Üzgündüm ama otuzuma geldiğim için değil, bu yaşa kadar hiç bir şey yapmamış olduğumu hissettiğim için. En çok da geçmişe dönük keşkelerim olduğu için... ''Yüreğiniz kan ağlarken çaresizce alışverişe daldığınız oldu mu?'' ''Ya da gözleriniz yaşlı ne varsa torbalara attığınız?'' ''Kredi kartlarınız limite dayandığı halde bir çift güzel ayakkabıya biz cüzdan dolusu para yatırdığınız?'' Bu ve benzer duyguları yaşıyorsanız bu kitapta kendinizi bulabilirsiniz, eğer yaşamıyorsanız bile çevrenizde bunları yaşayanları daha iyi anlayabilirsiniz. Ayakkabılarla yaşanan aşkın en iyi yanı onların bizi hiç üzmemeleri. Belki biraz bütçemizi sarsabilirler ama içimizi acıtmazlar. En fazla kirlenirler, topukları kırılır, altları aşınır… Ama nasıl olsa her kilometre başında bir lostra salonu var. Yani ayakkabılarımızı tamir ettirdiğimiz sürece onları istediğimiz kadar kullanabiliriz. Ama aşkı istediğimiz sürece sürdüremeyiz ve her kilometre başında acımızı azaltacak veya işleri yoluna koyacak bir kalp salonu yok. Olsaydı nasıl olurdu acaba? Yani kalbimiz kırıldığında, terk edildiğimizde gidip 'içim kan ağlıyor, şurayı su geçirmez lastikle biraz kapatın da fazla sızıntı yapmasın,' veya 'çok kötü durumdayım, biraz cila çekin de yüzüme yansımasın,' diyebilsek. Şimdi... Koltuklarınıza rahatça oturun... Günlük işleri, dersleri, çocukların okul taksitlerini, kredi kartı borçlarını bir tarafa bırakın, Kendinize hoş aromalı bir kahve yapın... Seviyorsanız yanınıza biraz çikolata alın, muhtemelen canınız çekecek... Ve okuyun... Çevrenizdeki Suden'leri, Elif'leri, Serra'ları, Oğuz'ları düşünerek...
Üzgündüm ama otuzuma geldiğim için değil, bu yaşa kadar hiç bir şey yapmamış olduğumu hissettiğim için. En çok da geçmişe dönük keşkelerim olduğu için... ''Yüreğiniz kan ağlarken çaresizce alışverişe daldığınız oldu mu?'' ''Ya da gözleriniz yaşlı ne varsa torbalara attığınız?'' ''Kredi kartlarınız limite dayandığı halde bir çift güzel ayakkabıya biz cüzdan dolusu para yatırdığınız?'' Bu ve benzer duyguları yaşıyorsanız bu kitapta kendinizi bulabilirsiniz, eğer yaşamıyorsanız bile çevrenizde bunları yaşayanları daha iyi anlayabilirsiniz. Ayakkabılarla yaşanan aşkın en iyi yanı onların bizi hiç üzmemeleri. Belki biraz bütçemizi sarsabilirler ama içimizi acıtmazlar. En fazla kirlenirler, topukları kırılır, altları aşınır… Ama nasıl olsa her kilometre başında bir lostra salonu var. Yani ayakkabılarımızı tamir ettirdiğimiz sürece onları istediğimiz kadar kullanabiliriz. Ama aşkı istediğimiz sürece sürdüremeyiz ve her kilometre başında acımızı azaltacak veya işleri yoluna koyacak bir kalp salonu yok. Olsaydı nasıl olurdu acaba? Yani kalbimiz kırıldığında, terk edildiğimizde gidip 'içim kan ağlıyor, şurayı su geçirmez lastikle biraz kapatın da fazla sızıntı yapmasın,' veya 'çok kötü durumdayım, biraz cila çekin de yüzüme yansımasın,' diyebilsek. Şimdi... Koltuklarınıza rahatça oturun... Günlük işleri, dersleri, çocukların okul taksitlerini, kredi kartı borçlarını bir tarafa bırakın, Kendinize hoş aromalı... tümünü göster
Karton Cilt, 184 sayfa
2007 tarihinde, Pegasus Yayıncılık tarafından yayınlandı