Arapça`da Edatlar ve Filolojik İnceleme

Hamd, âlemlerin Rabbı Allaha mahsustur. Sadece Onu över, ancak Ondan yardım ve mağfiret diler, Ona döneriz. Bizi zulmetten nûra, sapıklıktan hidâyete ulaştıran Odur. O, yegâne hâkimiyet ve otorite sahibidir. Kâinatın, içindekilerinin ve insanların mutlak idarecisi, kanun koyucusu, sahibi ve mâliki yine Odur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve en doğru yolu gösteren Allah Resûlüne, âline, ashabına ve güzelce hidâyete tabi olup, Allah yolunda yürüyenlere Kıyamete kadar salât ve selam olsun.İslamî araştırmalarda Arapçanın mümtaz bir yeri vardır. Çoğu zaman, gerçek İslamî bir araştırmanın Arapça olmaksızın gerçekleşmesi ve iyi bir semere vermesi mümkün değildir. Şu bilinen bir gerçektir ki, genelde Arapça bilmeden derinlemesine İslamî ilmî elde etmek imkân dahilinde olmamaktadır. Bunun için İslâmî ilimlerde uzmanlaşmak is­teyenlerin Arapçayı; sarf ve nahivi, bediî, beyan ve belağatı ile, en iyi bir şekilde öğrenmeleri lüzumludur.Arapça, diğer dillere benzemez. Aynı zamanda o, vahyin lisânıdır. İnsanlığa nûr ve hidâyet saçan Kelâmullah, Arapça indirilmiştir. O Kelâmullah ki, icaz ve belağat timsalidir. Onun eşi ve benzeri yoktur. O, eşsiz ve yüce bir nûrdur. Onu okuyup anlayan ve hükümleriyle amel eden kimse, sağlam ve kopmayan bir kulpa yapışmış olur. Ona sarılan hidâyet bulur. Ondan uzaklaşan da, sapıklık girdapları arasında boğulur gider. O, ilimlerin esası, aslul-usûlüdür. Bütün İslâmî ilimler ona dayanır. O olmaksızın ne tefsir, ne hadis, ne fıkıh, ne kelâm ve ne de diğer ilimlerden söz edilebilir.Belağat ve icazda eşsiz bu yüce kitap, muhataplarının anlaması ve Hakk yolunu seçmesi için Arapça olarak indirilmiştir. Biz onu Arapça bir Kurân olarak indirdik ki anlayasınız.[1] Ve işte biz onu, Arapça bir hüküm (hikmet gereğince hükmeden bir kitap) olarak indirdik.[2] Bilen bir toplum için, âyetleri açıklanmış, Arapça okunan bir Kitaptır.[3] Zulmedenleri uyarmak ve güzel davrananlara müjde olmak için (açık) bir Arapça ile (gönderilmiş) bir Kitaptır.[4] Biz sana böyle Arapça bir Kurân vahyettik ki, şehirlerin anası (olan Mekke şehri)ni ve çevresinde bulunanları uyarasın.[5] İşte bu âyeti kerimelerde de belirtildiği üzere, Arapça olan Kurânı anlayabilmek, ilimlerin aslul-usûlünü bilebilmek ve yaşayabilmek, yine aynı şekilde Sünneti Rasûlullahı anlamak ve bilmek, diğer İslamî ilimleri; tefsiri, hadisi, fıkıhı v.s. kaynak dilinden öğrenebilmek için Arapça zaruri ve gereklidir.Binaenaleyh, İslamî ilimlerin esasına sağlam adımlarla yaklaştıracak olan Arapçanın bilinmesi zaruretine ve gerekliliğine içten ve samimi inancımız, bizi, Arap Dili üzerinde araştırmalar yapmaya yöneltti. Ayrıca, Arapçada kelimelerin yapısını, fonksiyonlarını, özelliklerini, cümle içindeki durumlarını inceleyen ve üzerinde duran Nahiv ilminin de inceliğine bilinmesi gerekliydi. Manâ harfleri de, Nahvin temeli sayılan üç bölümden biriydi. Onlar da isim, fiil ve harf idi. Öyle ki, bir manâ harfinin birçok anlamı; beş, on, hatta yirmi anlamı olabiliyordu. İşte bunlar bilinmeden de, iyi bir Arapça bilgisine sahip olmak imkânsızdı. Bununla birlikle, İslam Hukukunun belli başlı dallarında içtihat yapılırken, değişik hükümlere varılmasına sebep olan etkenlerden biri de, konumuz olan mâna harfleridir. İşte bu harflerin mânalarını anlamak, müctehid imamlarımızın (Allah onlara rahmet etsin) bu konularda yaptıkları içtihatlarının esasını anlamaya götürür, ilim