Doksanıncı doğum ve onuncu ölüm yılı anısına Yapı Kredi Kültür Merkezinde açılacak Abidin Dino sergisiyle eş zamanlı olarak yayımlanan bu kitapta Ferit Edgü, kırk yıllık dostum dediği Abidin Dino hakkında yazdığı yazıları derliyor.Kitapta,yaşarken de öldükten sonra da birçok sergisini düzenleyen, kitabını yayımlayan Edgünün, Abidin Dino hakkında kaleme aldığı sayısız yazılan bir seçkiyi bulacaksınız. TADIMLIKAbidinin Resimleri1/Tüm büyük ressamlar gibi temaların ressamıdır Abidin.Eller, yalnız eller çizmiştir bir döneminde.Yüzler, yalnız yüzler çizmiştir bir başka döneminde.İşkenceyi çizmiştir. Uzun yürüyüşleri çizmiştir.Uzayı çizmiştir. Çiçekleri çizmiştir.En son gördüğümde, iç ve dış dünyalara açılan pencereleri çiziyordu (Bu ayın 23ünde, Pariste Scriptorium galerisinde sergilenecek).Ama ben, Abidinin hangi resmine baksam hep insanı görmüşümdür.Bir çiçek? Evet. Ama bir insanın baktığı çiçek.İnsan elinden çıkma bir çiçek.2/Abidinin 1955te, Galeri Klébertdeki sergisinin çağrısını kaleme alan ünlü ozan Philippe Soupault şöyle diyordu: Siz de benim gibi, en güzel rengin kan rengi olduğunu mu düşünürsünüz? Dökülen kana olan tiksintiyi Abidinin resimleri kadar bana ansıtan pek az resim biliyorum. Abidin, çağdaş ressamların birçoğunun bize resmetmekten kaçındığı bir şeyi veriyor: Çağımızla ilişkiyi. Ve bunu, ressam olmaktan bir an için olsun uzaklaşmadan, sözcüğün en gerçek anlamında başarıyor.Abidin, hangi temayı işlerse işlesin, 1955te, 1955ten önce, 1955ten sonra, hep akan kana karşıdır. Yaşayan insandan yanadır. Açan çiçekten. Resimleriyle bunu belgeliyor.3/Çiçek mi, dedim... Ah, şu sıralarda görme olanağınız var Abidinin çiçeklerini. Ama aynı zamanda kan ağlayan çiçeklerini. Doğada var olmayan, Abidinin yaratısı çiçekleri.Abidinin ilk çiçek resimleri Pariste sergilendiğinde (1973), Le Mondeun sanat eleştirmeni Michel Conil Lacoste, Bir Çin atasözü, Bir çiçeği yetiştirmek için çok gübre ister der. Hiç kuşkusuz, özellikle geçtiğimiz mevsim, yeryüzünün hemen her yanında, pek bir gübrelik sıkıntısı çekilmedi. Doğrusu, çiçek motifi özellikle çalkantılı dönemlerde gelişir... Çiçeklerin de insanlar gibi, doğrulmaları, güneşteki paylarını elde etmeleri için yüzyıllar gerekmiştir.Evet, botanik kitapları böyle yazıyor. Abidinin çiçekleri de. Bir başka sanat eleştirmeninin (Raoul-Jean Moulinin) dediği gibi, Abidin çiçek resmi de yapmıyor. Çiçekten edindiği düşünü resme aktarıyor. Buna, ben şunu ekleyeceğim: Abidin, yalnız çiçeklerden edindiği düşünü değil, dünyaya bakarken, dünyayı algılarken (kadınıyla, erkeğiyle, aşkıyla, yaşamıyla, ölümüyle) duyduklarını (hem düşünce, hem duygu) birlikte, iç içe çiçeklendiriyor.4/Ele aldığı temalar değişirken, Abidinin resimleri de değişiyor kuşkusuz. Ama bu değişiklik mutlu bir değişikliktir. Ömrü boyu kendini yineleyenlerden değil, her an kendini yenileyenlerdendir Abidin.Kırk yıldır, değişik dönemlerde yaptığı resimler, imkân olsa da yanyana getirilse, görülecektir ki aynı duyarlık, aynı el, aynı yürektir tüm resimlerde yansıyan.5/Duyarlık... biliyorum, birçok çağdaş sanatçı (ressam, ozan, müzikçi, yazar) rafa atmışlardır bu sözcüğü. Ama duyarlık olmadan iletim nasıl sağlanabilir? Ressam yalnız ressamlar için resim, ozan yalnız ozanlar için mi şiir yazacak? Bu soruyu sorarken, sanatçının kendini sevdirmesi, geniş halk kitlelerince benimsenmesi için, varolan biçimleri, duyarlılıkları sömürmesi gerektiğini söylemiyorum. (Sanırım, bunu söyleyecek en son kişilerden biriyim.) Ancak, duyarlılığın, giderek coşkunun, bir sanat yapıtında, iletim açısından önemini de yadsımamak gerek. Eğer bugün, resim sanatının çağdaş akımlarına yabancı herhangi biri, Abidinin resimlerini ilk bakışta sevebiliyor, ona sahip olmak istiyorsa, bunu, bir sanatçının ortak duyarlılığı yakalaması ve sanatından ödün vermeden bu duyarlılığı ya da coşkuyu kullanması olarak değerlendirmek gerekir.Abidin, resimde bunu başarabilen ender sanatçılardan biridir. Bir kanıt: Abidinin resimlerini gösterdiğim biri, Ben resimden anlamam ama, bunlara âşık oldum demişti bir gün. Bilirim, resimden anlayanları tatmin etmek güçtür. Ama resimden anlamayanları bir resme âşık etmek sanırım daha güçtür.6/İki tür sanatçı biliyorum: Birinciler yaratıcılar; ikinciler sanatın ağır ya da hafif işçileri. Abidinde bugün artık birinci ağır basıyorsa, bu, uzun yılların ağır işçisi olduğu içindir.7/Abidinin resimleri açık resimlerdir. Dünyaya açık resimler. Abidin, resimlerinde dünyayı yorumlamıyor. Var olan dış dünyayı oluşturan biçimlerden yola çıktığında da dünyayı yorumlamıyor. O yorumunu çoktan yapmış. Resimde yeni bir dünya yaratıyor. Kendi dünyasını; bizim olan, bizim, herkesin olmasını istediği, saf, renkli, duyarlı, coşkulu, insancıl bir dünya.Eğer Ankaradaysanız, eğer yolunuz Ankaraya düşerse, bu güzel dünyayı görmek için şimdi elinizde bir olanak var. Abidinin, ne güneşte solacak, ne yağmurda, kasırgada kırılacak doksan çiçek/dokunsan çiçeği sizi bekliyor.
Doksanıncı doğum ve onuncu ölüm yılı anısına Yapı Kredi Kültür Merkezinde açılacak Abidin Dino sergisiyle eş zamanlı olarak yayımlanan bu kitapta Ferit Edgü, kırk yıllık dostum dediği Abidin Dino hakkında yazdığı yazıları derliyor.Kitapta,yaşarken de öldükten sonra da birçok sergisini düzenleyen, kitabını yayımlayan Edgünün, Abidin Dino hakkında kaleme aldığı sayısız yazılan bir seçkiyi bulacaksınız. TADIMLIKAbidinin Resimleri1/Tüm büyük ressamlar gibi temaların ressamıdır Abidin.Eller, yalnız eller çizmiştir bir döneminde.Yüzler, yalnız yüzler çizmiştir bir başka döneminde.İşkenceyi çizmiştir. Uzun yürüyüşleri çizmiştir.Uzayı çizmiştir. Çiçekleri çizmiştir.En son gördüğümde, iç ve dış dünyalara açılan pencereleri çiziyordu (Bu ayın 23ünde, Pariste Scriptorium galerisinde sergilenecek).Ama ben, Abidinin hangi resmine baksam hep insanı görmüşümdür.Bir çiçek? Evet. Ama bir insanın baktığı çiçek.İnsan elinden çıkma bir çiçek.2/Abidinin 1955te, Galeri Klébertdeki sergisinin çağrısını kaleme alan ünlü ozan Philippe Soupault şöyle diyordu: Siz de benim gibi, en güzel rengin kan rengi olduğunu mu düşünürsünüz? Dökülen kana olan tiksintiyi Abidinin resimleri kadar bana ansıtan pek az resim biliyorum. Abidin, çağdaş ressamların birçoğunun bize resmetmekten kaçındığı bir şeyi veriyor: Çağımızla ilişkiyi. Ve bunu, ressam olmaktan bir an için olsun uzaklaşmadan, sözcüğün en gerçek anlamında başarıyor.Abidin, hangi temayı işlerse işlesin, 1955te, 1955ten önce, 1955ten sonra, hep akan ... tümünü göster