Amerikan yüzyılının sonu, Amerikanın sonu değil. Belki yeni bir Amerikanın başlangıcı. Bu ırklar yamalı bohçasından daha eşitlikçi bir toplum çıkabileceği gibi, kadim Yunana rahmet okutan köleci bir toplum da çıkabilir. Her halükarda, yirmibirinci yüzyıl bir Pax-Amerika devresi olmayacak. Dünya-sistemin bütün eski hegemonları (Hollanda, İngiltere) ve iktisadî güçten ziyade askerî-siyasî kudretleriyle temayüz eden eski dünya-imparatorluklarının varisleri (Çin, Rusya, Türkiye, İspanya, Portekiz) hâlâ yaşıyorlar. Fakat hiçbiri dünya-sistemde birinci dereceden bir role sahip değil. 1989dan başlatabileceğimiz yirmibirinci yüzyıl, yeni hegemonik güçlere ve yeni devletlerarası ittifaklara sahne olacak. Şu anda ilk sıradaki ulusal güçler: Almanya merkezli Avrupa, Japonya ve Amerika. Onları Çin ve Rusya izliyor. İslam dünyası, önüne açılan yeni fırsatları değerlendirebilecek mi? Öyle olmasını dileyelim. Bu kitaptaki yazıların temel iddiası şu: Amerika yirmibirinci yüzyılda ikinci dereceden bir güç olmak zorunda kalacaktır. Daha şimdiden kendini buna alıştırıyor aslında. Avrupanın ve Japonyanın belirli üstünlükleri var. Ancak hangisinin galebe çalacağını şimdiden kestirmek zor.
Amerikan yüzyılının sonu, Amerikanın sonu değil. Belki yeni bir Amerikanın başlangıcı. Bu ırklar yamalı bohçasından daha eşitlikçi bir toplum çıkabileceği gibi, kadim Yunana rahmet okutan köleci bir toplum da çıkabilir. Her halükarda, yirmibirinci yüzyıl bir Pax-Amerika devresi olmayacak. Dünya-sistemin bütün eski hegemonları (Hollanda, İngiltere) ve iktisadî güçten ziyade askerî-siyasî kudretleriyle temayüz eden eski dünya-imparatorluklarının varisleri (Çin, Rusya, Türkiye, İspanya, Portekiz) hâlâ yaşıyorlar. Fakat hiçbiri dünya-sistemde birinci dereceden bir role sahip değil. 1989dan başlatabileceğimiz yirmibirinci yüzyıl, yeni hegemonik güçlere ve yeni devletlerarası ittifaklara sahne olacak. Şu anda ilk sıradaki ulusal güçler: Almanya merkezli Avrupa, Japonya ve Amerika. Onları Çin ve Rusya izliyor. İslam dünyası, önüne açılan yeni fırsatları değerlendirebilecek mi? Öyle olmasını dileyelim. Bu kitaptaki yazıların temel iddiası şu: Amerika yirmibirinci yüzyılda ikinci dereceden bir güç olmak zorunda kalacaktır. Daha şimdiden kendini buna alıştırıyor aslında. Avrupanın ve Japonyanın belirli üstünlükleri var. Ancak hangisinin galebe çalacağını şimdiden kestirmek zor.