Hâtemül-enbiyânın geleceğini haber vermiş olanlardan biri Kus İbn Sâidedir ki, Sûk-ı Ukazda bir kızıl deve üzerinde şu belîgane hutbeyi okumuştur: Ey nâs, geliniz, idnleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının babalarının yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Vukuatın ardı arası kesilmez. Kulak tutunuz, gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvân, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur, gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim, Allahın bir gelecek peygamberi vardır ki gelmesi pek yakın oldu, gölgesi başınız üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki ona iman edip de o dahi ona hidayet eyleye! Ey cemaat-ı İyâd! Hani âbâ ve ecdâd, hani müzeyyen kâşâneler ve taştan hâneler yapan Âd ve Semûd? Hani dünya malına mağrur olan Firavn ile Nemrûd? Bu yer onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor. Her şey fanidir, bâkî ancak Cenâb-ı Haktır. Evvel gelip geçenlerde bize ibret olacak şey çoktur. Ölüm ırmağının girecek yerleri var ama çıkacak yeri yoktur. Cezm ettim âmmeye ki olan bana da olacaktır.
Hâtemül-enbiyânın geleceğini haber vermiş olanlardan biri Kus İbn Sâidedir ki, Sûk-ı Ukazda bir kızıl deve üzerinde şu belîgane hutbeyi okumuştur: Ey nâs, geliniz, idnleyiniz, belleyiniz, ibret alınız! Yaşayan ölür, ölen fenâ bulur, olacak olur. Yağmur yağar, otlar biter, çocuklar doğar, analarının babalarının yerini tutar. Sonra hepsi mahvolur gider. Vukuatın ardı arası kesilmez. Kulak tutunuz, gökte haber var, yerde ibret alacak şeyler var. Yeryüzü bir ferş-i eyvân, gökyüzü bir yüksek tavan. Yıldızlar yürür, denizler durur, gelen kalmaz, giden gelmez. Acaba vardıkları yerden hoşnut olup da mı kalıyorlar, yoksa orada bırakılıp da uykuya mı dalıyorlar? Yemin ederim, Allahın bir gelecek peygamberi vardır ki gelmesi pek yakın oldu, gölgesi başınız üstüne geldi. Ne mutlu o kimseye ki ona iman edip de o dahi ona hidayet eyleye! Ey cemaat-ı İyâd! Hani âbâ ve ecdâd, hani müzeyyen kâşâneler ve taştan hâneler yapan Âd ve Semûd? Hani dünya malına mağrur olan Firavn ile Nemrûd? Bu yer onları değirmeninde öğüttü, toz etti, dağıttı. Kemikleri bile çürüyüp dağıldı. Yerlerini yurtlarını şimdi köpekler şenlendiriyor. Her şey fanidir, bâkî ancak Cenâb-ı Haktır. Evvel gelip geçenlerde bize ibret olacak şey çoktur. Ölüm ırmağının girecek yerleri var ama çıkacak yeri yoktur. Cezm ettim âmmeye ki olan bana da olacaktır.