Bakır Çağlar bir yazısında şöyle demekteydi:Liberal demokratik anayasa teorisinin, kuvvetler ayrılığı formülünden Anayasanın üstünlüğü ve anayasa yargısına kadar uzanan basit bir reçetesi vardır GREMLİNleri, sudan, parlak ışıklardan uzak tutmak ve gece yarısından sonra da beslememek gerekir.Locke, bu gerçeği anladığı için Locke, Montesquieu bu gerçeği anladığı için Montesquieu, liberal demokrasiler de bu gerçek üzerine kurulu oldukları için liberal demokrasi olmuşlardır1.Anayasanın devlet iktidarını sınırlayan, özgürlükleri güvenceye alan bir belge oluşu bir siyasal tercihi yansıtır. Çünkü Anayasanın devletin statüsü olması Onun hukuksal bir niteliğidir. Buna karşılık, anayasanın devlet iktidarını sınırlaması veya kayıtlaması, Fransız Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin 16. maddesindeki ifadesi ile, anayasanın siyasal niteliğini ortaya koymaktadır. Buna göre, Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının belirlenmediği bir toplumda anayasa yoktur. İşte bu siyasal nitelik anayasal devleti anayasalı devletten ayırır 2.Siyasi iktidarın kurumsallaştığı hukuksal bir çerçeveye alındığı, sınırlandığı anda, anayasanın bu iki niteliği birbirinden ayrılmayan veya ayrılamayan bir bütün oluşturur. Böylece siyasal iktidarı kullananlar yetkilerini anayasadan alırlar ve kendi koymuş oldukları kurallara da bağlı olurlar. Anayasa yasaların, idarenin düzenleyici işlemlerinin yapılmasına ilişkin temel ilkeleri ve kuralları içerir. Anayasaya uygun ve anayasanın öngördüğü biçimde yapılan bu işlemler herkes için olduğu kadar bunları yapanları da bağlar. Yine yönetenler yaptıkları işlemleri aynı biçime uyarak değiştirilebilirler. Yönetenler bu kurallara karşı gelemezler ve bunları diledikleri gibi keyfi ve kişisel usûllerle değiştiremezler. Bunun aksi anayasal biçim dışında bir değiştirme olur ve bu da anayasayı tanımamak ve inkar etmek sonucunu getirir. İktidarın kurumsallaşması, yönetilenlerin de hukuka bağlı olduğu bir devlet
Bakır Çağlar bir yazısında şöyle demekteydi:Liberal demokratik anayasa teorisinin, kuvvetler ayrılığı formülünden Anayasanın üstünlüğü ve anayasa yargısına kadar uzanan basit bir reçetesi vardır GREMLİNleri, sudan, parlak ışıklardan uzak tutmak ve gece yarısından sonra da beslememek gerekir.Locke, bu gerçeği anladığı için Locke, Montesquieu bu gerçeği anladığı için Montesquieu, liberal demokrasiler de bu gerçek üzerine kurulu oldukları için liberal demokrasi olmuşlardır1.Anayasanın devlet iktidarını sınırlayan, özgürlükleri güvenceye alan bir belge oluşu bir siyasal tercihi yansıtır. Çünkü Anayasanın devletin statüsü olması Onun hukuksal bir niteliğidir. Buna karşılık, anayasanın devlet iktidarını sınırlaması veya kayıtlaması, Fransız Fransız İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirisinin 16. maddesindeki ifadesi ile, anayasanın siyasal niteliğini ortaya koymaktadır. Buna göre, Hakların güven altına alınmadığı, kuvvetler ayrılığının belirlenmediği bir toplumda anayasa yoktur. İşte bu siyasal nitelik anayasal devleti anayasalı devletten ayırır 2.Siyasi iktidarın kurumsallaştığı hukuksal bir çerçeveye alındığı, sınırlandığı anda, anayasanın bu iki niteliği birbirinden ayrılmayan veya ayrılamayan bir bütün oluşturur. Böylece siyasal iktidarı kullananlar yetkilerini anayasadan alırlar ve kendi koymuş oldukları kurallara da bağlı olurlar. Anayasa yasaların, idarenin düzenleyici işlemlerinin yapılmasına ilişkin temel ilkeleri ve kuralları içerir. Anayasaya uygun ve anayasanın öngördüğü biçi... tümünü göster