Aşkın İade-i İtibarı

Aşkın İade-i İtibarı, yakın geçmişimize farklı bir açıdan bakan, gerçek bir hayat hikâyesine dayanan, unutulmayacak bir roman; menekşe gözlü Arapzade Hikmet Beyin ve ailesinin hikâyesi...Bir imparatorluğun çöküşü, soylu bir ailenin dağılmasıyla paralel giderken, Atatürkün yakın çevresinden genç subay Farukun yolu da, hem mesleğinin hem de fırtınalı aşklarının peşinde İstanbulda başlayıp Atinadan, Paristen, Kahireden, Habeşistandan, Sofyadan, işgal altındaki İzmirden geçerek İstanbulda düğümleniyor. TADIMLIKSAVAŞ VE İTİBARÖlüm ardıma da düşüp yorulmaVar git ölüm bir zamanda gene gelKaracaoğlan Vesime Hanım, kapının ısrarla çalındığını fark edince Mürşide Kalfanın ikindi namazında olabileceğini düşünerek aşağı indi. Bir an gelen ya erkekse diye başına bir örtü almak için duraksadı ama sonra vazgeçip zaten hiçbir zaman içine sindiremediği bu basit töreni umursamadan kapıyı açtı. Kapının önünde ellerini kavuşturmuş, karşısında Vesime Hanımı bulunca hemen başını öne eğen Bahçıvan Rızayı gördüğünde önce önemsemedi; ancak Rıza kenara çekilerek arkasındaki zabite yer açmaya çalışırken sendeleyince garip bir şeyler olduğunu sezinledi. Zabit hazır ol duruşunda bir süre bekledi, oysa ezbere bildiği bir cümleyi söyleyecekti. Gözlerini yere indirdikten sonra kurulmuş gibi, ağzından o acımasız sözcükleri döküverdi:— Müjdeler olsun, evladımız Piyade Teğmeni Faruk şehit olmuştur.Zabit bu sırada elindeki telgrafı uzatmış, Vesime Hanım, evladının vatanı uğruna şehit düştüğünü bir de telgraf kâğıdının üzerinde görmüştü. Sokağın sonundaki köşkte oturan komşuları Müşerref Hanımın daha bir ay önce aynı müjdeyi aldığını duyunca, içi burkularak, Bunun neresi müjde ayol diye söylenmişti. Şimdi aynı acı kendi gerçeği olarak yakasına yapışınca tepeden tırnağa bir titremeyle sarsıldı. Islık gibi bir sesle Allah vatanımıza milletimize zeval vermesin diye mırıldandığını daha sonra Bahçıvan Rızadan duyacaktı.Telgrafı getiren zabitin nasıl gittiğini, giderken ağzından başka bir söz çıkıp çıkmadığını, bedeninin gidip gündelik salondaki koltuğa nasıl çöktüğünü hatırlamıyordu. Zabitin telgraf kâğıdının ardından eline tutuşturduğu mor kadife kutuyu açtığında canı oğlu Farukun Balkan Savaşında aldığı madalyayı tanıyıverdi. Sanki müjdenin (!) gerçek kanıtı buymuş gibi telaşla kutuyu kapadı. Mürşide Kalfa yanına geldiğinde bir elinde kadife kutu, öbüründe sıkı sıkı tuttuğu telgraf, gözlerini yere dikmiş öylesine bakıyordu. Neden sonra, telgrafı elinden alıp sözcükleri güçbela sökebilen Mürşide Kalfanın attığı çığlıkla kendine gelebildi. Kadının hıçkırıklara boğulup yanındaki iskemleye yığılmasına aldırış etmeden,— Bana bir başörtüsü getir Mürşide, dedi, şimdi dolup taşar ev.Dediği gibi de oldu; daha bir saat geçmeden ev dolup taştı. Telaştan kimse akıl edememiş, akşam evde mevlit okunsun diye camiye kendisi adam göndermişti. İmam yanında iki hafızla geldiğinde büyük salonun epeydir yanmayan ışıkları tümüyle açılmıştı. Vesime Hanım ilk kez evine gelen imama oğlunun adını sır verir gibi fısıldadı. Bütün aile, yakın akrabalar, komşu köşklerde, konaklarda, yalılarda yaşayan kadın kısmından kim varsa, ışıl ışıl salonda, çepeçevre iskemlelerde oturmuş, başları öne eğik, hafızın ince, yanık sesiyle okuduğu mevlidi dinliyorlardı. Öteki salonda, kocası Hikmet Bey ve damadı Haşim Beyin kapıda karşıladığı erkekler toplanmıştı. Hikmet Bey başını, Faruk doğmadan önce evlat edindiği Tarıkın başına dayamış, boş gözlerle bakıyordu. Oğlu askeri okula gitsin diye kendisi ısrar etmişti. Şimdi oturduğu yerde kendi kendini yargılıyor, Faruktan hiç ayrı tutmadığı Tarıkın omzunu sıkarak, ihtimal, Hayır bu senin suçun değil, kader demesini bekliyordu. Keşke kendisini buna inandırabilseydi.Vesime Hanımsa gözünü diktiği mavi çiçekli, büyük vazonun eve ne zaman geldiğini hatırlamaya çalışıyordu. Kendini zorlamasına karşın bir türlü hatırlayamayınca başını yavaşça çevirerek salonda çepeçevre oturan kadınlara baktı. Ortadaki büyük mermer masanın üzerinden hepsinin yüzlerini seçebiliyordu. Aralarında kızları Güzin ve Muazzez gibi sessizce gözyaşı döken birkaçını görünce, telgrafı aldığından beri ağlamadığını fark etti. Sanki buz kesmiş, dimdik oturduğu koltuktan hiç kalkmadan ortalığı çekip çevirmişti. Şimdi buz gibiden de öte, ölü bir beden kadar katıydı. Sevgili oğlunun bedeninde o da ölmüştü sanki.

