamış insanlara kitap okutmuşluğum vardır. ısrarla kitap verdim, hediye ettim sonunda başladı. her insanla böyle ilgilenemeyiz tabi ama en azından küçükleri kitap okumaya teşvik etmek, elimizde devamlı bir kitapla başkalarına örnek olmak rahatlıkla yapabileceğimiz şeyler, zaman kaybı değil.
en azından insanları okuyan insan görmeye alıştırsak bile bir şeydir. otobüste, durakta, teneffüste kitap okuyunca insanlar size uzaylı görmüş gibi bakmadığında yavaş yavaş bir şeyler oluyor demektir.
kitap fiyatları düşse hiç de fena olmaz tabi, çok gereksiz yere pahalı satan yayın evleri var. kitapta bile marka çılgınlığı baş gösteriyor. ama dediğiniz gibi pek çok yöntemi var, maddiyat hiçbir zaman kitaplarla aramıza giremez. şu soruya cevap verelim önce, bir kitabın kütüphanemizde bulunması mı daha önemli yoksa zihnimizde mi?
İnsanların çoğu okumuyor ve böyle de devam edecek. Çünkü okumanın zaman kaybı olduğunu zannediyorlar. Ben de onlara okuma alışkanlığı kazandırmak için kendi zamanı kaybedemem. Bence tek yapılması gereken kitap fiyatlarının düşürülmesi. Okumayanları değil okuyanları düşünsünler en azından.