Müslüm Gürses konserlerinin Gülhanesinden garip bir savaşın Beyoğlusuna; akşamüstleri isteksizce kapılarının arkasına geçilen evlerden unutmak faşizmine, hayat kadar geniş bir alanda ve Onun bir yolda ansızın karşısına çıkacağını bekleyerek, sözünü söylüyor Cezmi Ersöz. İçimdeki bu esrik güzelliği, çocukluk umudunu benimle beraber yaşayan aşkım ayakta tutuyor, biliyorum.
************
Kimi geceler babası sadece üzerini örtüp, saçlarını, yüzünü, alnını okşamakla yetinmezdi. Yatağının bir kenarına ilişir. gizli gizli birşeyler fısıldardı. Sanki ona yattığı yerde nasihat ederdi. Pişmanlıklarını, görüp geçirdiklerini anlatırdı. Hayatın çok, ama çok ağır, taşıması çok zahmetli bir yük olduğunu anlatırdı sanki. Oğlu bu fısıltıları duymak için bütün dikkatini harcardı, ama nafile, duymazdı. Babası daha sonra kalkar, yüzünü seyderdi oğlunun. Babasının alkollü nefesini hisserderdi. Buruk, öksüz, kaybetmiş bir insanın kokusuydu bu. Yaralanmış umudun kokusuydu. Ve bazen oğlunun yüzüne ılık, ama içini dağlayan damlalar düşerdi. Yüreği acıyla ve çoşkuyla açılır, gözlerini daha sıkı yumar, kalbi daha hızlı atardı. Babası yüzüne damlardı... Gizli tören, bu gözyaşlarıyla biterdi....
******
Müslüm Gürses konserlerinin Gülhanesinden garip bir savaşın Beyoğlusuna; akşamüstleri isteksizce kapılarının arkasına geçilen evlerden unutmak faşizmine, hayat kadar geniş bir alanda ve Onun bir yolda ansızın karşısına çıkacağını bekleyerek, sözünü söylüyor Cezmi Ersöz. İçimdeki bu esrik güzelliği, çocukluk umudunu benimle beraber yaşayan aşkım ayakta tutuyor, biliyorum.
************
Kimi geceler babası sadece üzerini örtüp, saçlarını, yüzünü, alnını okşamakla yetinmezdi. Yatağının bir kenarına ilişir. gizli gizli birşeyler fısıldardı. Sanki ona yattığı yerde nasihat ederdi. Pişmanlıklarını, görüp geçirdiklerini anlatırdı. Hayatın çok, ama çok ağır, taşıması çok zahmetli bir yük olduğunu anlatırdı sanki. Oğlu bu fısıltıları duymak için bütün dikkatini harcardı, ama nafile, duymazdı. Babası daha sonra kalkar, yüzünü seyderdi oğlunun. Babasının alkollü nefesini hisserderdi. Buruk, öksüz, kaybetmiş bir insanın kokusuydu bu. Yaralanmış umudun kokusuydu. Ve bazen oğlunun yüzüne ılık, ama içini dağlayan damlalar düşerdi. Yüreği acıyla ve çoşkuyla açılır, gözlerini daha sıkı yumar, kalbi daha hızlı atardı. Babası yüzüne damlardı... Gizli tören, bu gözyaşlarıyla biterdi....
******