Aşk Üzerine Bir Diyalog, queer kuram denildiğinde akla ilk gelen isimlerden Eve Kosofsky Sedgwick’in meme kanseri tedavisinin ardından gelen depresyon nedeniyle görüştüğü terapist Shannon Van Wey ile seanslarının izleğini anlatıyor. İlk bakışta hem terapist hem de danışan tarafından alınmış notlar gibi görünse de, esasen, bir dizi derinlemesine içe bakışın, karşılıklı dönüşümün, aşkın sınırsızlığının hikâyesi denilebilir bu kitap için.
Sedgwick Türkçe’ye çevrilen bu ilk kitabında, kadınlık/kadın oluş, cinsiyet/cinsiyetsizlik, cinsellik, aşk, arzu, çocukluk, şişmanlık, beden, hastalık, ölüm/ölümsüzlük, dostluk, şiir/şiir oluş, yazı/yazı oluş üzerine, allak bullak eden bir düşünce silsilesi sunuyor okura.
Karşılıklı konuşmalarmış gibi görünen ama karşılıklı konuşmanın ikililiğini aşan, şahıs zamirlerini bile bulanıklaştıran, hangi kelimelerin/cümlelerin içe doğru söylendiği, hangilerinin terapiste ve/veya okura doğru söylendiği (ki bu haliyle okur bir katılımcı voyeur gibi görülebilir), hangilerinin sadece atmosfere doğru üflendiği hiçbir zaman açıkça anlaşılamayan, Sedgwick’in bu güncevari, diyalogvari, düzyazıvari, şiirvari, haibunvari denemesiyle buluşup ürkütücü, yırtıcı, neşeli, kırılgan, akışkan, devingen, muğlak bir dil yaylasında yürümeye başlıyoruz.
Kitaba bir önsöz yazan Sibel Yardımcı’nın yerinde, anlamlı soruları aslında bu kitap hakkında çok şey söylüyor: “Eve konuşurken aslında kim konuşuyor? Hangi sesler onun içinden [through] geçiyor, hangi sözler onu kendilerine aracı kılıyor? Shannon konuşurken aslında kim konuşuyor? Eve’in yazdığı Shannon’da aslında kimin sesini duyuyoruz?”
Aşk Üzerine Bir Diyalog, queer kuram denildiğinde akla ilk gelen isimlerden Eve Kosofsky Sedgwick’in meme kanseri tedavisinin ardından gelen depresyon nedeniyle görüştüğü terapist Shannon Van Wey ile seanslarının izleğini anlatıyor. İlk bakışta hem terapist hem de danışan tarafından alınmış notlar gibi görünse de, esasen, bir dizi derinlemesine içe bakışın, karşılıklı dönüşümün, aşkın sınırsızlığının hikâyesi denilebilir bu kitap için.
Sedgwick Türkçe’ye çevrilen bu ilk kitabında, kadınlık/kadın oluş, cinsiyet/cinsiyetsizlik, cinsellik, aşk, arzu, çocukluk, şişmanlık, beden, hastalık, ölüm/ölümsüzlük, dostluk, şiir/şiir oluş, yazı/yazı oluş üzerine, allak bullak eden bir düşünce silsilesi sunuyor okura.
Karşılıklı konuşmalarmış gibi görünen ama karşılıklı konuşmanın ikililiğini aşan, şahıs zamirlerini bile bulanıklaştıran, hangi kelimelerin/cümlelerin içe doğru söylendiği, hangilerinin terapiste ve/veya okura doğru söylendiği (ki bu haliyle okur bir katılımcı voyeur gibi görülebilir), hangilerinin sadece atmosfere doğru üflendiği hiçbir zaman açıkça anlaşılamayan, Sedgwick’in bu güncevari, diyalogvari, düzyazıvari, şiirvari, haibunvari denemesiyle buluşup ürkütücü, yırtıcı, neşeli, kırılgan, akışkan, devingen, muğlak bir dil yaylasında yürümeye başlıyoruz.
Kitaba bir önsöz yazan Sibel Yardımcı’nın yerinde, anlamlı soruları aslında bu kitap hakkında çok şey söylüyor: “Eve konuşurken aslında kim konuşuyor? Hangi sesler onun içinden [through] geçiyor, hangi sözler on... tümünü göster
340 sayfa
2013 tarihinde, Ayrıntı tarafından yayınlandı