Akla Kara Arası

Günümüzde giderek çok sayıda insanın ilgi duyduğu fotoğraf, anları tespit etmenin ötesinde sanatsal bir ifade biçimi ve bu anlatım biçimini anlamanın yolu, onun üzerine düşünmekten geçiyor. Fotoğrafın ve fotoğraf sanatının görünen ardındaki yüzünü, oluşumunu, o anı anlamak isteyen okurlar için Akla Kara Arası bir anahtar kitap.Ne iş yaptığım sorulduğunda, başka bir iki meslek adı yanında kendime fotoğrafçı nitelemesini de yakıştırmaktan her zaman hoşlanmışımdır. Yaşamımı biraz da bu yolla sürdürdüğüm, fotoğraftan zaman zaman düpedüz ekmeğimi kazandığım için böyle bir hak görürüm kendimde. Dahası çarşı fotoğrafçısıyla, şipşakçıyla, düğün fotoğrafçısı ya da kasaba foto muhabiriyle meslektaş olmak hoşuma gider. Kimi dostların tersine fotoğraf sanatçısı tanımını hiç kullanmam; benim için kullanılmasını da istemem, diyor Samih Rifat Akla Kara Arası adlı kitabına yazdığı Fotoğraf Üstüne Konuşmak, Yazmak başlıklı yazısında. Kitapta yer alan yazılarında fotoğrafa sanatsal bir anlatım biçimi olarak yaklaştığını da belirtiyor. Fotoğrafçının Bahçesi yazısıyla örneğin, ilk fotoğrafçı Niepcei anlamaya ve bize anlatmaya çalışırken, Fotoğrafın Gerçeği yazısı bizi an ve etrafındakilerle yüzyüze getiriyor. Samih Rifat fotoğraf üzerine yazdığı yazılardan; fotoğrafın anlamını, gerçeğini, hissettirdiğini, gösterdiğini ve göstermediğini didikleyerek anlamlı bir bütün oluşturuyor. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü Fotoğraflar, Fotoğrafçılar başlığını taşıyor. İkinci Bölüm Biraz Şahin, Biraz Kaygun başlığıyla Şahin Kayguna ayrılmış. Ara Gülerle Bir Zaman ise kitabın üçüncü bölümünü oluşturuyor. Niepceden Andriomenosa, Henri Cartier Bressondan Edouard Boubatya, Eugene Atgetden Andre Kertesze Koudelkadan Nikos Ekonomopoulosa Ara Gülerden Şahin Kayguna kadar fotoğrafı kuran, yapan, anlamlandıran ustaların fotoğraflarıyla. TADIMLIKFotoğrafçının Bahçesi1Yeryüzünde çekilen ilk fotoğraf, bir bahçe fotoğrafıdır ve fotoğrafın babası Joseph-Nicéphore Niepce tarafından 1826 yılında Fransada, Chalon-sur-Saôneda çekilmiştir. Gerçi o sıralar fotoğraf sözcüğü henüz bilinmiyordu ve Niepce, el yapısı aygıtlar yardımıyla ve güneş ışığıyla yarattığı ilk görüntülere héliogravure adını vermişti; ama yine de bilinen ve bugünkü tanımına uyan ilk fotoğraftır bu. Niepce, Chalona dört kilometre uzaklıktaki kır evinin arka pencerelerinden birinin pervazına, kendi yapımı bir tür camera oscura bağlamış ve asfalt kaplı çinko levha üstüne sekiz saat süreyle arka bahçenin görüntüsünü ve ışığını düşürerek ilk saptanmış görüntüyü elde etmeyi başarmıştı (Kimi kaynaklarda bu mekân, avlu sözcüğüyle tanımlanıyor, ama bence düpedüz bir bahçe bu; bir kır evinin arka bahçesi. Yeni ve aynı noktadan çekilmiş fotoğraflarına bakarsanız, geçen zaman içinde epeyce de ağaçlanmış, yeşillenmiş bir bahçe).Şaşırtıcı olan, bu ilk fotoğrafın, fotoğraf tarihinin belki de en güzel fotoğraflarından biri olmasıdır; öyle böyle değil gerçekten güzel, etkileyici ve ilk olmasının ötesinde heyecan verici bir fotoğraf. Son derece ustaca düzenlenmiş (ya da isterseniz yakalanmış diyelim) bir geometri içinde, izlenimci ressamlara, pointillistelere taş çıkartacak yüzey dokuları ve gri tonlarıyla kurulmuş bir manzara fotoğrafı.Ona biraz dikkatle bakınca, bundan yüz elli yıl önce sıcak ve ıssız bir bahçede bütün bir gün boyu yapılardan toprağa, topraktan duvarlara akıp durmuş ışığın iri grenli düzlemlerde istiflediği ve sonsuza dek saptadığı izler, insanı bir mekân ve zaman burgacına çekiyor hemen. Güzel bir kır evinin yapıları seçiliyor titrek çizgilerde; duvarların görmemize izin vermediği bir hayal perdesinde 19. Yüzyıl kentsoylu yaşamının gölgeleri uçuşuyor. Güvercinlik, ambar, iki katlıya benzer bir evin bir kanadı, uzakta ağaçlar ve ova... Güvercinlik varsa güvercinler de olmalı; belki bir köpek havlamıştır bütün gün uzakta. Hayır. Bence böylesi bir gerçeklik duygusu değil bu fotoğrafta bizi içine çeken. Daha çok plastik bir anlatım ağır basıyor yaşamın ışıkla bu ilk saptanışında; belki aygıtların ve yöntemin hantallığından, acemiliğinden, malzemenin kabasabalığından doğan, ama daha çok acemilikleri ve raslantıları iyi kullanan ressamların yakalamayı bildiği bir dışavurum türüne, çocuk resimlerinden taşan içtenliğe benzer bir şeyler var. Bugüne dek tadını koruması da, sanırım bu yüzden. Öte yandan Niepcein ikinci ünlü fotoğrafı ve fotoğraf tarihinin ilk ölüdoğası Sofrada da benzer bir anlatım gücünü tutturması, bütün bunların kendi içinde bir raslantı olmadığını gösteriyor. Ya bahçe! Neden bu ilk fotoğraf için seçilen konu bir bahçe olmuştu acaba? Yalnızca güzel bir görünüm verdiği ve ıssızlığıyla, dinginliğiyle böylesi bir deneye elverişli olduğu için mi?Ya da evde bu iş için kullanılabilecek tek pencere, buraya baktığı için mi? Belki sadece, sevdiği bir yeri ölümsüz kılmak istemişti Niepce. Kimbilir! Belki de o arka pencereden, yalnızca ozanların ve çocukların bildiği o yolu görmüştü, gündelik, alışılmış bir bahçeden, bilinmedik bahçelere, görülmedik ağaçlara giden.