yolcusunu.. Meselenin daha iyi anlaşılması için, burada abdestin farz olduğunu bildiren Mâide suresi 6. âyetten iki örnek üzerinde durmamız uygun olacaktır... Ellerinizi dirseklerinizle birlikte / dirseklerinize kadar yıkayınız.. Âyetin bu kısmında geçen cer harfi (إلى)ilânın anlamına bir göz atalım. Burada ilâ için iki ayrı anlam verilmiştir. Bir anlam beraberlik, Diğer anlam sonuç ifade ediyor. Beraberlik anlamına geldiğini söyleyenlere göre, eli dirsekleriyle birlikte yıkamak farz oluyor. Ama sonuç, bitiş الغايةan­lamına geldiğini söyleyenlere göre ise, dirsekleri yıkamak farz değildir. Böylece bir harfteki değişik anlamlar nedeniyle, iki ayrı içtihat ortaya çıkmaktadır. Yine aynı âyetin ...Başlarınızı/başlarınızın bir kısmını meshediniz.. bölümünde geçen(الباء) bâ harfi de böyledir Harfi zâid fazla, kabul edenlere göre, başın tamamını; bir kısım, bölüm (البعض)bil­dirdiğini ifade edenlere göre ise, başın bir kısmını meshetmek farz oluyor.[6] Görüldüğü gibi, bir bâ harfinden dolayı değişik iki içtihat ortaya çıkıyor. Sonuç olarak bir âyetin, sadece iki bölümünden dört ayrı içtihat ortaya çıktığını birlikte gördük. Bundan dolayı araştırma konusu olarak mâna harflerinin tamamını seçtik ve gücümüz nisbetinde inceleme ve araştırmalarımızı sürdürdük.Mâna harflerinin, Türkçede en güzel karşılığı Edatlar ifadesi olacağından, kitabımızın ismini Arapçada Edatlar şeklinde koymayı uygun bulduk. Bu çalışmamızı da, yalnızca mâna harfle­rine ayırdık. İnşallah diğer çalışmamız fiil, isim ve zarf olan edat­lar üzerinde olacaktır.Arapça Dilini öğrenmek isteyenler, bu konuda ilmî araştırma ve in­celeme yapanlar dahil, özellikle de İlâhiyat Fakültesi, Arap Dili ve Ede­biyatı Fakültesi ve İmam-Hatip Liseleri öğrencileri için yararlı olacağını umduğumuzdan, kitabın bitimi üzerinde bir hayli zaman geçmiş olmasına rağmen yeniden gözden geçirerek ve genişleterek yayınlamayı uygun bulduk.Çalışmalarımızda hassaten bize yardımcı olan muhterem hocamız Prof. Dr. Hulusi Kılıç Beye, küçüklüğümüzden beri Arapçayı öğrenmemizde büyük emekleri geçen, kitabı hazırlarken de birçok desteğini gördüğümüz çok saygıdeğer üstadım rahmetli Saîd Ertürk ile değerli H. Mehmet Alptekin Hocalarıma şükran borçluyum. Ayrıca çalışmalarımızda bize yardımcı olan değerli hocam Ali Taş ile değerli Kardeşim Ahmet Çelene teşekkürü bir borç bilirim.Lâtin harfleriyle dizili kısmının Türkçeye göre tashihini yapan değerli ağabeyim Hüsamettin Yıldırıma da teşekkür ederim. Eserin yayına hazırlanmasında büyük bir özveri ile gayret gösteren saygıdeğer Mustafa Çelen ağabeyime müteşekkirim. İkinci baskının tashihini, büyük bir fedakârlıkla, pür dikkat ve dakik bir şekilde inceleyip yapan saygıdeğer Emel Burcu Hanımefendiye teşekkür ederim. Redaksiyon ve ofset hazırlığını yapan ve önemli katkıları bulunan değerli Erkan Avşar Beye de teşekkür ederim. Yine eserin hazırlanıp yazımında ve basımında bize yardımcı olan kıymetli arkadaşlarıma da teşekkür ederim. Ayrıca eserin ikinci baskısını yayınlayan çok değerli kardeşler Muhammed Emin Yıldırım hocam ile Ömür Yıldırım kardeşime teşekkür ederim.Gücümüz nisbetince çalışmak bizden, başarı ise Allahtandır.[1] Yûsuf, 12, 2.[2] Rad, 13, 37.[3] Fussilet, 31, 3.[4] Ahkaf, 46, 12.[5] Şûrâ, 42, 7.[6] İbn Rüşd, Muhammed b. Ahmed b. Muhammed b. Ahmed el-Kurtubî (v. 595 h.), Hidayetul-Muctehid ve Nihayetul-Muktesıd, c.I, s.11-12, Mustafa Elbanî Halebî Matbaası, Haleb, 1379 h./1960 m, III. Baskı.

