15. yüzyılda fethettikleri İstanbuldan yola çıkarak Orta Avrupaya kadar ilerleyen Türkler, Orta Asyada başlayan uzun yürüyüşleri boyunca dünyaya nam salacak dev bir imparatorluk kurmayı başardılar. Doğunun ve Batının imparatorlukları korkusuzca gözlerinin içine bakan bu halk karşısında ne yapacaklarını bilemediler. Fakat Arnavutluktan İrana, Mısırdan Kafkasyaya kadar ulaşan bu imparatorluğun önlenemez yürüyüşü 1580de Viyana kapılarında son buldu. Bundan sonra gelen çöküş süreci boyunca eksikliklerini kapatmak için Batıyı yakalamaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu, mağlup olarak çıktığı Birinci Dünya Savaşından sonra daha fazla hayatta kalamadı. O günden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise büyük bir kararlılıkla yüzünü Avrupaya döndü. Tarihte ikinci kez, fakat bu sefer bambaşka koşullarda göz göze gelen Türkler ve Avrupalıların dansı, bugün hala devam ediyor. Fakat artık daha romantik bir müzik eşliğinde... Avrupa devletlerinin bir araya gelerek birlik kurmaları fikrinin ortaya çıktığı günden, bunun sistemleştiği güne kadar yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeleri bu kadar sade ve akıcı bir dille daha önce hiç okumadınız. ABnin kuruluş süreci eşliğinde kısa bir Avrupa tarihi bilgisi sunan bu kitap, Türkiyenin bu maceraya katılışını açıklarken, aynı zamanda erken dönem cumhuriyet tarihinden kesitlere de yer vererek içeriğine bir siyasi tarih çalışmasının zenginliğini katmayı başarıyor. Türkiyenin birlik ile ilişkilerinin inişli çıkışlı doğasını başarılı bir şekilde anlatarak olayları müzakere sürecinin başlangıcına kadar getiriyor. İşte tarihi aşamalarıyla Türkiyenin Avrupa macerasının iç yüzü ve işte Avrupayla dansımız...
15. yüzyılda fethettikleri İstanbuldan yola çıkarak Orta Avrupaya kadar ilerleyen Türkler, Orta Asyada başlayan uzun yürüyüşleri boyunca dünyaya nam salacak dev bir imparatorluk kurmayı başardılar. Doğunun ve Batının imparatorlukları korkusuzca gözlerinin içine bakan bu halk karşısında ne yapacaklarını bilemediler. Fakat Arnavutluktan İrana, Mısırdan Kafkasyaya kadar ulaşan bu imparatorluğun önlenemez yürüyüşü 1580de Viyana kapılarında son buldu. Bundan sonra gelen çöküş süreci boyunca eksikliklerini kapatmak için Batıyı yakalamaya çalışan Osmanlı İmparatorluğu, mağlup olarak çıktığı Birinci Dünya Savaşından sonra daha fazla hayatta kalamadı. O günden sonra kurulan Türkiye Cumhuriyeti ise büyük bir kararlılıkla yüzünü Avrupaya döndü. Tarihte ikinci kez, fakat bu sefer bambaşka koşullarda göz göze gelen Türkler ve Avrupalıların dansı, bugün hala devam ediyor. Fakat artık daha romantik bir müzik eşliğinde... Avrupa devletlerinin bir araya gelerek birlik kurmaları fikrinin ortaya çıktığı günden, bunun sistemleştiği güne kadar yaşanan siyasi ve ekonomik gelişmeleri bu kadar sade ve akıcı bir dille daha önce hiç okumadınız. ABnin kuruluş süreci eşliğinde kısa bir Avrupa tarihi bilgisi sunan bu kitap, Türkiyenin bu maceraya katılışını açıklarken, aynı zamanda erken dönem cumhuriyet tarihinden kesitlere de yer vererek içeriğine bir siyasi tarih çalışmasının zenginliğini katmayı başarıyor. Türkiyenin birlik ile ilişkilerinin inişli çıkışlı doğasını başarılı bir şekilde anlatarak olay... tümünü göster