Aşkın İade-i İtibarı, yakın geçmişimize farklı bir açıdan bakan, gerçek bir hayat hikâyesine dayanan, unutulmayacak bir roman; menekşe gözlü Arapzade Hikmet Beyin ve ailesinin hikâyesi...Bir imparatorluğun çöküşü, soylu bir ailenin dağılmasıyla paralel giderken, Atatürkün yakın çevresinden genç subay Farukun yolu da, hem mesleğinin hem de fırtınalı aşklarının peşinde İstanbulda başlayıp Atinadan, Paristen, Kahireden, Habeşistandan, Sofyadan, işgal altındaki İzmirden geçerek İstanbulda düğümleniyor. TADIMLIKSAVAŞ VE İTİBARÖlüm ardıma da düşüp yorulmaVar git ölüm bir zamanda gene gelKaracaoğlan Vesime Hanım, kapının ısrarla çalındığını fark edince Mürşide Kalfanın ikindi namazında olabileceğini düşünerek aşağı indi. Bir an gelen ya erkekse diye başına bir örtü almak için duraksadı ama sonra vazgeçip zaten hiçbir zaman içine sindiremediği bu basit töreni umursamadan kapıyı açtı. Kapının önünde ellerini kavuşturmuş, karşısında Vesime Hanımı bulunca hemen başını öne eğen Bahçıvan Rızayı gördüğünde önce önemsemedi; ancak Rıza kenara çekilerek arkasındaki zabite yer açmaya çalışırken sendeleyince garip bir şeyler olduğunu sezinledi. Zabit hazır ol duruşunda bir süre bekledi, oysa ezbere bildiği bir cümleyi söyleyecekti. Gözlerini yere indirdikten sonra kurulmuş gibi, ağzından o acımasız sözcükleri döküverdi:— Müjdeler olsun, evladımız Piyade Teğmeni Faruk şehit olmuştur.Zabit bu sırada elindeki telgrafı uzatmış, Vesime Hanım, evladının vatanı uğruna şehit düştüğünü bir de telgra... tümünü göster


Değerlendirmeler

değerlendirme
Filtrelere göre değerlendirme bulunamadı

Baskı Bilgileri

Karton Cilt, 327 sayfa
2005 tarihinde, Yapı Kredi tarafından yayınlandı


ISBN
9750809319
Dil
Türkiye Türkçesi

Diğer baskılar


Etiketler: roman (yerli)

Benzer Kitaplar

Şu An Okuyanlar

Şu anda kimse okumuyor.

Okumuşlar

Okumuş kimse bulunamadı.

Okumak İsteyenler

Okumak isteyen bulunamadı.

Takas Verenler

Takas veren bulunamadı.
Puan : hepsi | 1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 | 10
Değerlendirme Zamanı: en yeni | en eski