Hamd, âlemlerin Rabbı Allaha mahsustur. Sadece Onu över, ancak Ondan yardım ve mağfiret diler, Ona döneriz. Bizi zulmetten nûra, sapıklıktan hidâyete ulaştıran Odur. O, yegâne hâkimiyet ve otorite sahibidir. Kâinatın, içindekilerinin ve insanların mutlak idarecisi, kanun koyucusu, sahibi ve mâliki yine Odur. Âlemlere rahmet olarak gönderilen ve en doğru yolu gösteren Allah Resûlüne, âline, ashabına ve güzelce hidâyete tabi olup, Allah yolunda yürüyenlere Kıyamete kadar salât ve selam olsun.İslamî araştırmalarda Arapçanın mümtaz bir yeri vardır. Çoğu zaman, gerçek İslamî bir araştırmanın Arapça olmaksızın gerçekleşmesi ve iyi bir semere vermesi mümkün değildir. Şu bilinen bir gerçektir ki, genelde Arapça bilmeden derinlemesine İslamî ilmî elde etmek imkân dahilinde olmamaktadır. Bunun için İslâmî ilimlerde uzmanlaşmak is­teyenlerin Arapçayı; sarf ve nahivi, bediî, beyan ve belağatı ile, en iyi bir şekilde öğrenmeleri lüzumludur.Arapça, diğer dillere benzemez. Aynı zamanda o, vahyin lisânıdır. İnsanlığa nûr ve hidâyet saçan Kelâmullah, Arapça indirilmiştir. O Kelâmullah ki, icaz ve belağat timsalidir. Onun eşi ve benzeri yoktur. O, eşsiz ve yüce bir nûrdur. Onu okuyup anlayan ve hükümleriyle amel eden kimse, sağlam ve kopmayan bir kulpa yapışmış olur. Ona sarılan hidâyet bulur. Ondan uzaklaşan da, sapıklık girdapları arasında boğulur gider. O, ilimlerin esası, aslul-usûlüdür. Bütün İslâmî ilimler ona dayanır. O olmaksızın ne tefsir, ne hadis, ne fıkıh, ne kelâm ve ne de diğer i... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri



ISBN
9759014084

Etiketler: dil eğitimi

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski