Kadınlar kendilerini anlatmaya başlamadıkları sürece anlaşılmamaya mahkum belki de.Anlatsalar bile anlaşılabilirler mi ondan da emin değilim. Ama bildiğim bir gerçek var ki o da şu: Bir kadının çözülecek gizemi kalmadığında, erkek için o yaşanan birlikteliğin de bir cazibesi kalmıyor.Kim bilir belki de bu yüzden kadınların anlaşılmazlığı toprak ananın, doğanın bize bahşettiği bir armağan.Aşkta insana kelimeler yetmiyor ve aşk kelimelere dökülemiyor. Ama buna rağmen ne gariptir ki insanı peşinden sürükleyen o duygu, karşı cinsi anlamakla başlıyor.Her aşkın ifade edilmesi, karşılık bulması zordur. Var edilip, üretilmesi kadar...Sanırım bunun nedeni aşkın, insan doğasının en karanlık mecralarında kendisine yol bulması.Aşk insana yaşamı değerli kıldıran bir algı sağlıyor. Bunu bilim insanları da söylüyor. İnsan beyni sadece aşık olduğu zaman serotonin isimli bir hormon salgılıyor. Ben sadece bu hormonun bir kere salgılandıktan sonra bağımlılık yaptığını iddia ediyorum.Aşk insana normal anlarında yapmayacağı şeyleri de yaptırıyor. Kişiye normal insanın görüş yeteneğinin çok ötesinde bir yetenek bahşediyor. Sanırım bu yüzden aşık birinin kimi davranışlarına şaşırıyor, anlam veremiyoruz.Ve aşk insana çekip gitme hakkını tanımıyor. Kırılgan çünkü. Hem de çok kırılgan. Bunu da tecrübe ettim yakın zamanda.Bu kitabı derin bir boşluğa düştüğüm ve tutunacak dal bulamadığım zor dönemde yazmaya karar verdim. Hayatımı yönlendiren birçok karar ve doğrudan vazgeçtiğim bu dönemde ne yapacağımı bilemeden öylece kalakaldım. Geçmişime dönüp baktığımda ise birçok başarı ve yanlışın yanında yarım kalmış aşklar da acı verici hüzünleri ile duruyorlardı. O yüzden bu kitap, yarım kalmış aşkların arkasından dökülememiş gözyaşlarının özrü olarak da okunabilir.Kitapta on aşk hikayesi bulacaksınız. Bunu gördükten sonra kitabın isminin neden Aşkın Onbir Hali olduğu sorusu kafanızda uyanabilir. İstedim ki her okur, onbirinci hikayeyi kendisi yazsın. Sadece kendisine ait olan, kimseye anlatamadığı, anlatsa da kimsenin kendisi kadar iyi anlamlandıramayacağına inandığı kendi aşkını koysun oraya. Çünkü her aşk anlatılmaya değer.Ünlü bir yazar katıldığı televizyon programında her yazar ilk kitabında kendisini yazar demişti. Bu benim ilk kitabım.Son olarak bu kitabın yayınlanması sürecinde emeğini ve yardımlarını hiç esirgemeyen arkadaşım, gazeteci ve yazar Tebernüş Kireççiye; kitabın yazılması kararını almam için beni sıkılmadan ve yorulmadan teşvik eden arkadaşım ve sırdaşım Barış İnceye; tüm dert ve sevinçlerime ortak olan, yârin yanağından gayrı herşeyimi paylaşabildiğim sevgili dostum Cenk Traka; arkadaşlığının verdiği onurla her zaman omuz omuza, aynı saflarda yüreyeceğimizi bildiğim Umut Yalınkayaya ve kitapta birçoğunun ismini değiştirerek anlattığım tüm insanlara tekrar tekrar teşekkür ediyorum.Ve bana kararlılığı, onurlu bir yaşam sürmeyi, başı dik durmayı öğreten tanıdığım en değerli insana...
Kadınlar kendilerini anlatmaya başlamadıkları sürece anlaşılmamaya mahkum belki de.Anlatsalar bile anlaşılabilirler mi ondan da emin değilim. Ama bildiğim bir gerçek var ki o da şu: Bir kadının çözülecek gizemi kalmadığında, erkek için o yaşanan birlikteliğin de bir cazibesi kalmıyor.Kim bilir belki de bu yüzden kadınların anlaşılmazlığı toprak ananın, doğanın bize bahşettiği bir armağan.Aşkta insana kelimeler yetmiyor ve aşk kelimelere dökülemiyor. Ama buna rağmen ne gariptir ki insanı peşinden sürükleyen o duygu, karşı cinsi anlamakla başlıyor.Her aşkın ifade edilmesi, karşılık bulması zordur. Var edilip, üretilmesi kadar...Sanırım bunun nedeni aşkın, insan doğasının en karanlık mecralarında kendisine yol bulması.Aşk insana yaşamı değerli kıldıran bir algı sağlıyor. Bunu bilim insanları da söylüyor. İnsan beyni sadece aşık olduğu zaman serotonin isimli bir hormon salgılıyor. Ben sadece bu hormonun bir kere salgılandıktan sonra bağımlılık yaptığını iddia ediyorum.Aşk insana normal anlarında yapmayacağı şeyleri de yaptırıyor. Kişiye normal insanın görüş yeteneğinin çok ötesinde bir yetenek bahşediyor. Sanırım bu yüzden aşık birinin kimi davranışlarına şaşırıyor, anlam veremiyoruz.Ve aşk insana çekip gitme hakkını tanımıyor. Kırılgan çünkü. Hem de çok kırılgan. Bunu da tecrübe ettim yakın zamanda.Bu kitabı derin bir boşluğa düştüğüm ve tutunacak dal bulamadığım zor dönemde yazmaya karar verdim. Hayatımı yönlendiren birçok karar ve doğrudan vazgeçtiğim bu dönemde ne yapacağımı ... tümünü göster
166 sayfa