Unutmak, insana zamanın bir lütfu olabilirdi. Gel gör ki; unutmak için o araf vadisinde yürümek, kalbin şüphesini kanırtmak, çamurdan bir alev gibi konuşmak inşirahı getirmiyordu. İnsanlığın ve elemin tarihi bunu hep böyle yazmıştı. Allah, insanlara anımsamanın kederli suyundan içirmişse de yanında acıyı hafifleten alışma fikrini de bahşetmişti.
Züleyha, Yusufu unutmak için çıktığı bu yolculukta, her anını ona bağlayan mutlak gerçeğin soluğuna düğümlenmişti. Onu yâd etmediği herhangi bir incir meseli, bir papirüs harfi, bir bozgun sonrası sayrılığı yoktu. Onu düşünmediği bir nota yoktu sazın dilinde. Ona karmadığı bir yıldız, onu duymadığı bir rüzgâr iniltisi, onunla düşmediği bir serenad fikri yoktu. Olamazdı. Çünkü unutmak, "unuttum" demekle gerçekleşen bir duygu yitimi değildi.
Kürekler denizi dövüyordu, daha önce hiç tadılmamış hüzünler Züleyhanın içine demirleniyordu. Gemiler, filikaların yolunu yüzüyordu. Züleyhaya, Yusufun yolları görünüyordu. Gece, göğün altında bir ağustos böceği gibi hüzne bölüyordu kendini. Züleyhaya aşkın kahırlı tümceleri kalıyordu. Piramitler, firavunların ahını bağırıyordu. Züleyha, bir ah ağacının gölgesine buruluyordu. Güller, bahara açıyordu yüzlerini. Züleyha, bir bülbül şarkısını ömrüne sarıyordu.
Unutmak, insana zamanın bir lütfu olabilirdi. Gel gör ki; unutmak için o araf vadisinde yürümek, kalbin şüphesini kanırtmak, çamurdan bir alev gibi konuşmak inşirahı getirmiyordu. İnsanlığın ve elemin tarihi bunu hep böyle yazmıştı. Allah, insanlara anımsamanın kederli suyundan içirmişse de yanında acıyı hafifleten alışma fikrini de bahşetmişti.
Züleyha, Yusufu unutmak için çıktığı bu yolculukta, her anını ona bağlayan mutlak gerçeğin soluğuna düğümlenmişti. Onu yâd etmediği herhangi bir incir meseli, bir papirüs harfi, bir bozgun sonrası sayrılığı yoktu. Onu düşünmediği bir nota yoktu sazın dilinde. Ona karmadığı bir yıldız, onu duymadığı bir rüzgâr iniltisi, onunla düşmediği bir serenad fikri yoktu. Olamazdı. Çünkü unutmak, "unuttum" demekle gerçekleşen bir duygu yitimi değildi.
Kürekler denizi dövüyordu, daha önce hiç tadılmamış hüzünler Züleyhanın içine demirleniyordu. Gemiler, filikaların yolunu yüzüyordu. Züleyhaya, Yusufun yolları görünüyordu. Gece, göğün altında bir ağustos böceği gibi hüzne bölüyordu kendini. Züleyhaya aşkın kahırlı tümceleri kalıyordu. Piramitler, firavunların ahını bağırıyordu. Züleyha, bir ah ağacının gölgesine buruluyordu. Güller, bahara açıyordu yüzlerini. Züleyha, bir bülbül şarkısını ömrüne sarıyordu.
Karton Cilt, 400 sayfa
2012 tarihinde, Granada Yayınevi tarafından yayınlandı