İman, büyücüler, şeytan ve mucizeler tarafından doğrulanan dinsel gerçekleri, tarihsel olarak yargılamaya çalışmıyoruz. Rahiplerin, ermişlerin, papazların ya da ayinlerin halkla ne kadar barışık olduğunu tahmin etmeye de uğraşmıyoruz. Sadece kiliseye katılım ya da bağışta bulunanların sayısında bir azalma olup olmadığını ve bunun da insanların düşüncelerinde bir gelişmeye yol açıp açmadıklarını, Tanrıya inanmayı reddeden insanların sayısındaki artışın, insanların dine bakış açılarında önemli bir değişiklik yapıp yapmadıklarını, toplum için din kavramının artışının, din ve ahlak arasındaki ipleri koparıp koparmadığını soruyoruz. Bu derin konular hakkında sorular soran birisi de asırlar arasında kaybolabilir ve eğilimler, yürüyüşler, gelişmeler içinde boğulabilir. Ben bunu uzay ve zamanla sınırlıyorum. Dikkatinizi modern Avrupaya çekiyorum. Yüzyılın sonunda Friedrich Engels, İngilterenin saygıdeğer orta sınıfının din hakkındaki yargılarını aptalca buluyordu. Bu yaklaşımını, İngilizler dar kafalılıklarına son verene kadar sürdürdü. Sonuçta İngiltere de diğer uluslarla etkileşim içine girdi. Salata yağının keşfinin, din konusunda kıtalar arasındaki şüpheciliği hızla arttırdığını yazmıştır. Ruh ve madde arasındaki ilişkiye yeni bir bakış getiren Marksist öğreti, Batı Avrupaya özgürlüğün yollarını açmıştı. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yani 1859da Türklerin Kökeninin yayınlanmasından, 1880lere kadar, Fransa, Almanya ve İngilterede kiliseye gitme konusunda yapılan istatistikleri incelemek gerekmektedir. ...
İman, büyücüler, şeytan ve mucizeler tarafından doğrulanan dinsel gerçekleri, tarihsel olarak yargılamaya çalışmıyoruz. Rahiplerin, ermişlerin, papazların ya da ayinlerin halkla ne kadar barışık olduğunu tahmin etmeye de uğraşmıyoruz. Sadece kiliseye katılım ya da bağışta bulunanların sayısında bir azalma olup olmadığını ve bunun da insanların düşüncelerinde bir gelişmeye yol açıp açmadıklarını, Tanrıya inanmayı reddeden insanların sayısındaki artışın, insanların dine bakış açılarında önemli bir değişiklik yapıp yapmadıklarını, toplum için din kavramının artışının, din ve ahlak arasındaki ipleri koparıp koparmadığını soruyoruz. Bu derin konular hakkında sorular soran birisi de asırlar arasında kaybolabilir ve eğilimler, yürüyüşler, gelişmeler içinde boğulabilir. Ben bunu uzay ve zamanla sınırlıyorum. Dikkatinizi modern Avrupaya çekiyorum. Yüzyılın sonunda Friedrich Engels, İngilterenin saygıdeğer orta sınıfının din hakkındaki yargılarını aptalca buluyordu. Bu yaklaşımını, İngilizler dar kafalılıklarına son verene kadar sürdürdü. Sonuçta İngiltere de diğer uluslarla etkileşim içine girdi. Salata yağının keşfinin, din konusunda kıtalar arasındaki şüpheciliği hızla arttırdığını yazmıştır. Ruh ve madde arasındaki ilişkiye yeni bir bakış getiren Marksist öğreti, Batı Avrupaya özgürlüğün yollarını açmıştı. Ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısından yani 1859da Türklerin Kökeninin yayınlanmasından, 1880lere kadar, Fransa, Almanya ve İngilterede kiliseye gitme konusunda yapılan istatisti... tümünü göster