ZAMAN VARSA, SONSUZLUK NEDİR? Yedi yeni klasik öykünün yer aldığı bu kitabı, bir gün evrende dolanan fotonları keşfederek dinler çağını bitirip insanlık tarihinde yeni bir milat açacak fizikçilere adayan Bedrettin Şimşek şöyle diyor:Evrene bakışımız fazlasıyla dünya merkezli... En büyük yanılgımız da, evrendeki her şeyin saatlerimizin akrep ve yelkovanına göre işlediğini sanmamız. Kendi geçmişimizi bütün evrenin geçmişi, geleceğimizi de geleceği yerine koyuyoruz. Bu düşünce, dünyayı uzayın merkezi saymak kadar yanlış değil mi? İşte bu yanılgının sonucu olarak hala bir Tanrının olduğuna inanıyoruz. Tanrı inancı, dünyayı ders kitaplarımızda evrenin merkezi olmaktan çıkarmış olsak da, zihinlerimizde çıkaramamış olmamızın esaslı bir kanıtı. Oysa dünya ne sonsuzluğun kalbinin attığı yerdir, ne de Tanrı vardır. Evrende ilahi niteliği olan, bilimin yasaları dışında kalabilecek hiçbir şey yoktur. Tanrı inancı sonsuzluğa bir zaman yakıştırmamızın sonucu. Ama söyleyin, zaman varsa, nasıl sonsuzluk olabilir? Sonsuzluk, zamanın olmaması değil midir? Dahası sonsuzluk, zihinlerimizde uzaklık gibi algılanıyor. Böylece her şey bir sır olarak kalıyor. Oysa bir geleceğin olduğunu kabul etmek, sonsuzluğun dünyasında olmayan şeylerin varlığını kabul etmek kadar saçma. İnsanlık bir gün, geleceğin olduğu gibi, geçmişin de değiştirilebilir olduğunu görecektir. Elbette sonsuzluğun takvimi olmaz. Bu yüzden insan, geçmişi nasıl hatırlıyorsa geleceği de öyle hatırlamalıdır. Çünkü gelecek dediğimiz, zihnimizin gizli, karanlıkta kalmış yanıdır; gelecekten sahneler gören kahin, olmayan bir şeyi değil, olan bir şeyi görmektedir. Olmakta olan bir şeyi... Peki o şey nerededir?
ZAMAN VARSA, SONSUZLUK NEDİR? Yedi yeni klasik öykünün yer aldığı bu kitabı, bir gün evrende dolanan fotonları keşfederek dinler çağını bitirip insanlık tarihinde yeni bir milat açacak fizikçilere adayan Bedrettin Şimşek şöyle diyor:Evrene bakışımız fazlasıyla dünya merkezli... En büyük yanılgımız da, evrendeki her şeyin saatlerimizin akrep ve yelkovanına göre işlediğini sanmamız. Kendi geçmişimizi bütün evrenin geçmişi, geleceğimizi de geleceği yerine koyuyoruz. Bu düşünce, dünyayı uzayın merkezi saymak kadar yanlış değil mi? İşte bu yanılgının sonucu olarak hala bir Tanrının olduğuna inanıyoruz. Tanrı inancı, dünyayı ders kitaplarımızda evrenin merkezi olmaktan çıkarmış olsak da, zihinlerimizde çıkaramamış olmamızın esaslı bir kanıtı. Oysa dünya ne sonsuzluğun kalbinin attığı yerdir, ne de Tanrı vardır. Evrende ilahi niteliği olan, bilimin yasaları dışında kalabilecek hiçbir şey yoktur. Tanrı inancı sonsuzluğa bir zaman yakıştırmamızın sonucu. Ama söyleyin, zaman varsa, nasıl sonsuzluk olabilir? Sonsuzluk, zamanın olmaması değil midir? Dahası sonsuzluk, zihinlerimizde uzaklık gibi algılanıyor. Böylece her şey bir sır olarak kalıyor. Oysa bir geleceğin olduğunu kabul etmek, sonsuzluğun dünyasında olmayan şeylerin varlığını kabul etmek kadar saçma. İnsanlık bir gün, geleceğin olduğu gibi, geçmişin de değiştirilebilir olduğunu görecektir. Elbette sonsuzluğun takvimi olmaz. Bu yüzden insan, geçmişi nasıl hatırlıyorsa geleceği de öyle hatırlamalıdır. Çünkü gelecek dediğimiz, zih... tümünü göster