Aleksandros Adamopulosun şiirsel kısa öykülerinin bizlere çok uzaklardan gelen, bir yankı gibi bize varan ve bizleri geride bırakıp yolculuklarına devam eden yanları var... Gizemli bir bütünden koparılmış parçaları andıran bu kısa yazılar birden duygu dünyamıza erişmekte, benliğimizin derinliklerine uzanmakta... Metinler bir fotoğrafın negatifi gibi; bir sıvının altında devinip oynaşıyor ve fotoğraf, bütün olarak ancak her parçanın sonunda karşımızda beliriyor. Kitabın sonuna varınca önemli bir soruyla karşılaşıyoruz: Biz kimiz? Ya da daha doğrusu biz, kendimizi bildiğimiz gibi miyiz? Hatta yaşamımızdaki on iki artı bir yalanımızın içinde, acaba gerçekten de kırpıntılar hiç yok mu? Varsa bunları tanıyabiliyor muyuz?
Aleksandros Adamopulosun şiirsel kısa öykülerinin bizlere çok uzaklardan gelen, bir yankı gibi bize varan ve bizleri geride bırakıp yolculuklarına devam eden yanları var... Gizemli bir bütünden koparılmış parçaları andıran bu kısa yazılar birden duygu dünyamıza erişmekte, benliğimizin derinliklerine uzanmakta... Metinler bir fotoğrafın negatifi gibi; bir sıvının altında devinip oynaşıyor ve fotoğraf, bütün olarak ancak her parçanın sonunda karşımızda beliriyor. Kitabın sonuna varınca önemli bir soruyla karşılaşıyoruz: Biz kimiz? Ya da daha doğrusu biz, kendimizi bildiğimiz gibi miyiz? Hatta yaşamımızdaki on iki artı bir yalanımızın içinde, acaba gerçekten de kırpıntılar hiç yok mu? Varsa bunları tanıyabiliyor muyuz?
87 sayfa