Günümüzde giderek çok sayıda insanın ilgi duyduğu fotoğraf, anları tespit etmenin ötesinde sanatsal bir ifade biçimi ve bu anlatım biçimini anlamanın yolu, onun üzerine düşünmekten geçiyor. Fotoğrafın ve fotoğraf sanatının görünen ardındaki yüzünü, oluşumunu, o anı anlamak isteyen okurlar için Akla Kara Arası bir anahtar kitap.Ne iş yaptığım sorulduğunda, başka bir iki meslek adı yanında kendime fotoğrafçı nitelemesini de yakıştırmaktan her zaman hoşlanmışımdır. Yaşamımı biraz da bu yolla sürdürdüğüm, fotoğraftan zaman zaman düpedüz ekmeğimi kazandığım için böyle bir hak görürüm kendimde. Dahası çarşı fotoğrafçısıyla, şipşakçıyla, düğün fotoğrafçısı ya da kasaba foto muhabiriyle meslektaş olmak hoşuma gider. Kimi dostların tersine fotoğraf sanatçısı tanımını hiç kullanmam; benim için kullanılmasını da istemem, diyor Samih Rifat Akla Kara Arası adlı kitabına yazdığı Fotoğraf Üstüne Konuşmak, Yazmak başlıklı yazısında. Kitapta yer alan yazılarında fotoğrafa sanatsal bir anlatım biçimi olarak yaklaştığını da belirtiyor. Fotoğrafçının Bahçesi yazısıyla örneğin, ilk fotoğrafçı Niepcei anlamaya ve bize anlatmaya çalışırken, Fotoğrafın Gerçeği yazısı bizi an ve etrafındakilerle yüzyüze getiriyor. Samih Rifat fotoğraf üzerine yazdığı yazılardan; fotoğrafın anlamını, gerçeğini, hissettirdiğini, gösterdiğini ve göstermediğini didikleyerek anlamlı bir bütün oluşturuyor. Üç bölümden oluşan kitabın birinci bölümü Fotoğraflar, Fotoğrafçılar başlığını taşıyor. İkinci Bölüm Biraz Şahin, Bira... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9789750803388

Etiketler: fotoğraf

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

sonkitapbükücü
1 kişi

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski